Kendimizi mi Yoksa Haddimizi mi Bilelim

Maide ÖREN

BİLİNÇALTI

Bilmek. Yaşamla, kendimizle, birbirimizle ilgili pek çok şeyi bilmek…   Bilmemizin temeli öğrenmekle başlıyor. Yaşadığımız her şeyden bir şeyler öğrenip, öğrendiklerimizle büyüyoruz. Yaşam kendi sonsuzluğu içinde en büyük öğretmen; sevgiyle, acıyla, zorlukla geçirilen deneyimleri sunan…

Yaşadıklarımızdan öğrendiğimiz ve öğreneceğimiz çok şey var, eğer izin verirsek birbirimize.

Oysa hep haddini bil denir, kendini bil denmez nedense.

Amaç dikkati yönlendirmek olan ileri uzatılmış işaret parmağı ile yapılan hareket, karşısındakini tehdit edercesine aşağı, yukarı, sağa, sola sallanır “haddini bil” diye.

Had, sınır, uç, derece anlamında karşısına dikilir, sınırsızlığın sınırını çizmek için kişinin.

Çizilen sınırlara, konulan derece ve sınıflara; kimin, neden, ne zaman koyduğu bilinmeden uyulur, sınırlarda durulur. Haddini bilmek uğruna, yaşam sonsuz akıp giderken durağan olunur.

Çok erdemmiş gibi gösterilir; birilerinin keyfince koyduğu, birilerinin sorgulamadan uyduğu “hadler”.

Üstüne üstlük şarkılarda yazılır söylenir.”Kendini bil, haddini bil, sen seni bil, sen sıkı tut çeneni, eline diline hakim ol. Yoksa öcüler yer seni. “Öcülerin istediği kendi bilmek, haddini bilmektir aslında.

Eğer konulan hadlerin anlamsızlığını fark edip bir adım aşarsanız sınırı, size acilen” haddinizi” bildirirler, öğrenmeniz adına.

Çoğu zaman fark ettirmeden, cezalandırmadan, sessizce erdem, gelenek, yasa, kural kapsamında sunulur bize. Ve bizler de düşünmeden, sorgulamadan alır, onlarla yaşar; bir gün mutsuzluğumuz ki, onu fark edebilirsek sebebini ararken iç içe geçmiş halkalar gibi hadlerimizle karşılaşırız.

Nasıl konulduğunu bilmediğimiz nasıl kaldırılacağını bilemeden sınırların içine sıkışıp, birini aşarken diğeriyle karşılaşan sonsuz sınırlı çocuklar oluruz.

Oysa gerçek kendini bilme sonsuzluğun içinde yürüyen insanoğlunun macerası Yunus’un ilmi gibi “kendini bilmek” olmalı. Yaşadığını bilmek, neden, nasıl, niye diye başlayan soruların cevabını bulabilmek.

Çoğumuz yaşadıklarımızın farkına varmadan günlerimizi, yıllarımızı geçiriyoruz. Neden diye sorduğumuz zaman ise duygularımızdan, düşüncelerimizden korkuyoruz veya korktuğumuz için sormuyoruz.

Duygularımız ve düşüncelerimiz bizim yaşamımızın temel ögeleridir. Kendin ile ilgilenmek kendini bilmenin ilk adımıdır.

Bizler kendimiz dışında pek çok şeyle ilgilenip bilgi fikir sahibi oluruz. Fakat bir olay karşısındaki davranışımızın nedeni sorulduğunda genellikle cevabımız “Bilmem, içimden öyle geldi” olur.

İçimizden gelen şey bizim duygularımız düşünce yapılarımızdır. Hepimiz kendi bütünlüğü içinde kendi serüvenini yaşayan ve birlikte insanlığın serüvenini yaratan varlıklarız.

Kendimizi bildikçe diğerlerini de bilmek çok kolay aslında. Çünkü biz insanların birbirinden farkı yok. Kimimiz önce kimimiz sonra yaşasa bile benzer şeyleri, yaşam eşit bir şekilde deneyimlerle sunuyor.

Devam edecek…

print

Bir cevap yazın