İslam hoş görü dinidir. Bu cümleyi bu ülkede herkes işine geldiği yerde işine geldiği gibi kullanır. Laiklerden sosyalistlere, ateistlerden putperestlere, Hıristiyan’dan bir takım hocalara kadar bir çok yerde kullanır.
İkincisi “ Benim kalbim temiz Müslümanlığım Allah ile benim aramda”
Daha var, ama makalenin içeriğinde onlara da değinerek geçeceğiz
Evvela bu konuda kendimi takdim edeyim. Ben âlim değilim. Dinci yazar değilim. Hoca değilim. Hacca gitmek nasip olmadı bu anlamda hacı da değilim. Evliya, ulema, ilahiyatçı filanda değilim.
Ben Müslüman’ım elhamdülillah. Ve bir Müslüman ın bilmesi gerektiği kadar dinimi bilirim. Ve yine Ahiret inanan bir Müslüman olarak dünya ile Ahiret berzahında yaşarken kurmam gereken, gözetmem gereken sosyal dengeyi ve nefsi muvazeneyi kurarım. En azından buna çalışırım ve başarabildiğim kadarda Allah indinde iyi bir kul olacağıma inanırım.
Şimdi meseleye dönelim.
İslam dini İman noktasında her din gibi ferdidir. Kimsenin kalbini niyetini fikrini zikrinin bileyiz. Kalpler Allaha açıktır.
Öyleyse İman noktasında kişi Allah ile baş başadır.
O zaman Müslümanlar birbirlerini nasıl tanıyacaklar? Veya Müslüman kendisinin nasıl tanımlar sorusu akla gelir. Muamelesinden tavrına, ahlak anlayışından söylemlerine, kılık kıyafetine kadar Müslüman kişinin tarzı tavrı diğer din mensuplarından farklı olması gerekmiyor mu?
Bir kişi hem Allahın kurandaki emrinin çiğneyecek, Kendi çiğnediği yetmiyormuş gibi bu emri yaşamak isteyenlere de yobaz gerici irticacı yaftaları ile suçlayacak hem de kendisinin Müslüman olduğunu söyleyecek.
Daha net bir örnekleme ile
Bir kadın kıçını açacak, açık giysi giyinecek, sokaklarda Allahın kapatın dediği yerlerinin açarak çevresine fitne fuhuş üreterek gezecek, sonra da ben Müslüman’ım diyecek. Öyle mi?
Ve bunu bir Müslüman hoş görecek!
Allahın hoş görmediği bir fiili acaba kim hoş görmek gibi bir yetkiyi kendinde buluyor?
Dahası fitne kazanını kaynatılarak, bunun adına çağdaşlık diyecekler kadın özgürlüğü diyecekler yandaş medyalarında yanlarına aldıkları sözde ilahiyatçılarla ahkâm kesecekler ve hatta burs vererek kızlarımızı gayri İslami bir hayata hazırlayacaklar. Bunun adı da çağdaş yaşamı destekleme derneği olacak. Yani iyilik yapmış oluyorlar
Körpecik kızları ekranlara açık seçik giysilerle çıkartıp dans ettirerek ar damalarını çatlatmak mı çağdaşlık?
Karma eğitim modeli ile zaten nesilleri yeteri kadar iğdiş ediliyor. Karma eğitimin getirdiği korkunç tahribat açık ve net şekilde ortada iken bu yetmiyor birde dernekler kurarak, burada sözde burslar vererek ahlaki değerleri İslami değerleri çiğniyorlar sonrada ben Müslüman’ım diye yırtınıyorlar. Ya da birileri, birilerinin Müslüman olduğunu ispat edebilmek için yırtınıyor ekranlarda. Hatta şahit olarak çağdaş imam ve diyanet görevlisi bile buluyorlar kendilerine.
Rahmetli Üstadım Necip Fazıl beyin dediği gibi;
Diyanet işleri değil cinayet işleri mübarek.
Sahi şu çağdaşlığı kim izah edecek bana bekliyorum. Kadını soyup sokağa dökmek mi çağdaşlık. İslami değerlere saldırmak mı çağdaşlık. İslam dinine fitne üretmek mi çağdaşlık. Kuranı kerime karşı gelip emirlerini hiçe sayıp sonra da “ bende Müslüman’ım “ demek mi çağdaşlık?
Bakara suresinin ilk yedi ayeti aklıma geliyor. Bakara suresinin “ 6, ayetinden sonrasını okuyup düşünmek gerek. Merak edenler açıp okusun. Acaba bu ayette sözü edilenler bu tipler mi;? Tabiî ki bunarlın içinde müftüde olur kitabı ezberlemiş âlim görüntüsünde olanlarda olur.
Acaba Allah kimin Müslüman’ım dediğine inanmamsını istiyor.
Yunus ermenin “ Yaratılanı severim yaratandan ötürü” mısrası ile Mevlana’nın “ ne olursan ol gel” felsefesinden ne anladığımız ve içimizdeki fitne üretme merkezi Siyonistlerin millete nasıl anlattıklarını ilerde yorumlayacağız.
Nasip olursa bu konuya devam edeceğiz. Şimdilik şu klişe cümle ile keselim;
Allahın ve resulünün hoş görmediği filleri, kimsenin ve hiçbir makamın hoş görme gibi bir lüksü yoktur. Unvanı ne olursa olsun.
Bu fitnenin tek bir adı var. Çağdaş hastalık.