Mustafa KÖSE
TARİH BİLİNCİ
Giresun Rumları, diğer Karadeniz kıyılarındaki şehirlerde bulunan Rumlar gibi, İzmir’in işgali haberini büyük sevinçle karşılamışlar, meyhanelerde meydanlarda sabaha kadar eğlenip bol mermi yakmışlardı. Giresun Türkü sessiz bir ızdırap içinde kalmıştı. Silahsız olmalarına rağmen gene de Giresun’un bir avuç genci harekete geçiyor ve hiç olmazsa bir protesto mitingi tertip etmek lüzumunu hissediyordu.(Topal Osman Ağa’nın desteğiyle) 17 Mayıs Cumartesi günü halkı Çamlı çarşı önünde toplamışlardı. Dükkanın kepengini indiren gelmişti. Buradan İstanbul’da İngiliz, Amerikan, Fransız, İtalyan yüksek komiserlerine pretosto telgrafları çekilmişti. Ayrıca Padişaha, Damat Ferit Paşa’ya yollanan telgraflar da İzmir’in Yunan idaresi altında kalmayacağı, kalamayacağı oldukça kati bir lisanla ifade ediliyordu.”
GİRESUN’A RUMLAR DOLUYORDU..
Giresun’un ateşli gençlerinden ve öğretmenlerinden Niyazi Tayip, IŞIK gazetesinde, İzmir’in işgali olayını “iğrenç bir dram” olarak göstererek büyük Devletlerin adaletine güven gösterilmemesini Giresunlulardan istiyordu. Niyazi Tayip şu suali de soruyordu; “Yunanistan böyle tehlikeli işlerle oynamaya nasıl cesaret gösteriyor?” “Niyazi Tayip bu defada “Karadeniz” gazetesinde yayınladığı şiirde Yunan tehlikesi üzerine dikkati çekiyordu; “Yunan denilen o eski düşman Sanki kudurmuş bu melun yılan Bulunca fırsatı fevtetmez heman Saldırmış İzmir’e vermeyip aman Bak galip olunca insanlar neyler Adalet, İzmir’in işgalini takip eden iki hafta içinde Giresun ile birlikte Karadeniz’in diğer limanlarına da Rum akını baş göstermişti. Bunlar Rusya’dan Bolşevik ileri hareketi karşısında Karadeniz’in Rus sahillerinden pılısını pıtısını kendini gemi- lere atmış olan Rumlardı.
Giresun’da sanki artık Pontos Rum devleti kurulmuş gibi şımarıklığa baş –layan Rumlar karşısında, Damad Ferit hükümetinin kaymakamı sesini dahi çıkaramıyordu. Rum idarecileri esasen (kaymakam) Nizamettin Bey’i azlettir –mişler, yerine Damadcı Baki Nedim’i getirtmişlerdi. Onu da istedikleri gibi kullanıyorlardı. Gümrük memurları da Giresun’a dolmaya başlayan Rumlara mani olamıyordu. Rusya Rumları önceleri Osmanlı ülkesinden tehcir edilmişeski Türkiye Rumları kisvesi altında sokulmaya devam ediyordu. Pontos bölgesinde Rum nüfus çoğunluğunu süratle sağlamak tek hedefti.
“Rusya sahillerinde ve çoğunlukla Batum ve çevresinde toplanan 200 bin Rum’u bizim sahillerimize yerleştirmek, nüfus yoğunluklarını arttırmak. Ancak bu göç istedikleri gibi gerçekleşe- meyecekti.”
Diğer yandan Giresun Rum’u açık tahriklerini artan bir hırsla devam ettiriyordu. Önceleri yalnız pazardan pazara Rum okullarına Yunan bayrağı sallandırıyorlardı. Mütarekeyi müteakip bunu adet etmişlerdi… Ancak şimdi Yunan bayrağı her gün sallandırılmaktaydı. Işık Gazetesi bütün bu olup bitenlerden Damat Ferit hükümetini mesul tutuyor ve soruyordu: “ İcra kuvvetini Millet ele almaya mecbur edilinceye kadar bu halle devam mı edilecek? ” Fakat 5 Haziran 1919 Perşembe sabahı Giresun Türkleri bunlardan daacı bir sahne ile karşı karşıya kalmışlardı. Rum okulunun (TAŞKIŞLA) ön cephesini kocaman bir başka bayrak kaplıyordu. Damdan yere kadar sarkıyordu.Tüm ipektendi. Yirmi metre boyu vardı belki. Bu Pontos Rum devletinin bayrağı idi! Binanın diğer yanına ise büyük bir Yunan Kızılhaç bayrağını sarkıtmışlardı. Kaymakam Baki Nedim ise yerinden kıpırdamamıştı.(3)
TOPAL OSMAN AĞA GELİYOR…
Trabzon’da 10 Şubat 1919 günü kurulan Muhafazai Hukuku Milliye Cemiyeti’nin bir süre sonra Giresun’da da bir şubesi açılmıştı. Dizdarzade Eşref Bey’in başkanlığı altında toplanan Giresun şubesinde öğretmen Niyazi Tayip, Dr. Ali Naci, hukuk talebesi Edhem Nazif, mühendis İbrahim Hamdi idare heyetini teşkil eylemişlerdi. Fakat bu şube, 1919 haziranında Rumlar her tarafa Yunan ve Pontos bayraklarını çekerken bunlara karşı gelecek güce ve silaha sahip bulunmuyor, kıpırdıyamıyorlardı. Yalnız iki küçük gazete yayınları ile bir şeyler yapmaya çalışıyordu. Mustafa Kemal Paşa’nın ilk direktiflerine göre Trabzon merkezi kendilerine silahlı bir çatışmaya göre de hazırlıklı bulunmaları gerektiğini bildirmiş, tedbir almalarını istemişti. Bunu yapacak güçte değillerdi. Bunu ancak Osman Ağa yapabilirdi.
