İttihatçı Geçmiş ve Babı Ali Baskını -I

Mustafa KÖSE

TARİH BİLİNCİ

İTTİHATÇI GEÇMİŞ…
İLGİ:1912 Balkan Savaşı devamında, Babıali’nin İttihatçılar tarafından basılışı, silah zoru ile “tüm iktidarı” ele geçirişleri, Edirne’nin geri alınışı, Batı Trakya Türk Cumhuriyeti…
Babıali (Bab-ı Ali): Osmanlı Sadrazamlık (Başbakanlık) Binası. Bugünkü İstanbul Vilayet konağı.

Babıali Baskını” diye bilinen Hükümet Darbesi, planlanışı ve uygulanışı açısından aklın zor kabul edebileceği ölçüde cüretkar, adeta bir macera diye adlandırılabilecek bir girişimdir. Gerçekten de bir imkan- sız olay başarılmış ve yolu üzerindeki tehlikelerin hiç birine aldırmayarak, tam anlamıyla bir can pazarı biçiminde düzenlenen bu baskın sonuçlandırılmıştır. Bunda iki kişinin payı büyüktür:Örgütlenme yönünden Talat Bey ve olayı akıl almaz cesareti ile sürükleyen Enver Bey. Kuşkusuz İttihat ve Terakki Cemiyetinin gözü pek militanlarını da bu arada hesaba katmak durumundayız. Zaten böyle bir militan güce sahip olmasaydı, cemiyetin bu baskını başarıyla sonuçlandırması ve iktidarı alması mümkün olamazdı.(1)

Osmanlı Ordusu Balkanlar’da(Rumeli) muhtemel bir savaşa hazırlık yaparken, İtalyan’ların Trablusgarb’ı işgal harekatı haberi bomba gibi patlamıştı.(1911)Bilhassa Balkanlar’daki Halk adeta silaha sarılmış, Askerlik Şubelerine koşarak gönüllü yazılmak istemişti. Ancak Kuzey Afrika’da olan Trablusgarb’a ulaşım zordu, deniz ulaşımı kısıtlıydı. Ancak Harbiye Nazırı olan Mahmut Şevket Paşa, bazı fedai subayları gizlice Trablusgarb’a yolluyordu. Bunların arasında Binbaşı Enver Bey ve (ondan pek çok konuda farklı düşünen) Harekat Ordusu Kurmay Başkanı kıdemli kolağası Mustafa Kemal Bey göze çarpıyor…Sonradan (daha gelişecek) bilhassa Teşkilat-ı Mahsusa’nın pek çok önemli ismi ordaydı. Trablusgarb’da, Bingazi’de, Derne’de, Tobruk’ta yerli Araplar’dan gönülü birlikler oluşturarak, İtalyan’ları durdurmuşlardı.Ancak Rumeli’de dört Balkanlı küçük devletin harp ilan etmesi o kadar ani olduki, Trablusgarpta ki gönüllü subaylar aceleyle dönmek zorundaydılar, çünkü tüm Balkanlar elden gidiyordu.

1912 Osmanlı için bir felaket yılıdır. Emperyalist büyük devletlerin desteğiyle, Karadağ, Bulgaristan, Sırbistan ve sonunda Yunanistan Osmanlı Devleti’ne savaş açtılar.Savaş (1. safhası) kısa sürdü. Osmanlı Ordusu her cephede yenildi.8 Kasım’da Selanik, Yunan Ordusu’na teslim oldu. Yüzyıllardır Osmanlı toprağı olan Selanik artık düşman elindedir. Makedonyalı genç subaylar için bu kadar kötü bir haber olamazdı. Balkanların Türk halkı katliamlara uğruyor, acele, perişan bir halde çamurlu yollardan yüzbinler, Trakya’ya, İstanbul’a ulaşmak için çoluk, çocuk koşuşuyordu. 600 yıldır elimizde olan, İmparotorluğun esas geliştiği topraklar, Rumeli İstanbul kapılarına kadar tümüyle elimizden çıkmaktaydı. Genç Subaylar infial halinde, hükümeti, 80’lik ihtiyar Sadrazam Kamil Paşa’yı, Saltanat Şurasını, korkaklık ve acizlikle suçlamaktaydılar. Üstelik Ülkede tam bir İttihatçı avı başlamıştı. Bazıları yurt dışına kaçtılar, hükümet Şurayı Ümmet gazetesini yasa dışı ilan ederek kapattı…. ..Abdülhamid bunun için mi tahttan indirilmişti?.Tüm bunların nedeni, İttihat ve Terakki’nin iktidarı bütünüyle ele almamasıydı. Kadro, Fedailer tamamdı. O halde “Tam İktidar” alınacaktı. Ama nasıl? (2)

print

Bir cevap yazın