Masal Atlı Prense Bilmem Kaçıncı Mektup

Sabah uyandıktan bir müddet sonra gece parçalı bulutlu bir rüya gördüğünü hatırlarsın. Tam olarak nerede başladığını nerede bittiğini kestiremezsin önce. Düşündükçe belirginleşir rüyan.  Dört yıl yedi ay önce bir rüya görmüştüm.. Birinin sesi kulaklarımda yankılanıyor, bana huzur veriyor, beni rahatlatıyordu. Sonra gözleri göründü bu kişinin. Parlıyordu, ışıl ışıl, gülüyordu derinden. Gülüyordu ama hüzün vardı. Yavaş yavaş yüzü belirginleşti.. Evet, bir çay bahçesindeydik. Sağ tarafımda oturuyordu ama tam sağ değil biraz karşımda gibi. Rahat bir oturuşu vardı, kollarını göğsünde kavuşturmuş, konuşmak veya konuşmamak arasında kalmış gibiydi. Rüya böyle başlıyordu…

Zaman zaman kâbusa döndü rüyam. Uyanmak istedim, kurtulmak istedim ama bir türlü yapamadım. Başka rüyalara dalmak istedim, olmadı. Çok karmaşıktı. Kaçıyordu, ben kovalıyordum. Acıtıyordu, zevk alıyordum. Ağlıyor, kimi zaman gülüyordum. Bağırıyordum, sesimi duyan olmuyordu. Peşinden koşmaktan yoruluyordum, arkamı dönüyordum. Sonra omzumdan bir el beni ona çeviriyordu.

Bana bu rüyayı yaşatan SENdin.

Hani sorular vardır, ilk aşkın kim? En çok kimi özlersin? Sana en çok acıyı kim çektirdi? Ilk kiminle en özel anını paylaştın? Kimi seviyorsun? Yanında en huzur bulduğun kişi kim? Kiminle bir ömür paylaşmak istersin? En çok kiminle mutlusun?… Bu kimler SEN’sin.

Annem heveslerimin çabuk söndüğünü, o daldan bu dala çabuk atladığımı söylerdi. Haklıydı. Şiir yazardım ortaokul zamanlarında. Orda kaldı. Cam boyaması yapardım. Nerede bıraktığımı hatırlamıyorum. Yazı yazardım, en son ne zaman, ne yazdığımı hatırlamıyorum ( bu mektup hariç). Bir iş yerinde bir yıl bile çalışmadım. Çabuk sıkıldım, çabuk yıldım, zorluklardan. En uzun süreli maceram, mücadelem SEN oldun. Hiçbir şey için bu kadar beklemedim, bu kadar caba sarfetmedim. Hiçbir şey için böylesine, ölesiye sabretmedim. Ve şimdi SENinleyim. İstediğim, sevdiğim, mutlu olacağımı hissettiğim sen’leyim.

Sayende çok şey öğrendim, çok şeyi yaşadım. Sayende 3 ülke, birçok şehir gördüm, farklı birçok insanla tanıştım. Korece selam vermeyi bile öğrendim: Anyon haseyo!

Bana olan sevginin nerede, ne zaman başladığını bilmiyorum. Seni gerçekten sevdiğimi anladığın zaman mı, beni gerçekten kaybedeceğini hissettiğin anda mı? Beni düşündüğünde neler hissediyorsun? Kalbinden ve aklından neler geçiyor? Yıllar önce neler vardı, şimdi neler var?

İlişkimizin, çocukluk, ilk gençlik ve oldugunluk safhalarından geçtiğini düşünüyorum; tıpkı bir insan gibi büyüdüğünü hissediyorum. Inşaallah bu olgunluk hissi beni ve seni bıktırmaz. Keşke ilk heyecanlı günlerimde birlikte olsaydık diyorum bazen ama o zaman çok çabuk tüketirdik/m gibi de geliyor. Bilemiyorum, tek bildiğim şu anda mutlu oluşum.

İnsanlar sunulanı yaşar, bir yol vardır ve o yolda yürürler. Kader konusunda konuşulduğu zaman hep şunu söylemişimdir: insanlardaki cüz’i irade sadece çay mı kahve mi tercihlerinde işe yarar, gerisi Allah’tan… Seni de bana Allah verdi. Tamam, ben sende çok direndim. Belki ister istemez pazarlık konusu bile olmuş olabilirsin, Tanrı ile aramda; rabbim hayırlısını versin artık acı çekmek istemiyorum. Sevdiklerimle uzun, acısız ve huzurlu bir ömür geçirmek istiyorum. Ama sendeki ani değişikliğin başka bir sebebi olabileceğini düşünemiyorum. Hani o söylediğin saksı kafana düştü galiba. İnşallah hayırlısı olur.

5. sevgililer gününü de ayrı sehirlerde geçiriyoruz, ne ki ayrı ülkelerde bile geçirmiştik. Allah bizi ayırmasın. Ayrı şehirlerde olsak bile hep kalp kalbe olalım, sevgilim.

print

Bir cevap yazın