Mehmet BALLI
İSTANBUL GÜNLÜĞÜ
Ülkemizin en önemli sorunların başında işsizlik geliyor. Halbuki gazete ilanlarında çarşaf çarşaf yayınlanan iş ilanlarını görüyoruz. Burada ki dengesizliği bilmeyenimiz yoktur. Yani yetişmiş kalifiye eleman eksikliği veya vasıfsız iş gücü yığını. Çözüm ise uzun vadeli ülke politikası ile ilgi bir durum. Bir ülke büyüklüğündeki İstanbul’da bu dengesizliği tersine çeviren bir projenin varlığından bahsetmek istiyorum, kendimi de içine katarak.
Hani Büyükşehir Belediyesinin bir sloganı vardır ya ‘Büyükşehir çalışıyor’. Bu sloganın gereğini yeterli bulmayanlarınız olabilir. Ne var ki dışarıdan bakmaktan çok hizmetin içine girince hemen farkı hissediyorsunuz. Büyükşehrin arı gibi çalışan dev bir eğitim kadrosuyla emek üreten İSMEK var.
İstanbul’un en büyük sorunlarından biri işsizlik. Türkiye genelindeki 5 milyon işsizin yaklaşık 1 milyonu İstanbul’da. İşsizler arasında gençlerin oranı da hayli yüksek. 2006 verilerine göre 17–21 yaş arası yaklaşık 1 milyon 202 bin genç var. İşsizler ordusunda yer alan üniversite mezunlarının oranı da yüzde 9.2’yi buluyor. En yüksek oran ise yüzde 18.2 ile eğitimsizler. Bu veriler de meslek eğitiminin önemini ortaya koyuyor.
İl Özel İdaresi-Milli Eğitim Müdürlüğü ve İstanbul Ticaret Odası işbirliği ile yürütülen Mesleki Eğitim Projesi için 2007 yılında Eğitim, Kültür Ve Sosyal Hizmetler Daire Başkanlığı bütçesinden 44 branşta ‘Mesleki Teknik Eğitim Kursu’ için 3.2 milyon YTL ayrıldı. Mesleki ve Teknik Eğitim Kursları’nın en önemli hedefi, mesleği olmayan kişileri meslek ve iş sahibi yapmak. Yani Önce meslek sonra iş.
8 ay süren kurslarda tesisatçılık (Doğalgaz, klima, elektrik vs.), bilgisayar, web tasarımı, photoshop, auto-cad, kaynakçılık, aşçılık, takı ve giysi tasarımı, restorasyon, PVC doğrama, yayıncılık, tornacılık gibi özellikle ara eleman ihtiyacı olan sektörlere öncelik veriliyor. Birde çalışanların ek iş yapabilmeleri veya maddi imkânsızlık nedeniyle ertelediği hayalindeki hobilerinin gerçekleştirme imkânı sunan kursları var. El sanatları, Türk İslam Sanatları, Dil eğiti, Spor Eğitimleri, Sosyal ve kültürel Eğitimler başlıkları altında harikulade eğitimler veriliyor.Bu başlıkların altında yine birçok dallara ayrılarak çeşitli kategorilerde de eğitim hizmetleri verilmektedir.Kurslara katılmak için ilkokul mezunu ve eğitime engel bir sağlık sorunu olmamak yeterli. Böylece kursu bitirenlerin kolayca iş bulması hedefleniyor.
İSMEK adı altında açılan meslek edindirme kursları İstanbul’un hemen hemen tüm semtlerine açılmış. Hem de aynı yerde birkaç branşta olanları bile var.Hiçbir ücret ödemiyorsunuz. Sadece sizden istenen resmi evrakları teslim ederek kurslara düzenli katılmanız ve itina göstermeniz yeterli. Ardından MEB tasdikli diploma alıyorsunuz. En önemlisi de teorik eğitimin yanında birebir pratik eğitimide alıyor olmanız işi çabuk kavramanızı kolaylaştırıyor. Zaten diplomalı bir meslek sahibiyseniz İstanbul’da işsizim demeniz komik olur. Çünkü İstanbul deryadır ve hayat şartları mutlaka yüzmeyi öğretecektir.. İstanbul’da yaşamanın bedellerinden biride bu değimlidir…
Bendeniz kamuda çalışan bir memurum. İşim gereği gün boyu bilgisayarla haşır neşirim. Malumunuz teknoloji okadar bir hızla gelişiyor ki hele de bilgisayar alanındaki gelişmeler baş döndürücü bir hızla devam ediyor.
