Planlama geleceği görme ve oluşturma işidir.
Makro plan yoksa mikrolar tek başına yetmez.Gelişmiş ülkeler hep makro çatı ve politikayı uygular.
Onlar bunu uygularken bizim tek tek yetişmiş insanımız veya mikro yeteneklerimiz fazla işe yaramaz.
Örneğin bir kurumda da birey olarak çok değerli uzmanlar olabilir ama kurumun bir ana politikası yoksa kurumsal performans artmaz.
En iyi doktorumuzu, fizikçimizi, mühendisimizi Batı ülkeleri çeker.
Piyasa sadece bir araçtır. Tek başına hiçbir dengeyi sağlayamaz. Sağlayamadığı ve hatta dünyayı küresel bir krize götürdüğü kanıtlandı.
Bizim makro plan ve programlarımız vardır. Örneğin;
-Haziran 2000 tarihinde yayımlanan Uzun Vadeli Gelişmenin Temel Amaçları Ve Stratejisi(2001-2023)
-Dokuzuncu Kalkınma Planı(2007-2013)
-Orta Vadeli Program(2010-2012)
-2010 Yılı Programı
Bizim yeterince programımız var, ancak sorun bunların uygulanma derecesindedir. Tam ve etkin uygulama yapılıp yapılamadığındadır.
Örneğin dokuzuncu planda bölgesel gelişmenin yerel dinamiklere ve içsel potansiyele dayalı olarak sağlanması planlanmıştır.
Bu çok önemli yaklaşımın ne kadar hayata geçirilebildiği ayrı bir inceleme konusudur.
Sorun; ülkemizde uzun bir plancılık birikimi olmasına karşın küresel rüzgârlardan çabuk etkilenme ve deneyimlerden uzak durulmasındadır.
Elbette katı bir plandan yana değiliz. Esnek, stratejik, sürekli yenilenen, öncelikleri olan, gerçekçi ve geçerli bir planlamacılık esas olmalıdır.