Bugün dünyada 1,5 milyar insan “ücretli-emekçi” olarak iş aramaktadır. (IMF, Dünya Ekonomi Raporu, 2007)
İşsizlik süreci özellikle Sovyetlerin çözülüşü, Hindistan ve Çin’in dünya pazarlarına eklemlenmesiyle artmıştırTüm dünya ekonomilerinde işsizlik ve istihdam yaratacak yatırım eksikliği en önemli sorun olduğu halde iktisat politikalarının gündemi nedir?
Gündem ne yazık ki, “istikrar”, “enflasyon hedeflemesi”,”borçların çevrilmesi”, “etkinlik”, “yönetişim” gibi birtakım cilalı sözlerle geçiştirilmektedir.
Türkiye’nin en büyük sosyal sıkıntısı işsizliktir.
Önümüzdeki dönemde mutlaka azaltılmalıdır.
İşsizliğin kriz öncesi düzeylere, hatta daha gerilere gelmesi için büyüme oranının yükselmesi gerekiyor. Türkiye ekonomisi yüzde 7-8 büyümezse işsizlik azaltılamaz. Çünkü mevcut yüzde 18-20’lik tasarruf oranı ve mevcut teknoloji ve üretim kapasitesi ile yüzde 4-5’lik büyüme hızı zaten yakalanabilir ama bu yeni istihdam yaratmaz.
Yeni istihdam için yatırım oranının yüzde 28-30’lara çıkarılması gerekir.
Diyelim ki, tasarruf veya yatırım oranı yüzde 28; teknoloji katsayısı da 4 ise, en az yüzde 7’lik büyüme hızını yakaladın demektir.
Böylesine yüksek yatırım oranı da öncelikle kamusal harcamalarla olur.
Bir yandan da özel kesimin yatırım ortamını iyileştirici önlemlere hız verilmelidir.
Asya Ülkeleri ile nasıl yarışacağız?
Türkiye Ekonomisinin hızla toparlanarak işsizliği de azaltması, sanayimizin küresel rekabet gücüne bağlıdır. Oysa IMF World Economic Outlook Ekim 2009 tahminlerine göre 2010 yılında Türkiye %3,7 oranında büyürken, Gelişmekte Olan Asya Ülkeleri ortalama %7,3 oranında, yani Türkiye’nin yaklaşık iki katı hızla büyüyeceklerdir. Aynı kaynağa göre 2011-2014 döneminde büyüme hızının Türkiye’de %3,6; Gelişmekte Olan Asya’da %8,4; “yükselen ekonomiler” genelinde %6,4; Latin Amerika’da %4; Orta ve Doğu Avrupa’da %4,1 ve Dünya genelinde %4,4 olacağı tahmin edilmektedir.
Görüldüğü gibi, bizim dışımızdaki ülkelerin büyüme hızları öngörüsü daha yüksek. İşsizliği azaltma adına bir başka çözüm de büyümenin niteliğinin değişmesidir.
Büyüme, yatırım ya da istihdam-sever ihracatla sağlanmalı ki işsizlik de azalabilsin. Aksi halde teknolojik gelişme ile düşük büyüme performansı örtüştüğünde işsizlik artar gider.
Özellikle genç nüfustaki işsizlik oranının yüzde 24’e çıkması işi daha da ciddi hale getiriyor. Yine işsizliğin iller ve bölgelerarası çok farklılaşması sıkıntıyı yoğunlaştıran bir başka olgu.
Türkiye ekonomisinin Asya ülkeleriyle arasının giderek açıldığı bilinen bir gerçektir. Ama bizce daha önemlisi, Çin’den giderek daha fazla ithalat yapılıyor, bu da ulusal emek-yoğun endüstrileri güçsüzleştiriyor.
Ülkede şu anda 3 milyon kişi işsiz. Bunun da yüzde 70’i erkek. İşsizlerin yarıdan fazlası (yüzde 55) lise altı eğitimli. Yüzde 27,3’ü de bir yıl ve daha uzun süredir iş aramaktadır.Peki, önümüzde böylesi bir açılım var mı? Hayır.
Elbette Türkiye’de toplumsal, ekonomik, demokratik, siyasal, kültürel anlamda ve alanlarda çok ciddi açılımlara ihtiyaç vardır.
En önemlisi ise ekonomide, özellikle de istihdamın artırılması ve bölüşümün iyileştirilmesi konularında ciddi atılımlara gereksinim bulunmaktadır.
Yanı sıra, ulusal yatırımlar, teknolojik planlama, sektörel ve bölgesel gelişme politikaları da bu atılımın temel unsurları olmalıdır.