İstanbul Trafiğine Derinlemesine Çözümler

1. İstanbul’un Trafik Sorununa Bütünleşik Çözümler

Mehmet BALLI

Hezarfen Ahmet Çelebi bilginimizin, kendi geliştirdiği takma kanatlarla uçmayı başaran ilk insanlardan biri olmasına, Sultan Abdülhamid Han Devletlimizin, Hicaz demir yolunu kurarak ilk raylı sistemi başlatmış olmasına, O günden bu güne okadar çoook şeylerin değişip gelişmesine rağmen, biz hala, Lastik Tekerlekli Toplu Taşımacılıkla uğraşıyoruz!.. .

İlkleri biz bulduk ama kendimizi geliştiremeyip kaplumbağa hızıyla mesafe alınca, dünya bizi solladı geçti taa uzayın derinliklerine kadar.. . İstanbul çoook büyük bir kent.. Tabi ki sorunları da büyük olacaktır.. Ozaman,  büyük kentin, büyük sorunlarını çözmek içinde Büyük düşünmek gerekmez mi!.. İstanbul değil bir şehir, bir ülke gibidir…

Anadolu’dan ipini kopartan geliyor, ne bu kadar insan akınına dur diyen var, ne de bu yığınlar arasında bunalan insanların feryadına kulak asan!… . Bir şekilde ıkış-tıkış hayat akıyor ama kalitesiz, tatsız-tuzsuz bir hayat..

Bu memnun olmadığımız hayattı tehdit eden iki önemli unsur vardır. İlki, Çarpık Kentleşme, diğeri Çarpık kentleşmen sonucu oluşan düzensiz trafik akışı.. Çarpık Kentleşme hakkındaki çarpıcı tespitlerimi bu serinin IV. Makalemde paylaşacağım.. Bu makalemde, “ İstanbul’un arapsaçına dönen trafik sorununu nasıl çözmek lazımdır? Sorusuna, siz Güzel Okuyucularımla yanıt arayacağım..

* * *

Sabahın altısında evinden uyku sersemliğiyle fırlayıp, tam 12 saatlik yorucu bir iş temposunun ardından, yine akşamın altısında evine aygın-baygın dönen zavallı bi çare İstanbulllular.. Sırf, trafiğe takılmamak için kör karanlıkta yollara düşenler, ya da normal saatinde çıkıpta gününün 1/3 ünü trafikte geçirenler…. . Yılların yorgunluğunun katılaştırdığı robotlaştırdığı duyarsız insanlar, ya da stres topuna dönmüş patlamaya hazır bomba gibi insanlar.. İşte bu insanların biri birine sorduğu ortak bir soru var; Ne olacak bu İstanbul trafiğinin haaalii? .. .

Aynı soruyu bende siz değerli okurlarıma sorarak bir fikir jimnastiği yapalım istedim. Sizlerin önerilerinizi dinleyip sonra kendi düşüncelerimi paylaşacağım.. . Siz olsanız İstanbul’un trafik sorununu nasıl çözerdiniz?.. Ben olsam nasıl çözerdim? . Bu soruya vereceğiniz yanıt aşağıdaki yorumlar arasında yokda ilaveten katkıda bulunmak isterseniz, Makalemin hemen altındaki yorumlar kısmına Duyarlı Okurlarımızdan yazmalarını bekliyorum.. . Yaptığım araştırmalar sonucunda toplumun değişik kesimlerinden gelen İstanbul’un trafiğine çözüm önerilerini şu başlıklar altında toparladım:

1- Tek-çift plaka uygulamasına geçilmeli. Böylece trafikteki özel araçlar yarıya inecektir.

2- Sabah saatlerinde çok kalabalık olan otobüs hatlarının sefer sayıları artırılmalıdır.

3- Minibüslerin tamamen şehir merkezinden çıkartılmalı, ana caddelere sokulmamalı.

4- Otobüs sayısı artırılmalı…

5- Yollar artık yapboz olmaktan çıkmalı. Bir yol bir kere yapılıp sağlam yapılmalı.

6- Kaza denemeyecek şekilde birbirine vuran, sürten 2 aracın polis gelinceye kadar bekletilmemeli.

7- Trafik kameraları çoğaltılarak trafik polisi tarafından anında müdahale edilmeli.. 8- Petrol kaynaklarının bitmesi için dua etmeli..

9- Raylı sisteme ağırlık verilmelidir. Avrupa’da örümcek ağı gibi olan metro hattı, İstanbul’da  neredeyse tek çizgiden ibarettir, çoğaltılmalıdır.

10- İstanbul için bir trafik senaryosu yazılmalı.. Bu trafik senaryosu, zaten bulunması gereken -fakat bulunmayan- yaşam senaryosuyla bütünleşik olsun, geçişli olsun, aralarında hiyerarşik bir yapı kurulsun. Bir kez senaryo oluşturulduktan sonra da gelsin öneriler, gitsin buluşlar. ….. Daha bir çok harikulade öneriler alt alta sıralanıp gidiyor.. Nasıl buldunuz…..

