Kürt Sorununa Kardeşçe ve Barışçı Çözüm (II)

Bu soruları 6 başlıkta cevaplamak mümkündür.  Çözümü de bu altı başlıktaki önerilerde bulmamız için bir mani yoktur. Göz ardı etmememiz gereken hususu bir daha, bir daha vurgulama ihtiyacı duyuyorum:

Öncelikle içinde geçmekte olduğumuz sürecin çok iyi işlemesi gerek;

Kararlı, kardeşlik ve adalete uygun, (empati ve biraz sempati ile başarılır) ülkenin bundan sonra bu gibi sorunlarla uğraş(tırıl)masına zemin oluşturacak gayrilikleri giderici yasal düzenlemeler yapılmalıdır. Bu düzenlemeler sadece ve sadece kardeşlik ve özgürlük adına yapılmalıdır. Birilerinin anlamak istediği “ yoksa ülke elden gider” babında olmamalı.

Sonrasında ise;

Devletin üniter yapısı, resmi dili ve bayrağı korunarak:

1. Anayasal Vatandaşlık öne çıkarılarak kabul edilmesi.

2. Anadil eğitiminin özel okullarla serbest bırakılması.

3. Değiştirilen ilçe, köy, mezra isimlerinin iade edilmesi.

4. Ekonomik kalkınma hamlesi başlatılması (bu bağlamda kamu arazileri 20–30 yıllığına köylüye verilmesi)

5. Yerel yönetimlerin güçlendirilmesi,

6. Özel radyo ve televizyonlarda 24 saat Kürtçe yayın yapılmasına izin verilmesi.

7. Boşaltılan köylerin ya cazip hale getirilmesi ya da mağdurların şehirde yaşamaları için ekonomik, sosyal ve sağlıkla ilgili desteklerin sunulması.

8. Koruculuk sisteminin kaldırılması ve tarım-hayvancılık konularında eğitilmesi. Bir araştırma komisyonunun kurulması, (zira bölgede korucu olan ve olmayanlar arasında patalojik sorunlar oluşmuş durumda ve “rövanş alma”nın önüne geçilebilir.)

9. Evlatlarını kaybeden bütün annelere yönelik “acıyı dindirme” destekleri verilmesi.

10. Siyasi af çıkarılması. Tabi bu affın sadece PKK’lılar için değil tüm siyasi mahkûmları kapsaması gerek.

Genel olarak Kürtlerin kimlik ve kültürleri ile ilgili talepleri.

. Kimlik

. Yaşama

. Geliştirme düzeyindedir -ki bu talepler de birlik ve beraberliği perçinlemekten başka hiçbir amaç taşımayacak kadar masum taleplerdir.

Söylemek zorunda olduğumuz önemli bir konu bu süreçte PKK derhal eylemsizlikle birlikte silah bırakma sürecini hızlandırmalıdır. Yoksa her şeyi heba etmemiz söz konusu olabilir ki bu yeniden kan ve gözyaşından başka hiçbir tarafın işine yaramayacaktır.

Bölgede yaşanan sorunun adını doğru koyduktan sonra gerçekten ekonomik alanda yaşanan sıkıntıların oluşturduğu ve/veya körüklediği “Kürt Sorununa” farklı bakmamız gerektiği kanaatindeyim.

Bir ülkede insanlardan bazıları çok lüks yaşarken büyük kısmı ekonomik imkânsızlıklarla bocalıyorsa vatandaşların devletiyle çok da barışık davranması beklenemez. Eğer bazı bölgelerde etnik bir farklılıkla beraber ekonomik adaletsizlik de söz konusuysa o zaman etnik olarak başka kökenden olanların devletle barışık olması iki kere sıkıntıya girer.

Ama ekonomik sıkıntılarla beraber devletin politikası farklı olan etnisiteyi tanımama, yok sayma üzerine kuruluysa o zaman sıkıntı üçe, dörde katlanır. İşte tam da bölge üzerinde oynanan oyun ve sıkıntıya sebep olan şer damarlarının önemli bir boyutu da bu kanaldan beslenmektedir.

