Mescid-i Haram Kolektivizmi (III)

 

Süreç dahilinde Emevi baskısıyla imha edilen en önemli değerlerden biri olan ‘’Mescid-i Haram Kollektivizmi’’nin önemli savunucularından Ebuzer Gıffari, Emevi saltanatının temsilcisi olan Muaviye’yi sarayının önünde her gördüğünde;

– Ey Muaviye, eğer bu sarayı Halkın parasıyla yaptırdıysan ‘’KUL HAKKI’’, kendi paranla yaptırdıysan ‘’İSRAF’’tır.

Şeklinde bir yaklaşım ile, esasen hakiki Muhammediliği beyan etmiştir. Muhammedilik, Halkçılıktır. HAK paydasında bütünleşmiş halk kitlelerinin Bağımsızlığını temin ederek, onları kainatın yaratıcısı etrafında bütünleştirmektir.

Nitekim, Kuran’ın lanetlediği Ruhbanların(Hocaefendiler-efendi babalar…vs.) insan gibi Allah sanrısıyla toplum zihnini bulandırdığı, TANRI yarattığı ve kainatın polarite (zıtların denkliği-çiflik ve teklik) ile ihlas gibi kavramlarını imha ettikleri süreçte ortaya çıkan Seyyid Nesimi ve Pir sultan abdal gibi doğruluk elçilerini kolayca kafir ilan edebildiğini görmekteyiz. Çünkü yaratılan TANRI, göklerde, namaz rekatı sayan, oruç sayan, hacc sayan, zulmü önemsemeyen, erkeklere huri, kadınlara nuri dağıtan ak sakallı bir dede dir.

Bu çarpık ve sapık yaklaşım, varlık felsefesi üzerine yoğunlaşanların ATEİZM kabullerini tetiklemiş, Kuran’ın tarif ettiği ALLAH kavramının tüm niteliklerini yok etmiştir.

Allah, kozmik bütünlüğün yaratıcısı olan irade, kendi özelliklerini ve seyrini insanda yansıtan kudret, nefs(ego) yu domine etmek koşulu ile açığa çıkacak erdem’in ve bunların sınırının ötesinde varlığını temin eden TEK’in ta kendisidir.

Bu hakikat üzerine inşa edilen kudsi yaklaşım, Vahiy verileri dışında kalan, gelenek dini ve atalar kültü ile asla temin edilemeyecek, insanlık o yaklaşıma mensubiyetini sürdürdükçe, zulmün ve esaretim gölgesinde ‘’Cennet’’ hayalleri ile yanıp tutuşmaya devam edecektir.

Mescid-i Haram Kollektivizmi’ni açıklarken, başvuracağımız yegane kaynak ‘’KURAN’’ olacaktır. Nitekim, Kuran ayetlerinin kainat ayetleri(ilim-irfan) ile bireylerde nasıl tecelli edeceğini de ayrıca göreceksiniz.

Hatırla o zamanı ki, biz Beytullah’ı(Mescid-i Haram’ı) insanlar için yaptıkları güzel işlerin karşılığını kazanmaya yönelik bir toplantı yeri ve güvenli bir sığınak yaptık. Siz de İbrahim’in makamından bir SALAT yeri edinin. İbrahim ve İsmail’e şu sözü ulaştırmıştık; “Tavaf edenler, kendini Salat’a verenler, rükû-secde edenler için evimi temizleyin!”Bakara 125

Salat’ın tanımını hatırlayınız. Ayet ile bizlere gösterilen, önceki bölümde belirttiğimiz SALAT gerçeğinin merkezi olan Mescid-i Haram’ın fonksiyonel özelliğine dikkat çekmektedir.

insanlar için yaptıkları güzel işlerin karşılığını kazanmaya yönelik bir toplantı yeri

Bu çeviri de geçen orijinal kavram ‘’sevap’’ tır. Sevap, yapılan güzel işin sonucunu elde etme manasına gelmektedir. Bu iş pekala ÇALIŞMAK ta olabilecektir.

yeri ve güvenli bir sığınak yaptık.

Salat’ın uygulandığı bir belde, Dünya’nın en güvenli yeridir. !

Siz de İbrahim’in makamından bir SALAT yeri edinin.

İşte, EVRENSEL MESCİD-İ AKSA KOLLEKTİVİZMİ, Salat yeri edinin şeklinde yapılan yaklaşım, Salat’ı uygulayabileceğiniz hareket alanını inşa edin şeklinde ele alınmalıdır. Esasen bu uygulamada MODEL olarak sunulan Mescid-i Haram, evrensel bir nitelik taşımaktadır.

Ayetlere Devam edelim ;

İbrahim şöyle yakarmıştı: “Rabb’im! Şu kenti güvenli bir kent yap, halkının Allah’a ve âhıret gününe inananlarını çeşitli ürünlerle rızklandır.” Rab dedi ki: “Küfre sapanları bile rızklandırırım. Ama az bir nimetle rızklandırır, sonra da ateş azabına itiveririm. Ne kötü bir dönüş yeridir o…” Bakara 126

Vurgulanan mesele, beldenin halkının ekonomik refahına atıflar içermektedir. Dikkat edersiniz ki, bir önceki ayette, çalışmanın karşılığını almak ile ifade edilen kelimenin tam açılımını burada görmekteyiz.

