Liderler Demokrasisi ve Siyasi Partiler Kanunu
Prof.Dr. Nurullah AYDIN
Devlet ve düzen birbirinden ayırt edilmedikçe müzmin krizi çözmek mümkün olmayacaktır.
Türkiye’de kötü olan, halkına zulmeden, ülkeyi sömürge gibi idare eden devlet değil, düzendir.
Seçim sürecinde parti liderlerinin halka söylediklerine vaatlerine, programlarına bakın. Düzen bozukluğuna ilişkin köklü çözüm önerileri var mı? Yok. Ya ne var? Sadece bozuk düzen içinde sorunlara çözüm bulmayı öneriyorlar. Mümkün mü? Değil elbet.
Devleti bir şişeye benzetin. Bu şişenin içine su konabilir, süt konabilir, şarap konabilir, idrar konabilir, zehir konabilir. Devlet şişedir, içine konulan sıvı düzendir.
Zaman zaman partilerce hazırlanan, ancak daha sonra buzdolabına kaldırılan Siyasi Partiler Kanunu ile Seçim Kanunları`nda değişiklik öngören düzenlemeleri gündeme alınıyor ancak öylece rafta kalıyor.
Anayasanın yarıdan fazlası değiştirildi ancak Siyasi Partiler Kanununu değiştirilmedi. 12 Haziran 2011 seçimleri için yine lider sultasına dayanan merkez yoklaması ile adayları kendileri belirlediler.
Bu listeler akrabalar, cemaat, iş ortaklıklarına dayanan kadrolardan oluştu. Göstermelik seçimlere oy kullanan halkımız, yine 12 Haziran 2011 ve bundan sonraki seçimlerde de kendilerinden olmayan, tanımadıkları adaylara oy vermeye devam edeceklerdir.
Siyasi Partiler Kanunu’nun değişmesi yönünde çaba YOKTUR. Nedeni ise açıktır. Çünkü bu yasayı değiştiremeyeceklerini, çünkü partinin çizgisinin bozulabileceğini söylüyorlar.
Yeni Anayasa’da Siyasi Partiler Kanunu’nun değiştirilmeyeceğini, parti’lerin kurumlaşmadan bunun mümkün olmadığını söylüyorlar.
Oysa; bunun demokrasi sorunu olduğu da açıktır. Konu partilerin şahsi bir sorunu değildir. Partilerin demokratikleşme isteği samimi değildir.
Bugün Siyasi Partiler Kanunu’nda ön seçim sistemi zorunlu kılınıp da, listeler parti seçmenleri tarafından hazırlanırsa, Türkiye’deki oligarşinin siyasi ayağı ağır darbe alacaktır. Partiler kanunu eğer değişirse Milletvekili listelerine parti başkanının adamları, iş ortakları, cemaatin adamları değil, halkın desteklediği halkın içinden çıkan temsil edilen adaylar girecektir. Bu süreçte partiler oligarşik yapılarının gitmesini istemedikleri için Siyasi partiler Kanunu’nu değiştirmemektedirler.
Türk siyasetinde; bunun partilerce benimsenmemesinin sebebi demokratik kültürün bu partiler tarafından anlaşılamaması, kavranılamaması ve demokrasiye olan inançlarının samimi olmamasındandır. Çağdaş demokratlarca savunulan şey oligarşinin hegemonyasının bitmesidir. Türkiye’de siyasi oligarşinin en büyük korkusu demokrasinin kurallarıyla işlemesi korkusudur.
Siyasi sistem; derin bir temsil ve meşruiyet krizi içindedir. Mevcut Siyasi Partiler Kanunu ile lider sultasının ortaya çıkmıştır. Buna karşı demokratik bir açılım sağlanması gerekir. Siyasetin içine düştüğü bunalımın, toplumu ve toplumsal talepleri ne kadar temsil ettiğiyle yakından ilişkilidir.
Mevcut kanunun, parti içi işleyişi lider sultasına, toplumla etkileşimi ise popülizme mahkum etmektedir. Anti-demokratik parti tüzüklerinin de değişmesi gerekir.
Yapılması gereken; bir kişi en çok iki seçim dönemi genel başkanlık yapması, büyük kongre için seçilen delege sayısının 2 bin 200 kişiden az olmaması, Milletvekili adayları, ön seçimle belirlenmesidir.
Önemli olan;Siyasi Partiler Kanununu değiştirmek ve kimin milletvekili olacağı hususunda gerçekten milleti söz sahibi yapmaktır. Milletin söz sahibi olması durumunda seçilmiş milletvekillerinin ve parti içinde mücadele edebilir milletvekillerinin istifa etmesine de gerek kalmayacaktır.
Siyasi partiler kanunun değişmediği sürece bu ülkede adaletten söz etmek imkansız olacaktır.
Günün Sözü: Vaadlere aldananın şikayet etmeye hakkı yoktur.