Abdülmelik Fırat son yıllarda çok haber olmazdı. Ara sıra kendisi ile röportaj yapanlar sebebiyle adı ve görüşleri yeniden az da olsa duyulurdu. Vefatı ile birlikte kendisi hakkında pek çok yazı yazıldı.
Abdülmelik Fırat için “son Kürt Lordu “olduğunu, “İki yıl önce katıldığı Abant Platformu toplantısında büyüleyici bir konuşma yaptığını, PKK angajmanı yoktu…” diyenler olduğu gibi (1) “Kürt’tü, halkı için zorlu bir mücadele verdi, ama Kürtçülük yapmadı.. Halkına, insanlık davasına, İslâm davasına ve doğduğu toprağa sadık kaldı..” iddia etti. Hatta bununla yetinmedi: “Teröre bulaşmadı ve teröre boyun eğmedi. Apo’yu da, PKK’yı da ilk deşifre edenlerin başında geldi.” İddiasına yer verenlerde görülmüştür.(2) Yine onun için; “Merhûm Abdulmelik ağabeyin de bir takım yanlışları ve siyasî hesab hataları da olmuştur elbette.. Ama, onun bütün çabalarında, beynini ve kalbini, sırf kavimlerinden ve de laik rejime kolayca boyun eğmeyen dik kafalı tutumlarından dolayı sindirilmek istenen Müslüman Kürd halkının haklarını savunmaya tahsis etse de, o çabalarının temelinde İslamî kayguları daima göz önünde bulundurduğuna da yakınen şahidlik edebilirim..” diyerek hem Fırat’ın Kürt ırkı için hayatını adamışlığına yer vermiş hem de onun bu halini İslami kaygılarla açıklamaya çalışmıştır.” (3) Gülay Göktürk ise Abdülmelik Fırat için: “O, Kürt sorununu barışçı yoldan, siyaset yoluyla çözmek isteyen bir devlet için bir şans olabilirdi. Ama devlet o şansı asla kullanmadı. Tam tersine, onu hapislere yollayarak, partisini kapatmaya çalışarak “tek yol şiddet” diyenlerin tezlerini güçlendirdi.” Görüşlerine yer vermiştir. (4)
Bilindiği gibi Lord, ”İngiltere’de Kral tarafından bir şahsa verilen soyluluk unvanıdır. Lord unvanı verilen kişi ölünce de yerine ilk erkek çocuğu aynı unvanı taşımaya devam eder. Yine zengin, gösterişli, sükseli gibi ilk anlamlarda da kullanılmaktadır.(5) Doğrusu Müslümanların sevdikleri, saydıkları birisini İngilizlere ait olan uyduruk bir unvanla övmeye çalışmaları da dikkate de değer gelişmelerdendir. İngilizlere ait olan bir unvan bir Müslüman için nasıl bir anlam ifade edebilir? Dünyanın pek çok yerinde bu tür unvanları Müslümanlar hakaret olarak kabul ederken Türkiye’de bazıları hala bir iltifat kavramı olarak kullanmaya devam etmektedirler.
