Maide ÖREN
BİLİNÇ ALTI
Bugün de yalan ve doğrudan bahsetmeye devam edeceğim. Öyle gerekiyor…
İki yüzlülük nedir? Yalan ve doğru, durumlara göre değiştirerek kullanıldığında ikiyüzlü olunuyor. Yani adamına göre gerçekler çarptırıldığında çifte standart oluşuyor ve böylelikle ne zaman ne olacağı belli olmuyor.
İkiyüzlüler menfaatlerine göre aynı durumda bazen doğru bazen de yalana başvuruyor. Yapacaklarından asla emin olamıyor böyleleri. Çizgileri doğru değil bu insanların.
Aldatmaya çalışan insan kendini aldatır bu kesin… Yapılan her şeyin yine sahibine dönmesi gibi.
İkiyüzlülerde menfaat olduğu gibi korkuda vardır. Kaybedecek şeyler için duydukları korku yanlışa yönlendirir. Bu ikiyüzlülüğün en büyük sebebi bence bilgisizlikten oluşur. Küçük şeyler uğruna büyük ödünler vermekte, kendilerini kaybetmekteler.
Maddi dünyada, insan gözle görülür ve elle tutulur bir zarar görmedikçe kaybettiği manevi değerlerin farkına varamaz. Var gücüyle maddi kayıpları için uğraşır.
Manevi değerlerin kaybı zamanla çok birikir ve ortaya çıkmaya başlar. Önceleri iç sıkıntısıyla, tatminsizliklerle başlar ve sonra bir çığ gibi büyüyerek tüm benliğini kaplar.
İşte o zaman iş işten geçmiştir.
**
Gerçi içindeki vicdan denen olgu onu zaman zaman uyarmış, alarm çanlarını çalmıştır ama… O bunu işitmeyerek vicdanının üzerini öreterek (öyle zanneder), bu uyarıyı asla duymamıştır.
Oysa içimizde taşıdığımız özümüz, derinlerinde pırıl pırıl parlamaktadır, biz ona ihtimam göstermediğimizde o zaman üzeri örtülür, kararır ve bizden uzak kalır. Kendi içimizi tanımadığımızdandır bu olgular.
Ne zaman gerçeğin düzeninden uzak kalırsak işte o zaman yoldan çıkarız. İçimizdeki öz; bize doğru yolu gösteren pusula gibidir.
**
Yalan ve ikiyüzlülük sonuç olarak aynı zararları verir.
İnsanoğlu zaman içinde öyle ince metotlar geliştirmiştir ki, ilk bakışta bunun yalan olduğunu anlayamaz karşısındaki.
Aslında insan diğer insanlarla huzur içinde yaşaması için dünyaya gönderildi. Durmadan zarar vermekle, yalan ile ikiyüzlülükle, silah bile kullanmadan diğer kardeşlerini yok etmektedir.
Bu günün insanı kalabalık içinde yalnız birisi gibi davranmaktadır. Yaşamın ilerlemesinde diğer insanların payı olduğunu düşünmemektedir.
Birliğin gücünü unutmuştur bu gün.
**
Peki, ne yapacaktır? İlle de topyekûn bir tehdit altında kaldığında mı birbirimize sarılacağız?
Tek başına üstesinden gelemediğimizde mi diğer kardeşlerimizin farkına varacağız?
İşte insanoğlu rahat olduğunda, darda değil iken, en üst yalanı yapıyor. İnsanlara olan borcunu unutuyor… Görmemezlikten geliyor… Sevgi ve saygılarına ihtiyacı olduğunu dikkate almıyor.
Oysa tüm insanlığın yükselebilmesi için artık birlik içinde olunması gerekir. Ama bu dağlar kadar yığılan iki yüzlülükte nasıl olacak bu birlik?
Bireysellik gibi bir lüksümüz kalmadı baksanıza!
Hepimizin kaderi diğer kardeş zannettiğimiz insanlara bağlı… Topyekûn insanların geleceği öne çıkmış durumda.
İşte, toplumumuzun ilerlemesine engel olan sebeplerden en önemlisi yalan ve iki yüzlülük…
Yalanı küçük büyük diye sınıflandırarak tehlikeyi basitleştirmemek, ikiyüzlü davranarak diğerlerine zarar vermemek en büyük borcumuz ve görevimizdir aslında.
Bize insan olarak düşen görev doğru ve gerçeklerden ayrılmamak… Herkes kendi özünü bulursa tek olduğunu bilip diğerleri olmadan bir hiç olduğunu ve yalnız yaşanmayacağını anlar böylelikle…
Bizleri güzel günler beklemesini istiyorsak… Doğru ve mutluluk üzerine kurmalıyız beraberlikleri…
Tek ve gerçek, şeffaf yüzümüzü göstermemiz temennisi ile mutluluklar üzerinize olsun.