Bende bilgi, beceri ve yeteneğimi geliştirerek çalıştığım kurumda daha faydalı olabilmek adına bilgisayar kullanım bilgimi geliştirmek için kurumumda ilgili makamlara ricada bulundum. Fakat bürokrasidir ki kabul görmedi. Benimde mücadeleci ruhum gereği işin peşini bırakmadım farklı arayışlara yöneldim. Önce bu işte uzman olan önde gelen Özel Bilgisayar Kursları ile görüştüm. Bu özel kurslar maliyet olarak 3 ile 4 bin YTL(milyar) arası bir fiyat çıkarınca afalladım. Aylık maaşı birmilyarın altında olan benim gibi bir memurun ailesinin rızkından keserek kursa vermesi imkandsızdı. Sonra bu işin ücretsiz olanlarını araştırmaya koyuldum. İlk aklıma gelen İSMEK oldu. Halbuki yazılı ve görsel basında, afişlerde sürekli ücretsiz eğitim duyuruları gözümüzün önünde olmasına rağmen ne hikmetse başımız sıkışmayınca dikkatimizi çekmiyormuş meğer. Bende ihtiyaçtan aradım İSMEK’i ve sordum soruşturdum. ‘Evet bizim ileri seviye bilgisayar kursumuz var hatta Web tasarım gibi daha da teknolojik eğitim hizmetlerimiz var’ dediler. Şartlarını öğrendim. Altı ay bekledim, eğitim dönemi gelince de istenen evrakları teslim ederek, hafta sonu kategorisinde kursa devam ettim.
İlk başta aldığım eğitimde zorlandım ama sabırla direnmem, hocalarımın da gayretiyle 8 ay sonunda hiçte ummadığım bir kalitede webmaster oluverdim. İnternet piyasasındaki kurtlar sofrasında bin dolarlara yapılan web siteleri artık benimde sihirli parmaklarımın ucundaydı artık.. Kurumum da gerek görülmeyen bir web tasarımcılık eğitimi beni ek bir meslek sahibi yapıvermemiş miydi? Sanki dünyaya yeniden geldim. Ürettiğim web sitelerini gördükçe ve olumlu tepkilerle takdir edilince daha çok anlamaya başladım bu tür meslek edindirme kurslarının kıymetini. Tabi ben öyle yüksek paralarla web sitesi yapmıyorum ama o işi profesyonel olarak öğrenmem ve ihtiyaç sahiplerine yardımcı olmam bana yetiyor.
İş yerinde yine geçenlerde İSMEK muhabbetini ederken bir arkadaşımın bu kursta musiki eğiti aldığını öğrendim. Kulaklarımı dikip bilgi edindim. Hemen koşup İSMEK bürosuna kaydımı yaptırdım.
Bu kez maksadım bir ihtiyaç değil yıllardır içimde uhde olarak kalan bir hobimi gerçekleştirmekti. Ney üflemek istiyordum. Aynı zamanda birkaç şeyide yapmış olacaktım böylece. Ney öğrenirsem boş zamanlarımı ney üfleyerek dinlenecektim. Çünkü ilk ney üflemeye başladığım da hocam öyle demişti, ‘Ney müzik aletleri içinde insanı dinlendiren ve huzur veren tek enstrümandır’. Emekli olunca da bir köye yerleşerek neyimle baş başa dertleşecektim. Beni üzmeyen etrafımdaki kuşlara ağaçlara bol bol bıkana kadar ney icra edecektim. Sonra çocuklarıma öğretecektim. İstanbul’un zor hayat şartlarından fırsat bulukta çocuklarımı gönderemediğim diğer bir özlemimi böyle kapatmış olacaktım. Zira çocuklarımın ne kadar bilgili ve donanımlı yetişirlerse ileride o kadar rahat edeceklerini bilincindeydim. Ağacın yaş iken eğildiğini bilmek değil, onun gereğini mümkün olduğunca yerine getirmek gerektiğini biliyordum. Kısa vadeli fedakârlıklarla zamanı iyi değerlendirerek, uzun vadedeki güzel kazanımlara imza atmak menfaatimiz icabı değil miydi.
Hayat tecrübem bana öyle bir anekdot bıraktı ki 20 yıl hasretini çektiğim uhtemi sonunda gerçekleştirme imkanı doğmuştu..
..DEVAM EDECEK…