İttihatçı Geçmiş ve Babı Ali Baskını -II

Mustafa KÖSE

TARİH BİLİNCİ

EDİRNE’NİN KURTARILIŞI:

Balkan Savaşı’nın ikinci kısmı, Bulgarlarla oluyordu. Osmanlı Ordusunda savaşa girmiş her Subay önlenemez bir heyecanla, gönüllü olarak bu savaşa girmişti. Edirne’ye kadar Bulgarlar’la her yerde savaşıldı. Nihayet Ordu Edirne’ye yaklaşmıştı. “- …Erkanıharp Kaymakamı Enver Bey’le bir gece konuştum. Bana:”- Bak Hüsamettin Bey, gökyüzüne bak!…” dedi.

Başımı kaldırıp gökyüzüne baktığım zaman AY ile YILDIZ birbirine çok yakın, tıpkı TÜRK BAYRAĞI’nda olduğu gibi görünüyordu.

“- Hayırdır inşallah beyim!…” dedim, “bu bizim için fal-i hayırdır!”

“- Evet, ben de onu demek istiyorum, bakınız şehir cenup mahallelerinden yanıyor, topçumuz Bulgarlar’a göz açtırmayacak!…”

Hakikaten şehrin üstünde bir kızıllık vardı, uzaktan uzağa da top sesleri işitiliyordu. Enver sözüne devamla:

“- Hüsameddin,” dedi; “yarın sabah şafakla beraber şehre gireceğiz!… Öncü birliklerin başında bulunacaksın!…”  –”

– Başüstüne Kaymakamım!…” Halbuki Enver sabaha kadar sabredememiş, gece şehre girmişti. …”

— Gece süvari birlikleri şehre girmiş, kimi gördülerse kılıçla üzerine yürümüştü. Bulgarlar perişan olmuşlar, şehri ateşe vererek kurtulanlar kaçmışlardı. Takip devam ediyordu.

 –” Enver Bey, “- Göreyim sizleri, daha ileri giriniz, Bulgaristan’a giriniz, her yeri dehşete veriniz, anlasınlar Türk illerine tecavüz ne demektir!…” diye subay ve askerlere sesleniyordu.”*Edirne geri alınmıştı….(3)

BATI TRAKYA (BAĞIMSIZ) TÜRK CUMHURİYETİ

“Yalnız Kırklareli ve Edirne değil, Meriç Nehri’ne kadar olan bütün Doğu Trakya kurtarılmıştır. Bununla da kalınmaz, Meriç’in batısına da atlanmak istenir. Ama Avrupalı devletlerin bu sefer tepkisi daha da sert olur. Osmanlı devletinin ise o günlerde yeni bir karışıklığa ve hele yeni bir savaşa takatı yoktur.Ordu durur ama Teşkilat-ı Mahsusa subaylarının komutasındaki Gönüllü Milisler nehri atlayarak Batı Trakya’ya geçerler. Ordu tarafından silahlandırılan milisler, subay ve erlerle takviye edilmişlerdir. Babıali, bu kuvvetlerin hükümetle ilgisi bulunmayan bölge halkı milisleri olduğunu söyleyerek kendini temize çıkarmaktadır. … ..Halkının da çoğu Türkler’den oluşan Dimetoka, Gümülcine ve Kırcaali’ye kadar olan bütün yerler kurtarılır. Bölge halkı da ayaklanmıştır.Milisler orada da kalmaz, Serez’i de kurtararak Yunan sınırına dayanır . “Batı Trakya, sonradan çok sözü edilecek Teşkilat-ı Mahsusa’nın ilk (resmi) çalışma alanı olacaktır.(2) … Süleyman Askeri’nin Başkanlığında ki Gönüllüler Birliğinde çok sayıda Komitacı, fedai vardı. Kusçubaşı Eşref ve bilhassa İskeçeli Arif işin başında idi. Gönüllü Çeteler 30.000.kişilik bir Ordu’ya dönüştü. Hükümet’i, Bakanlar Kurulu. Başkomutanı, bayrağı olan bir devlete dönüştü. Bağımsızlığını ilan etti.  —  Ne yazık ki bu bağımsız devletin ömrü iki ay kadar sürdü.

