Kendinizi Arada Bir Resetliyor Musunuz?

Oh be internetsiz, televizyonsuz hatta ve hatta cep telefonsuz bile hayat varmış. Biz çocuken de vardı ama bugün içine sarmalandığımız teknolojik stres topundan sersem tavuk gibi yuvarlanıp gidiyoruz öylesine…

 Merhaba Dostlar,

 Yaklaşık bir aylık ayrılıktan sonra yine beraberiz. Tabi hayatın stresinden kurtulmuş, resetlenmiş bir kafa ile.

Sanıyorum ki çoğu insan yıllık izine ayrılıyor ve  genellikle de iznimizi yaza denk getiriyoruz, kimi memleketine gidiyor kimi de bir iki haftalık da olsa şehir dışında çıkıyor.

Gidenler için bu söyleyeceklerimin önemi yok lakin izine çıkmayan ya da çıkmak için yeterince fedakarlık yapamayanlara birkaç şey söylemek istiyorum.

 Bilim adamlarının dediği gibi bir sene boyunca pineklediğiniz evinizi, senede en az bir hafta terk edin. Bu arada ofisinizden de uzaklaşma fırsatını yakalamış olursunuz.

 Uzun yolculuk heyecanı yaşayın.

Akrabalarınızı,sılayı rahim edin. Çocuklarınızı bulundukları ortamın dışında farklı yaşam tarzrıyla, kültürlerle tanıştırın, kaynaştırın.

Hep beraber doğayı kucaklayın,otları avuçlayın, dereyi tepeyi karış karış gezin ve dereye taş atma zevkini yaşayın.

Öyle günübirlik piknik gibi değil çadır kurup günlerce kalın.

Denize kulaç atın. Ben de yeni öğrendim çok yüzmek de Peygamber Efendimizin sünnetiymiş. Göklerde uçarcasına denizde, ırmakta kulaç atın, suyun dibine dalın.

Hayvanları sevin. Çocuklarınız öyle kedi köpeği değil, kuzuyu, tavuğu, hatta kurdu, domuzu tanısın.

Sütü ineğin yeni sağımından için. Yumurtayı holluktan elinizle alın.

Çocuklarınızın ellerinden tutup doğanın kalbine koşun. Deyin, bak evladım bizler bençocukluğumuzu doğayla hep içiçe yaşadık. Biz hayattan korkmazdık. Gürleyen gökten,yıldırımdan… Islandığımız yağmurdan kaçmazdık. Kedi ve tavukla aynı yerde yatardık.

Ben bu söylediklerimin hepsini uyguladım ailemle. Önce cep telefonumu kapattım, sonra şehirden koptum, aldım ailemi çıktım tatile. Ne bir haber izledik ne bir dedikodu yaptık ne bir satır gazete okuduk ne de bir dakika televizyon seyrettik. İndik doğanın kalbine hayatı doya doya yaşadık. Döndüğümde gördüm ki değişen şehirde her şey aynı yerli yerinde hayat olduğu gibi bensiz de devam etmiş.

Eh işte depoladığım bol oksijenli moral cümbüşü bizi götürür epey zaman… Buna da şükür… Darısı izine çıkamayanlara ve kendine fırsat tanımayanlara.

print

Bir cevap yazın