Türkiye futbol liglerinin 2. yarısı başladı ve tabii ki bununla beraber bir sürü başka şeyde.
Türkiye’de ve dünyada futbolun bir sektör olması, bahis oyunlarına alet edilmesi, içinde yer alan hem yönetici hem oyuncu hem e oyuncu ajanslarının futbolu para kazanmak için eğip bükmeleri… Forma rengi veya takım sevgisi adına kulüp başkanları olmak üzere tüm yöneticilerin ve taraftarların sanki dünyada sadece tuttukları veya sevdikleri takım olduğunu düşünmeleri değil beni rahatsız eden, ya da görsel, işitsel ve yazılı basında incir çekirdeğini doldurmayacak meseleler üstüne ülkeler kurup yıkılması da değil. Herkes bir şekilde ekmeğinin peşinde, bunu biliyorum, saygımda sonsuz.
Benim midemi esas bulandıran şey, futbol gibi güzel bir sporun kitlelerin yönlendirilmesi ve duyarsızlaştırılmasında ana malzemelerden biri olarak kullanılması. Futbol dünyanın en çok izlenen, ilgilenilen oyunu ama geri kalmış veya gelişmekte olan ülkelere baktığımızda futbolun başka bir işlevi ile daha karşılaşıyoruz; izolasyon.
Yani futbolla ilgilenen sadece futbolla ilgileniyor ve hayatında maddi manevi ne varsa futbolla özdeşleştiriyor. Tüm arkadaşlık ilişkileri, evliliği, çocukları, iş ilişkileri vs. Bir de bu madalyonun diğer yüzü var. Futbol kitlesi tüm bunlarla ilgilenirken ülkede bunların dışında binlerce şey oluyor ama futbolda bir hakem hatası veya yenilgi yengiye verilen tepkinin çeyreği bile verilmiyor.
Tuttukları takımla ilgili geçmişten bu güne ne var ne yoksa gayet iyi bilen taraftar yönetim camia, kendi ülkelerinin yakın tarihi ile ilgili cehaletin kuyularında yaşıyor.
Piramitleri Türkiye’de sananlar, Halide Edip’i şarkıcı zannedenler, Orhan Veli için “hangi yarışmayı sunuyor?” diye soranlar, Kenan Evren’in adını bile duymamış olanlar (bu bir anlamda iyi bir şey tabi ki), Cemal Reşit Rey’i sadece CRR (si ar ar) olarak bilenler, daha neler neler. . .
Ben takım tutmam, yakın çevrem iyi bilir, gerçekten tutmam. Ama bu futbolu sevmediğim anlamına gelmez. Yıllarca amatör kümede top koşturmuş olmama ve cebimde serbest giriş kartım olmasına karşın hayatım boyunca sadece 3 kez maça gittim ama televizyonda maç seyretmeye bayılırım.
Sağlığım el verdiği sürece halı saha maçlarını kaçırmayı düşünmüyorum ama TV de hiçbir futbol programını izlemem, midem kaldırmıyor, kusura bakmayın çünkü bu güzel sporun kimleri elinde ne hale geldiğini gördükçe, bir TV-futbol izleyicisi ve amatör bir halı saha oyuncusu olarak kalmayı bin defa tercih ediyorum.
Bu ülkede futbola bu kadar para akıtılıyor olmasına karşın, insanların büyük çoğunluğu futbolla çok yakın bağlantıda olmasına karşın, uluslararası arenadaki güdüklüğümüzü nasıl açıklarsınız? Sizce futbol gerçekten önemsenen bir spor olsaydı, yani insanların ilgisini başka yöne çekmek için kullanılıyor olmasaydı sonuç böyle mi olurdu?
Kalın sağlıcakla