İbrahim’in, İsmail’le birlikte, Beytullah’ın ana duvarlarını yükselterek şöyle yakardıkları zamanı da an: “Rabb’imiz, bizden gelen niyazları kabul buyur; sen, evet sen, Semî’sin, her şeyi çok iyi duyarsın; Alîm’sin, her şeyi çok iyi bilirsin.” Bakara 127

Öz benliğini beyinsizliğe itenden başka kim, İbrahim’in milletinden yüz çevirir? Yemin olsun ki biz onu dünyada seçip yüceltmiştik. Ve o, âhırette de barış ve iyilik sevenlerden biri olacaktır elbette…Bakara 130

Açık-seçik deliller, İbrahim’in makamı vardır orada(Mescid-i Haram’da). Oraya giren, güvene ermiş olur. Yoluna gücü yetenin o evi ziyaret etmesi, insanlar üzerinde Allah’ın bir hakkıdır. Kim nankörlük ederse hiç kuşkusuz, Allah bütün âlemlere muhtaç olmayacak bir Ganî’dir.Ali İmran 97

Yukarıdaki ayetleri anlamamız için, İbrahim Peygamber’in kim olduğunu ve ne yaptığını idrak etmemiz gerekmektedir.

İbrahim Resul, tüm ejdat kabullerine ve Atalar kültüne, bağlı olduğu toplumun ürettiği SÖMÜRÜ düzenine karşı çıkıp, onların bağlı olduğu SİSTEM’i yıkmayı başarmış büyük bir DEVRİMCİdir.

Öylesine güçlü ve keskindir ki, Mümtehine 4. ayette sarfettiği belirtilen cümlelerin yarattığı Dehşet psikolojisi, içinde bulunduğu halkı helak etmiştir. İbrahim a.s. için Kuran, HANİF, yani DÖNEK demektedir.

Çünkü içinde bulunduğu toplum, tamamen sömürü odaklı, Putperest(Ruhban kontrolünde ) ve NEMRUT ( Emperyalizm) kuşatması altındadır.

Bu güçlü kuşatma, toplumun tüm değerlerini asimile etmiş, yozlaştırmıştır. Bu yoz düşüncelerden DÖNDÜĞÜ, doğru olana yöneldiği için, Kuran, Bölücülükten vazgeçip, birleştirici unsur haline gelmek manasına gelen ‘’HANİF’’ kelimesi ile tarif etmektedir İbrahim a.s.’ı.

O’nun yaptığı sadece uluhiyet boyutunda değil, sosyo-ekonomik alanı da ilgilendiren devrimleri içermektedir. Nemrut ile mücadelesi süresince ürettiği AKILCI değerler,FAZLACA ZEKİ ve AKILCI olduğunu bizlere göstermektedir. Bunun bir diğer örneği de, puthane de putları kırıp, baltayı büyük putun omzuna asmasıdır.

Allah’a sorduğu ;

Ölüleri nasıl dirilttiğini göster ki TATMİN olayım! Sorusu, sorgulayıcı-araştırmacı-düşünen ve hesap yapan bir kişi olduğunu da ayrıca gözleri önüne sermektedir.

Semavi dinler SAFSATASINA binaen, Kuran’ın, İbrahim ne Yahudi ne de Hristiyandı, O HANİF bir müslümandı (Ali İmran 67) vurgusu da çok büyük önem arz etmektedir.

İbrahim Resul, ürettiği Mescid-i Haram değeri ile, toplumun kolektif çalışması neticesinde ürettiği değerlere sahip çıkıp, PAYLAŞMASINI öngören modelin ilk temsilcisidir.

Malik-ül Mülk ifadesi ile, özel mülkiyete karşı tavrını ortaya koyan İslam’ın sosyo-ekonomik uygulamasının ilk çıkış noktalarından biridir Mescid-i Haram.

Çalışanın çalışmasının karşılığını aldığı,

Salat bölümünde tanımladığımız SALAT’ın doğruca uygulandığı nokta,İBRAHİM MAKAMI olarak belirtilmiştir Kuran’da…

Tahakküm Teologlarınca, dostlaştırılan Firavun’un ürettiği SİSTEM’e karşı, Mescid-i Haram çıkışlı, İbrahim Milleti kavramının en temel değeri olan, MEscid-i Haram Kolektivizmi, bu bağlamda çok önemlidir.

Ve belirtildiği gibi, bu kavramın uygulaması EVRENSELDİR.

Yani, heryerde uygulanabilecek bir yaklaşımdır…

Esasen, son uygulandığı yer : Türkiye Cumhuriyeti,

Tarih ise : 1919-1938’dir…

Nasıl mı ?

Şöyle izah edeyim ;

Firavun örneğine karşılık, Musa kıstası sunulmaktadır.

Musa : Firavun’u ASAsı ile alt eden kişidir.

Firavun’un huzuruna çıkar, büyücülerin ( piyonların) ortaya attığı yılanları ( TEZLERİ) yok eden bir yılana dönüşür asası ( piyon-işbirlikçilerin tezlerini çökerten BÜYÜK TEZ).

İbrahim makamının evveliyatında yer alan makamdır MUSA makamı!

Firavuna karşı mücadelenin en temel bilgileri burada yatar.

TEVHİD,yani BİRLEŞMEK ve BİRLEŞTİRMEK vurgulanır…

İşte, işbirlikçilerin tezlerini yok eden,

Halkı BİRLEŞTİREN,

Kapitalist Sistem karşısında ÖZGÜN bir HALK dayanışması üreten,

Sosyal bir ekonomi modelini benimseyen,

Aydınlanmacı,

Özgürlük mücadelesini karakteri olarak gören,

Bireylerin yükselteceği bina’dır Mescid-i Haram Kolektivizmi…

print

Bir cevap yazın