Angajman, İngilizce bir kelimedir ve bağlantı demektir. Abdülmelik Fırat’ın PKK ile angajmanı yani bağlantısı olmuş mudur? Aslında Fırat ile PKK arasında bir kan uyuşmazlığı olduğu söylenebilir. Ama vakıa bütünüyle böyle değildir. Çünkü bir dönem Abdülmelik Fırat, Kur’an da bazı ayetlerde geçen “Müntakım” kavramını Türkçeye aktarırken “Öcalan” diye aktarmıştır. Niçin böyle yapmıştır? Yeterince Türkçe bilmediği için mi? Türkçede Müntakım kavramının muadili sayılacak Öcalan dışında başka bir kavram bulunmadığı için mi? Hayır hiç birisi değildir. Fırat bilerek ve isteyerek Müntakım yerine Öcalan demiştir. 1995 genel seçimlerinde PKK’nın partisinden milletvekili adayı da olmuştur. Yani Öcalan hakkında iyi kanatları olmayan birisi niye çevirilerinde Müntakım yerine Öcalan desin? Öcalan hakkında iyi kanatları olmayan birisi niye onun partisinden milletvekili adayı olsun? Öcalan’ı ve partisini deşifre (çözme) etmek isteyen birisi niye onun partisinden milletvekili adayı olsun? PKK’yı ve Öcalan’ı çözmek iç yüzlerini halka göstermek için böyle yapmıştır demek hiçte inandırıcı değildir. Fırat’ın konuşmalarını büyüleyici bulanlar ve o konuşmalarla büyülenmiş olanlar büyü etkisiyle mi onun hayatının bazı dönemlerini görmezlikten gelmektedirler? Dikkate değer bir konu da işin bu tarafı büyücülük ve büyülenmedir. İki yıl önceki bir konuşmanın büyüsünden iki yıl sonra bile kurtulamamak çok önemli bir hal olmalıdır.
Abdülmelik Fırat barışı ve kardeşliği mi savunmuştur? Şiddete karşı çıkmış mıdır? En azından PKK ile iyi ilişkiler içinde olduğu, Müntakım’e Öcalan dediği PKK’nın partisinden milletvekili adayı olduğu zaman içinde Fırat’ın, kan dökmek, şiddet yanlış bir şeydir bundan vazgeçiniz diye PKK’lılara bir çağrısını duyan gören olmamıştır.
Fırat’ın 75 yıllık ömrünün tamamını PKK etkisi ve çizgisi içinde geçirmiştir demek ne kadar saçma ve akıl dışı olur ise, her halde onun PKK ile hiçbir yakınlığı hiçbir dönemde olmamıştır hep barışı savunmuştur şiddete karşı çıkmıştır demekte bir o kadar akıl dışı bir iddia olacaktır. Zaten PKK çevrelerinde Öcalan’dan başka isim de değer de yoktur. Abdülmelik Fırat gibi, Şeyh Said’in misyonunu temsil etmek iddiasında olan birisine tahammül edilemeyeceği de görülmüştür. Ama belli ki kendisi işin başında bunu fark etmemiştir. O kadar ki DEP’lilerle iyi ilişki kurmaya çalıştığını, onları cezaevinde ziyaret ettiğini ama kendisinin bu ilgisinden ziyaretinden DEP’lilerin (Leyla Zana ve arkadaşlarının) memnun kalmadıklarını gördüğünü bunun üzerine de onlarla ilişkisini kestiğini anılarında anlatmaktadır.(6) Yani Fırat’ın DEP’lilere gösterdiği bu yakınlık her halde Öcalan’ın ve PKK’nın iç yüzünü halka göstermek için değildir. Zaten kendisi de anılarında böyle bir iddiada bulunmuyor. Ama onun yerine Dilipak iddia ediyor.
Abdülmelik Fırat’ın PKK ile ilgisi bunlardan mı barettir? Hayır değildir. Mayıs 1994’ten itibaren PKK’nın Gazeteleri, Özgür Gündem, Özgür Ülke, Yeni Politika ve Demokrasi’de yazılar da yazmıştır. Bu yazılar ise öyle bir iki sefer ve bir iki konu ile sınırlı kalmamıştır. İki yıl sürmüştür. Ne yazmıştır acaba? Öcalan’ı PKK’yı eleştiren yazılar mı yazmıştır? Hayatını Kürt davasına adadığını ama bunu da İslami kaygıları için yaptığını bildiğini iddia ediyor Sayın Selahaddin Eş. Özgür Gündem gazetesindeki yazıları içinde aynı şeyi söyleyebilir mi? Fırat o gazete de yazı yazarken Marksist değildir elbette. Ancak Kürtlük hassasiyeti daha önemli ve ön planda olduğu için, İslamcılık hassasiyeti geri plana düştüğü için orada yazı yazabilmiştir. Aksi halde zaten yazdırmazlardı.