Hükümetlerin yapamadıkları, bazen de yaptıklarını zannettikleri bölgeye yönelik iyileştirme politikaları mutlaka başlatılmalı. Kimilerince pozitif ayrımcılık olarak da nitelendirilen bu iyileştirme aslında pozitif ayrımcılık falan değildir. Sadece yıllarca ihmal edilen bölgeye hakkının teslim edilmesidir. Kimi zaman paketler açıldı, kimi zaman ekonomik hamleler başlatıldı, kimi zaman da teşvikler verildi… ama hepsi kocaman bir hiçten ibaret kaldı. “Aldatmaca, kandırmaca” dedikleri buydu herhalde. Bu sebeple Ak Parti’nin çok iyi çalışıp kaynağını ve nokta tespitlerini yaptıktan sonra açıkladığı “GAP EYLEM PLANI” da kimi çevrelerce aynı endişeyle karşılandı.

Bundan böyle ekonomik sıkıntıları bölgede yaşamak istemediğimizi defalarca ve çeşitli vesilelerle hükümete bildirdik. “Bütçenin uygun olup olmaması hükümetin sorunudur. Kaynağını bir yerlerden bulup ekonomik gidişatı değiştirmelidir” dedik. Şimdi “GAP EYLEM PLANI“nda gördüğümüz odur ki iş ciddiye alınmış ve bu kez tasarlanan “zaman kazanma, boş paket açma” türü bir operasyonun yapılmadığıdır.

Bundan önce 58. hükümetin de bölgeye yönelik ekonomik düzenlemesi olmuştu. Ancak düzenlemelerde olduğu gibi vergi muafiyeti, prim vb. konularda Düzce ve Osmaniye’yi Diyarbakır ve Şırnak’la aynı kategoriye koyarsanız doğal olarak yatırımcı Osmaniye ve Düzce’yi tercih edecektir. Zira cazip gelen adı geçen illerdir. Ulaşım, iklim, güvenlik vb. avantajlar Düzce’de çok daha iyi seviyededir.

Bu sebeple son ekonomik tedbirin bölgede işsizliğe ciddi çözüm getirmesini, alım gücünü arttırmasını ve sıcak para sirkülâsyonunun sürekli hissedilmesini bekliyoruz.

Kısacası son açıklanan planın “bölgesel GSMH”yı iyi derecede arttıracağına inanıyoruz.

Ancak böyle bir ekonomik destekle “Kürt Sorunu” çözüme kavuşacaktır. Tabi ki bütün bunlar birden olup bitecek işler değildir. Ama önce niyetin, projelerin pratiğini görmemiz gerek. Şahsen “GAP EYLEM PLANI” ile ilgili endişe taşımadığımı belirtmek istiyorum. Zira detayına vakıf olduğum söz konusu proje, plan çok istekli ve derse iyi çalışılarak hazırlanmıştır.

Arzu edilen barış, kardeşlik için bu olmazsa olmazdır. Kürt sorunu sadece terör sorunu, sadece fakirlik, geri kalmışlık sorunu ve sadece kültürel haklar sorunu olarak da görüldüğünde sorun eksik bırakılmış demektir. Biliyoruz ki ülkede sağlıklı işleyen demokrasi olmadı, adilane yönetim sergilenmedi, insan haklarına riayet edilmedi, ekonomik refah yaşanmadı, özgürlüklere engellendi…

İşte bütün bunlar bölgede ve ülkemizde bir sorun meydana getirdi;

Bizim buralarda buna “Kürt Sorunu” derler. İşte bu sorunu “kardeşlik ve hakkaniyeti” ön plana çekersek çözebiliriz.

print

Ahmet AY içinde , , , etiketleriyle tarihinde tarafınadan gönderildi.

Ahmet AY hakkında

48 yaşında eğitimciyim. 12 Eylül darbesi mağdur ve mağruruyum, insan hakları aktivisti olarak STK'larda (TGTV, Gönül Köprüsü Derneği ve Mazlumder) çalışmalarında bulunuyorum. Genellikle okurum ama zamanla yazmanın da gerekliliğine inandım. İnsanların özgür ve onurlu yaşamalarını kutsal addediyorum.

Bir cevap yazın