Marka olmak, markalaşmak zaman-sabır meselesidir.
Eski patronlar, köklü firmalar bu yolda yıllarını tüketmiştir.
Sadece kişi değil;
Ailesi, sülalesi, mahallesi hatta vilayeti yararlanmıştır.
* *
Şimdi böyle mi?
Bas, başvuru için 104 TL’yi, 3-5 ay bekle; 417 TL daha ver, al tescilini, patentini.
Adını da, işaretini de markalaştır.
Yeter ki, uyanıklara kaptırma.
* *
Galatasaray Kulübü Başkanı Adnan Polat;
Prezervatif, dantel markası olur mu?
Fenerbahçe’nin Başkanı Aziz Yıldırım;
Hazır çorba, diş kaşıyıcı ürün markası olarak tanınır mı?
O kadar güçlü, eli-kolu her tarafa uzanan isimler olarak, Türkiye Patent Enstitüsünü gitmişler.
Adnan Polat üç, Aziz Yıldırım iki kez başvurmuş.
* *
Akla ne geliyorsa…
Fare kapanı, vazo, perde, dantel, prezervatif, evlendirme, cenaze bürosuna kadar…
Başka biri kapmasın da.
Ya biri çıkar, örneğin fare kapanına patent alırsa?
Reklama başlamaz mı?
“Adnan Polat fare kapanı garantilidir, kıstırdı mı götürür” diye,
* *
Meğer ne kadar ünlü varsa ismini tescillemiş.
Cem Yılmaz, Hülya Avşar, İbrahim Tatlıses, Gülben Ergen, Kenan Doğulu; Yılmaz Erdoğan.
Ve hatta Cemil İpekçi.
Aksesuar ve takı malzemesi alanında.
* *
Kurnaz hocamız Fatih Terim’in ismini de başka biri kapmış.
Kebap salonu olarak!
Yakında, fındık lahmacunları çıkar.
* *
Markalaşmış mal veya hizmeti sahibinin izni dışında kimse kullanamaz.
Her türlü kullanım hakkını engeller.
Yasak koyar, aksi halde cezalar yağar.
Bunun için şan-şöhret, skandal-bela korkusundan…
Herkes kendi çapında marka olmuş.
* *
Siyasette markalaşan var mı?
Kıvraklığına, hatipliğine, cinliğine veya tanınmışlığına patent alacak politikacı?
Nedense yok.
Belki de, “Markamız halkımızın reyi, vicdanı” görüşündeler.
* *
Siyasi büyükler mazbut, mütevazı ama çocuklar uyanık.
Her birinin ya ürünü, ya şirketi markalı.
Gül’ünden Unakıtan’ına, Yıldırım’ından Özak’ına…