Korku

Duyguların en kontrolsüzü, en negatifidir.

Kişi benliğinde yapıcılığı az görülmüştür. Genelde yıkıcı ve dili, belleği değiştiricidir. İçinize biri laf taşır girer, zen bir hareketle beyninize kazınır.

Her olumsuz senaryonun değişmez unsurudur. Yalanla bütünleştiğinde inanılmaz beslenir ve büyür.

Kaçtıkça kovalar, korktukça azar.

Korku, en üst noktaya taşındığında kişiye düşünmediğini söyletir, inanmadığını yaptırır.

*         *          *

Korku kişiyi değil, mahalleliyi, kitleleri bile etkiler.

Bir haneye girmişse, gerektiğinde çatıdan çatıya atlar.

Bazen kapıdan, bazen bacadan girer.

Bu andan itibaren nedeni, nereden geldiği sorulmaz.

Gerekçesinin araştırılmasından bile korkulur.

Dalga dalga hâkimiyeti, belki sonra oluşacak pişmanlıkları yaratır.

Ama yararı yoktur.

Ecele olduğu gibi…

*           *           *

Korku ile yaşayan insan gibi, korkular yaratılan toplumun düzeni de değişir.

“Öyle mi, böyle mi” ikilemi bitmez.

Öyle de yapsa korkar, böyle de yapsa korkar…

Tek çaresi vardır; üzerine gitmek.

Ne kadar hızlı, kararlı gidilirse o kadar iyi sonuç alınır.

Bu kez korku sizden korkar..

Benliklerden kopar, mahalleden, köyden kaçar

*         *           *

Önemli olan bunu becerebilmektir.

Korkum yok, korkmuyorum” diyebilmektir.

Yaşamın biçimi, konularını korku ana temalı kurarsak; tercih ve seçimleri de buna göre yaparız.

Zamanla yanlışları gördüğümüz de, neden böyle yapıldığını düşünürüz.

Korkunun yerini mahcubiyet, belki de utanç alır.

İşte o zaman farklı bir korku başlar.

‘Bizim irademiz nerede?’ diye…

 

print

Bir cevap yazın