Ocak 1996’da tutuklanıp Bayram Paşa cezaevine götürüldüğünde : “tek kişilik televizyonlu konforlu koğuşta kalması teklifini” geri çevirdiğini ve PKK’lıların koğuşunda kaldığını anlatır. (7)
Abdülmelik Fırat aslında Zaza kökenli bir aileden gelir. Ancak sonradan Kürtleşmiş (Kırmancileşmiş)lerdir. Elazığ / Palu’dan Erzurum Hınıs’a gelip yerleşmişlerdir. Ailenin Hınıs’taki kolunun Kürt hareketi içindeki öncü konumuna karşılık Palu ve çevresinde meskun / yerleşik olan Septioğulları diye bilinen kol ise hem Zazalık özelliğini korumuşlar hem de Kürt hareketleri içinde yer almamışlardır.
Öcalan’ın / PKK’nın Kürtler üzerinde Marksist görüşleri şiddet yoluyla yayma ve İslam’ın etkilerini ortadan kaldırma amaçları ile kişisel / ailevi statüleri, rollerini koruma devam ettirme isteği zaman içinde etkili pek çok kişi ve ailenin PKK’ya karşı muhalif olmasına yol açmıştır. Abdülmelik Fırat’ın PKK ile yollarını ayırmasında ideolojik farklılığının yanında kişisel ve ailevi statüsü ve rolünün de büyük payı olmalıdır. Son Hak Par adını verdiği partiyi kurmuştur. Ancak parti girdiği seçimlerde % 1 oranında bile oy alamamıştır. Fırat savunduğu görüşleri itibarı ile daha çok “Barzani ekolünün” öncülük ettiği akıma yakın durmuştur.
Fırat’ın anıları Mezopotamya Sürgünü diye adlandırılmıştır. Ama hiçbir coğrafya kitabında ise doğup büyüdüğü yer olan Erzurum / Hınıs Mezopotamya sınırları içinde gösterilmemiştir. Coğrafya kitapları ile tarih kitaplarının yer verdiği bilgiler ile Fırat’ın savunduğu görüşler büyük bir uyumsuzluk içinde olmuştur. Onun hakkında çalakalem övgü dolu yazı yazanlar belli ki onun anılarını bile okumamışlardır. Yada okudukları halde bazı bölümlerini yok sayarak okuyucularına yanlış bilgi vermeye yönlendirmeye çalışmaktadırlar.
Abdülmelik Fırat vesilesiyle görülmüştür ki İslamcı kesimin çok tanınan bazı yazarları ırkçılık hakkında farklı ölçüler kullanmaya devam etmektedirler. Türk ırkçılığını İslami gereçelerle ve haklı olarak şiddetle eleştirip mahkum etmelerine karşılık Kürt ırkçılığının “İslami kaygılarla mazur görülebilecek taraflarının” olduğunu da keşfetmişlerdir. İslam’ın herkesi bağlayan evrensel kurallarının bazı kişilerin yanlışları için geçerli sayılamasına karşılık başka bazı kişilerin yanlışları için gündeme getirilmese de olabileceği gibi tercihlere de sahip oldukları görülmüştür.
…………………………………………………………………………………………………
1-Sadık Yalsızuçanlar / Taraf Gazetesi, 01-10-2009)
2-Abdurrahman Dilipak / Vakit Gazetesi, 01-10-2009)
3-Selahaddin Eş Çakırgil / HAKSOZ.NET, 29-09-2009)
4-Gülay Göktürk / Bugün Gazetesi, 01-102009)
5-Türkçe Sözlük, s.1315, TDK, Ankara. 2005
6-Abdülmelik Fırat, Mezopotamya Sürgünü, s.257, Anka Yayınları, 2003, İstanbul
7-Abdülmelik Fırak, a.g.e. s.272