2. Moskova’nın Altı 4 Kat, Ya İstanbul’un Altı Kaç Kat?

Moskova’nın altını tam dört kat yapılarak trafik şehrin altına alınmış, 1 katı metro, bir katı otopark, bir diğer katı alt geçitler vs… Pekala biz neden hala İstanbul’un altını daha bir kat bile yapamamışız?.. İstanbul dünyanın “En Büyük ve En Güzel Şehri” dir..

Eğer yıllar yılı bu “EN” leri önemsemedinizse, tabiki sorunları da “En büyük” olacaktır.

Peki olası büyük sorunlar karşısında nasıl pozisyon alınması gerekir? Olması gereken şey, büyük kentin büyük sorununa karşı “BÜYÜK DÜŞÜNMEK” tir..

Ben bir siyasetçi değilim ama büyüklüğünü çok önemsediğim Aziz İstanbul için Büyük Düşünenlerdenim..

İlk Makalemde, İstanbul’un “Trafik ve çarpık yerleşme” ile ilgili iki büyük sorunundan bahsetmiştim. Çarpık kentleşmeyi bu serinin IV. cü Makalemde değineceğim. Bir önceki makalemde İstanbul’un Trafik sorunu ile ilgili sizlerden gelen düşünce ve önerilerinize yer verdim. Bu ikinci Makalemde ise, İstanbul trafiğini düğüm düğüm düğümleyen sebepleri ele alarak çözümleyeceğiz…

Güzide şehrimiz İstanbul’ habire önlenemeyen insan göçünden, değil midesi, gırtlağına kadar her şeyiyle doldu… Üst üste, omuz omuza bir koşuşturmacadır gidiyor çarşı pazarda… Haliyle bu kadar kalabalığın bir ceremesi olacaktır…

Kaçak yapıların daralttığı, plansız yapılan yollara çıkan binlerce araç ve onca insanın yükünü İstanbul kaldıramıyor artık. Kal-dı-ra-mı-yooor!… Tek çare vardır o da trafiği yeraltına almaktır. Tıpkı kısmi şehrin kenarından geçen Marmaray Projesi gibi şehir raylı sistem ağıyla örülmelidir.…

Dünyada bir çok ülkenin önemli şehirleri en az iki kattır, yer altı tamamen raylı sistem ağıyla örülmüştür. İngiltere, Fransa, İtalya dev metro istasyonlarıyla Toplu Taşımda ferah ulaşım imkanı sağlarken, bizde bir Avrupa kenti olmamıza rağmen neden bu imkanlardan faydalanmayalım ya da örnek almayalım değil mi!. . Makalemin başında Moskova örneğini verdim. İki sebebi vardır bu örneğin, ilki tarihi dokunun İstanbul’la eş değer olması, diğeri bu önemli taridokunun altına tam 4 kat birden yapılma cesaretinin gösterilmesidir.

Şimdi, biz İstanbul’un altını 1 kat dahi yapamayışımızın kronik vakıasına (bahanesine) bir bakalım;

* İstanbul’un altı tarihi yapıymış.. * Herkes özel arabasıyla trafiğe çıktığı için trafik tıkanıyormuş… * Yer altını delmek çok maliyetliymiş.. … Falan, falan…la giden uzun bahanelerin en öne çıkan 3 maddesi böyle.. . Şimdi Çözümleyelim bakalım bir bir:

* İstanbul tarihi bir kent, tabiî ki tarih fışkıracak.. Kullanılmayan, toprağın altındaki “tarih”in kime ne faydası var.. Yer altı metro çalışmalarındaki tarihi eserler ile ilgili hafızamızda henüz taze Yunanistan örneği vardır bildiğiniz gibi.. Ne yaptılar, Metro giden güzergahtaki bulunan tarihi eserleri, oracıkta bir yer yaparak camekanlı bölmelerde sergilediler.. Pekala bizde yer altından Metroyu geçirirken, mesela Beyazıt Meydanının altını müzeye çevirebiliriz.. Üstte de, insanlar yaya olarak rahat rahat dolaşır, park yap, hatta özel araçları bile serbest bırakmanız mümkündür.. Şimdi yasak ya…

* Vatandaşa özel aracınla trafiğe çıkma demek mümkün müdür? Zamanında işine ulaşamayan vatandaş ne yapsın, durumdan vazife çıkartıp başının çaresine bakıyor.. Var olan yastık altında ki üç beş kuruşunu yatırım maksadıyla değerlendirerek altına bir araba çekiyor. Böylece hem ufak bir sermayesi olmuş oluyor, hem de hani köyde eşek vardır ya her işimize koşturduğumuz, işte kocaman şehir hayatında da, ailesiyle kıra pikniğe, komşuya çoluk çocuk rahat gitmek için kendine uygun bir otomobil alıyor.. Buna nasıl alma dersiniz..

