Mevhibe İnönü

Mevhibe İnönü

Kayınpederim Ankara GATA Hastanesinde hasta yatıyordu.

Tarih 1986 yılı Kasım ayının ilk günleri idi.

Bende 2–3 gece kayınpederimin yanında refakatçi olarak kalmıştım.

Kayınpederimin yattığı odanın üç oda ilerisindeki odada Mevhibe İnönü Hanım yatıyordu.

Mevhibe hanımı isim olarak tanıyordum. Kendisini hiç görmemiştim.

 

 Katta bulunan görevli hemşireye” Mevhibe hanımı odasında ziyaret edebilir miyim” diye sorduğumda, ziyaret edebilirsin diye cevap verdi.

Mevhibe hanımın yattığı odanın kapısını tıkladığımda bir hanım kapıyı açtı.

—Hanıma: “ Hanımefendi ben üç oda altınızda bulunan odanın refakatçisiyim. Mevhibe hanımı ziyaret edebilir miyim?”  diye sordum.

—Görevli hanım: “ Tabi ziyaret edebilirsiniz, sizi biraz bekletebilir miyim?” Dedi.

Kapının önünde kısa bir süre bekledim.

Kapı açıldı ve görevli hanım” Buyurun girebilirsiniz.” Dedi.

Odaya girdiğimde Mevhibe Hanım yatıyordu.

Odada tek kişilik bir yatak vardı. Refakat cinin yatması içinde divan mevcuttu.

Mevhibe hanımın beyaz sacları, yılların verdiği yorgunluğun bile eskitemediği sevimli bir yüzü vardı.

 

Görevli hanım Mevhibe hanımın başucuna yaklaştı ve” Hanım Efendi bir bey sizi ziyarete geldi.” Dedi.

Mevhibe hanım başını kaldırarak, dirseklerinin yardımı ile oturur duruma gelmeye çalıştı.

Ben hemen müdahale ederek “ Efendim sakın kalkmayın, rahatsız olmayın “ dedim.

Bu asaletli bir davranıştı. Hastada olsa odasına gelen birisini oturarak karşılamak istiyordu.

 

Mevhibe hanıma sordum” Hanım Efendi nasılsınız?”

—Mevhibe hanım: “ Teşekkür ederim efendim iyiyim.” Dedi.

Hanım Efendiliğini hasta yatağında bile sergiliyor, odasına bir ziyaretçisi geldiğinde onu oturarak karşılamak istiyor, halinden şikâyet etmeden iyi olduğunu söylüyordu.

Bunlar ne güzel hasletlerdi. Keşke sağlıklı iken kendisi ile tanışıp, konuşabilseydim diye düşündüm.

—Yardımcı hanıma sordum: “ Hanım Efendi nasıl? Kendisi yiyip içebiliyor mu?”

— Yardımcı hanım: “ Hanım Efendi kollarını bile kaldıramıyor. Sıvı gıdaları ağzına kaşık ile vererek doyurmaya çalışıyorum.” Dedi.

Bir haftadır hastanede yatıyormuş.

 

—Yardımcı hanıma: “ Mevhibe hanım ne kadar hanım efendi. Bunu her hali ile sergiliyor.“

Dedim.

— Yardımcı hanım : “ Evet beyefendi. Hanımefendi bu özelliğini hep koruyor.” Dedi.

 

Mevhibe hanım 7.2.1992 tarihinde vefat etti. Allah mekânını cennet etsin.

Vefatından sonra hakkında yazı yazabilmeyi, kısada olsa hatıramı okuyucular ile paylaşmayı arzulamıştım.

Şimdi bu yazıyı yazmak nasip oldu.

 

Mevhibe hanım İsmet İnönü’nün gezi ve seyahatlerine nadiren katılırmış.

İnönü prensipli ve kuralcı birisi olmasına rağmen, talep Mevhibe hanımdan gelince ona hayır diyemezmiş.

Mevhibe hanım eşinin giyeceği ceketin cep astarına çatal iğne ile “Enam”  ekler, Enamsız ceket giydirmezmiş.

İnönü’de “bu Enamı niye ceketime iliştiriyorsun” demezmiş.

 

Başbakan, Bakan, üst derece kamu görevinde bulunanların eşleri; Mevhibe hanımları örnek almalıdır.

Onun gibi davranmaya çalışmalıdır.

Çankaya’nın bu ilk First Lady’si, eşinin uzun Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı yıllarında hep arka planda durmayı başararak, Türk kadınına bir model oluşturdu.
Güzel hasletli insanlar sonrada bu güzellikleri ile anılmakta, örnek insan olmaktadırlar.

 

29.11.2009

Mustafa yolcu- Ankara

print

Bir cevap yazın