Osman Ağa ve adamları, o sıralar çoğu asılsız yada abartılı, Rum ve Ermenilerin Damat Ferit Hükümetine yaptıkları ihbarlar sonucu, İşgalcilerin ve azınlıkların ihbar ve talimatlarıyla Kuva-yı Milliyeci avında olup, darağaçları kurduran Nemrut Mustafa Divan-ı Mahkemesince, yakalanma ve tutuklanma emriyle aranmaktaydı. Onlarda önce Tepeköy’e daha sonra Şebinkarahisar dağlarına çekimişlerdi. Bu yüzden Pontusçular meydanı boş zannediyorlardı..
Karahisar’a adamlar gönderiliyor, Pontos Bayrağı asılması,Osman Ağa’ya duyuruluyordu…. Yıllar kadar süren iki koca hafta geçmişti. Sabahın ilk ışıkları daha seçilirken yirmi kadar atlı Rum okulunun etrafında mevzi alıyordu.Osman Ağa gelmişti…. Okulun kapısındaki Rum nöbetçiyi hemen yakalamışlar,Osman Ağa’ya getirmişlerdi:
— Kim bu bayrağı asan ?
— Doğramacı ustası Aristidi Bolavani…
Kahyaoğlu Hüseyin hemen içeri girmiş, binanın en üst katına fırlamış ve ipekten Pontos bayrağının iplerini kesivermişti. Bayrak aşağıda bekleyen Osman Ağa’nın atının ayaklarını dibine serilmiş hemen orada paramparça edilmişti.Bu arada Rum mahallesinin içlerine kadar sokulan birkaç kişi de doğramacı ustasını yakalayıp getirmişlerdi. Osman Ağa’ya. Adam çırpınıyordu. “ Ben Yunan vatandaşıyım, bana bir şey yapamazsınız?.”
Onu da almışlar süratle şehirden çıkarak tekrar dağa çekilmişlerdi. ( Bu defa) Giresun Rumunu yeniden bir korku almıştı. Ertesi gece doğramacı ustasının cesedini dalgalar sahile attığında bu korku daha da yayılıyordu. Giresun Türk’ü ise ilk defa rahat bir nefes almıştı. (3)
PONTOS (PONTUS) NEDİR?:
Antik yazarlar Pontus sözcüğünü çoğunlukla kıyı boyunca yer alan kentleri kapsayacak şekilde Karadeniz kıyıları için kullanmışlardır. Daha sonra Karadeniz’in güney kıyıları için, Pontus krallığının kurulmasından sonra ide bu krallığın kapladığı alanların temeli anlamında kullanılmıştır. Buna göre Pontos sözcüğü coğrafi olarak kuzey Küçük Asya’nınKıyı sıradağlarını, aşağı yukarı Çoruh ırmağının denize döküldüğü yerden BartınÇayına kadar uzanan yerleri ve küçük Asya yaylalarının kuzey bölümlerini içine almaktadır. .. Pont-Ökzen (Pontus) eski Yunanlıların Karadeniz’e verdikleri isimdir. .. İlkçağda bu bölgede kurulan Pontus Krallığı’nın ( İ.Ö. 298- İ.S.63 )Yunanlılıkla bir ilgisinin olmadığı (M.GOLOĞLU, Anadolu’nun milli devleti Pontus, Ankara-1973 ) iddia edilmiştir… Pontus krallığının sona ermesinden asırlarca sonra Aleksi Komnen tarafından kurulan Trabzon Rum İmparatorluğu (1204) ise hiçbir zaman bağımsız olmamış, sırasıyla Selçuklulara, Moğollara vergi ödeyerek daha sonra Türkmen beylerine kız vermek suretiyle varlığını sürdürmeye çalışmıştı. Nihayet Fatih’in, 1461’de bu Rum devletine son verme- siyle Trabzon ve havalisi Türk topraklarına katılmıştı.
KAYNAKÇA:
1-Dr. Sabahattin ÖZEL- MİLLİ MÜCADELEDE TRABZON- TÜRK TARİH KURUMU BASIMEVİ- ANKARA- 1991 2-Doç. Dr.Mehmet OKUR- Milli Mücadele’de Karadeniz Bölgesi’ne Yönelik İngiliz Faaliyetleri.Gnk.ATESE Yay. Ankara. 2006- 3- MUSTAFA KEMAL’İN MUHAFIZI- OSMAN AGA-TOPAL OSMAN-ÖMER SAMİ COŞAR.. Garanti Matbaası-1971
Bitti