* Yer altını delmek tabi ki çok yüksek maliyetler gerektirecektir.. Beşiktaş tarafında açılan yeni büyük tüneller milyarlarca dolar tuttu. Peki bu tüneller açıldıktan sonra para mı, yoksa trafiğin rahatlığımı konuşuldu dersiniz? Tabiî ki açılan tünelin rahatlığından herkes mutlu oldu, birde aynı bölgede Taksim – Levent Metrosunun olması, bu bölgede trafiğin tıkır tıkır işlemesini sağlıyor..

Taksimin altından Levent’e kadar Metro yapıldı, var mı beğenmeyen!.. Taksim’den bindiniz mi 2 dakika da Mecidiyeköy’desiniz değil mi!. Yer altından milyonlarca insan hızlı ve güvenli bir şekilde taşınırken, üstte belediye otopark olarak kullandığı yerlerden ekstradan para bile kazanmıyor mu?.. Taksimin üstü ferahlamadı mı?.. Ya o metro olmasaydı, şimdi bir düşünün Harbiye-Osmanbey güzergahının yoğun trafik çilesini!..

3. İstanbul’un Trafik Sorununa İlişkin Subjektif Çözüm

Deniz Akar İstanbullu Bakar, Trafik(mi) Nasıl Olsa Akar!

İstanbul trafiğini rahatlatmaya yönelik olarak yeni uygulamaya geçirilen “araç ve yaya trafiğine duyarlı trafik sensörleri” de geçici çözümdür. Tek köklü çözüm yer altı Metrosu ve Deniz ulaşımından olabildiğince fazla yararlanabilmektir.

Nihayet geldik 4. makalemden önceki İstanbul’un trafik sorununu çözecek olan önerilerimin yer aldığı üçüncü makaleme.. İki makaledir fikir patlattığım çalışmamın açılımı şu iki çümlededir;

1- İSTANBUL YER ALTINDAN METRO AĞI İLE ÖRÜLMELİDİR , hem de hemen!….- 2- İSTANBUL KIYIDAN TEKNELERLE DENİZ AĞI KURULMALIDIR, derhal!…

Önce, ikinci önerimden başlayayım. Üç tarafı denizlerle çevrili denizimizden neden yeteri kadar faydalanamıyoruz?

İDO reklamlarında, “Dünyanın en büyük deniz Toplu Ulaşım Şirketi” sloganını görüyoruz, ama ne hikmetse şehir içi ulaşımda dünya standardının %50 sinin altında deniz taşımacılı yapıyoruz. Peki olması gereken nedir, Sarıyer’den Silivri’ye kadarki olan bölgede mutlaka vızır vızır çalışan 500-800 kişilik tekneler konmalıdır… Mevcuttaki deniz otobüsü değil, TUR-YOL firmasının Kadıköy Eminönü hattı gibi İDO’nun da pratik teknelerini görmek istiyoruz.. Pekâlâ, İETT’nin karadan tek başına omuzladığı yolcu yükünü hafifletebilir mi? Hem de ne hafifleme, inanın hem otobüs sayısı hemde özel araç sayısı bu sahil boyunca yarıya düşecektir.. Yüzde elli aracın düştüğü trafik rahatlamazmı?.. …. Evet gelelim Raylı taşımacılığa.. Yer altından başlatılması gereken raylı sistem öyle kolay bir iş değildir. Bu büyük projenin altından İstanbul’un yerel yöneticilerinin kalkması da mümkün değildir..

Sözüm Ankara’daki siyasi iradedir. İstanbul’un trafik sorununu çözecek olan tek merci Merkezi Hükümettir.

Neden Ankara? Çünkü İstanbul doldu taştı artık. Yukarıda yazdığım gibi, üstte artık yer kalmadı, ne yapıp edip trafiğin yer altına alınması gerekiyor. Bu öyle bir iki tünel yapmakla olacak iş değildir.. Yapılacak iş metro ağıdır. Büyük bütçeli ve uzun vadeli olan bu metro yatırımın altından kalkabilecek tek merci Ulaştırma Bakanlığıdır. Bu günlerde bu tür bir girişim olduğunun söylentilerini duysak da, biz kesin “icraatı” görmeden sevinemiyoruz… Artık şu mantıktan kurtulmalıyız; Yaklaşık 20 km bir yolun toplu Taşım ile projelendirilmesinde; Lastik tekerlekli araçlar ile olursa 8 milyon dolar, Yer üstünden Tramvay ile olursa 60 milyon dolar, Yer altından Metro-tren ile olursa 100 milyon dolar..

Tabi 8 milyon dolarlık kısa vadeli ucuz proje varken, uzun vadeli 100 milyon dolar gibi büyük projeyi hangi siyasetçi göze alır, değil mi!..

Ben diyorum ki, alın be kardeşim alın… Bu kadar çok paraya kıyın be kardeşim, 100-200 milyon doları göze alın ki, geleceğimiz kurtulsun sadece bu günümüz değil.

Aksi halde şu soruyu sormak lazımdır ucuz projeyi savunanlara; “Ucuz projelerle 3-5 senelik kısa vadeli çözümler üreterek günü kurtarırken, peki uzun vadeli projelerden kaçarak, İstanbul’un geleceğini tehlikeye atmış olmuyor musunuz?”

print

Bir cevap yazın