İktidarı tamamen ele geçiren İttihatçılar, çok uluslu, dinli, İmparatorluğun küçülmesini, gerilemesini kabul edemiyorlardı, Onlar, vatansever, fedai vede maceracı, ancak ayakları yere basmayan yaygın bir ekipti; teknolojik, ekonomik, askeri lojistik ve silah geriliğini dikkate almıyorlar, subayların ve aydınların pek çoğununda bilhassa hıristiyan azınlıkları her şekilde koruyan, başımızın üstüne çıkartan, İngiltere ve Fransa’ ya tepkisi sonucu, Avrupa’nın yeni yükselen devleti, Almanya’ya yönelmişler ve 1. Dünya Savaşı ‘nda kader birliği etmişlerdi. Ancak bu kötü bir kaderdi… Bu Savaşta Ordularımız her cephede yoksunluklara  rağmen mucizeler yarattılar… Ancak bunlar Zaferin kazanılması için yetmiyordu. Allah’tan hesabı iyi bilen, Bilime inanan, askerinin canını da savaş planlarında dikkate alan bir genç komutan daha vardı: Mustafa Kemal..Tarih, yeni kurulacak son bağımsız Türk Cumhuriyeti’nin, Türkiye’nin Başkomutanlığı’nı, Kuruculuğunu ona nasip edecekti…

Batı Trakya Türk Cumhuriyeti’nde Gümilcine’de bir sabah; 

600 kişilik Gönüllü Milis Taburu düzgün sıra silah elde dizilmişlerdi.Birlikte 70 yaşından 15 yaşına kadar, Balkan Savaşından kopup gelmiş, çoğu babalarını, kardeşlerini, ailelerini kaybetmiş, bir kısmının üniforması, doğru kıyafeti de yok  insanlarımız…Karınları kim bilir kaç zamandır sıcak yemek görmemiş… Ancak başlar dik, ölümüne onurlu…

— Yüzbaşı onları cesaretlendirmek morallerini yükseltmek istiyordu, şöyle seslendi:

” Tuna boylarından berisi bize Vatan olan, Hakimiyetimizde hepsine iyi davrandığımız, her türlü, dini, ekonomik, hukuki haklarını verdiğimiz, komşuluk yaptığımız Ulusların pek çoğu ne yazık ki uzun zamandır bizi arkamızdan vurdu, ne yazık ki bugünlere geldik. Bu topraklar ecdadın, şehitlerimizin kanlarıyla ıslanmıştır, toprağın altı kemikleriyle doludur. Kanije’de, Estrogon’da, Şumnu’da, Plevne’lerde mucizeler yaratan Kahramanların torunları, yine mucizeler yaratmaya, Vatan için yeni zaferler kazanmaya vede ölmeye, Şehit olmaya hazırmısınız!…”

Bir süre sessizlik oldu… Birden titreyen ancak yüksek bir ses duyuldu…

“VATAN SANA CANIM FEDA”

Bütün askerler, içgüdüsel olarak arka sıralara, sesin geldiği yere baktılar. Kimdi… 70 yaşlarında, bütün ailesini, akrabalarını savaşta kaybetmiş, gönüllü Kuvvetlere adeta zorla katılan Serezli…Yaşına göre dinç, minyon tipli, bakanlardan bir kısmı ancak sesin sahibinin gözlerinin nemli olduğunu fark edebilmişti….
Bir anda herkes eski haline döndü… Hep birlikte çıkan yüksek sesler çınlıyordu…

“VATAN SANA CANIM FEDA”
“VATAN SANA CANIM FEDA..”

Vatan toprakları sessizce elimizden gittikçe, bayraklar solmuş, sözde yükseliyor, Kıbrıs’ta gönderdeki beyaz, kırmızı ay yıldızlı bayrak fırsat bulsalar,ilk fırsatta, indi indirilecek, göndere bile çekilememiş, mavi, beyaz ay yıldızlı bayrak, üstüne Türkmen mazlumların, şehitlerin kanı sıçradıkça sıçrıyor, herkeslerin sahibi var, hani bizimkilerin…

Her kesimden duyarlı Vatandaşlar , hepimiz Mustafa Kemal’iz diyen Yurttaşlar, Kahraman ve Öncü olmalı, bir dönüpte Tarihine baksana… Albayrağımız daha daha yukarı…

VATAN İÇİN ÖLMEYE VEDE ŞEHİT OLMAYA HAZIRMISINIZ.!..
SES VER….     SES VER….

KAYNAKÇA:1- Tevfik Çavdar-Talat Paşa..s.2832- Hikmet ÇİÇEK-Dr.Bahattin Şakir..s.101.110.3- Hüsamettin ERTÜRK-İki Devrin Perde Arkası- s.91.99.-Sebil Yayın evi.(Yazım dili kitaptaki orjinal haliyle aynen alınmıştır.)

print

Bir cevap yazın