Millet, Mat Olma Yolunda

İnsanlar mutluluklarını sağlamak için çeşitli çarelere başvurmuşlar. Öncelikle toprağa bağlılıkla başlamış. Göçebelik başlamış ve halen devam etmekte… Zaman içinde birbirleriye değil doğayla çekişmişler önceleri, yaşama güçlerini bulmakmış maksatları.Bugünse doğanın do’sunu bulamamamız ondan mı diye düşünüyorum ister istemez. Fazla mı ileri gidilmiş yoksa?

Taa “fi” tarihine döndüm anlatırken…Göçebe toplumlarda diyordum; o zamanlarda doğayla çekişmeler o kadar fazlaymış ki ne saymak, ne yazmak gereğini duymamışlar. Doğa o kadar güçlüymüş ki doğadan korkmuşlar o zaman…Bu doğa korkusu bir zaman onları taşlara, bitkilere, hoş görünmeye zorlamış öylesine ki bu yaltaklanma din anlayışını bile yok ediyormuş bir zaman… Yaratan dışında her şeye tapınmak…( peygamberlerden önceki zamanlar)

Erdemsizlik olmadığından erdemde beklenemezmiş insanlardan.Erdemsizliğin bulunmadığı yerde iyilik kavramını bırakın kötülükte olmaz sanımca. Hiç, ot gibi bir yaşam mı?

Sonra doğanın ezici baskısının altında birbirlerine tutunmaya başlamışlar insanoğulları… Öyle bir tutunma ki sıcak tenleri ve ruhlarını hissedip birlik olmuşlar. Kardeşçe yaşamak devri başlamış bir zaman…Bilgilerini doğadan korunmaya çevirmişler önceleri bu gerekliymiş çünkü! 

Öyle gelişmişler ki bu konuda içlerinden biri çıkmış toprak parçasının çevresine kazıklar çakarak; “İşte biz bunun için yaşıyoruz bizim bu topraklar” demiş. Bunun için canımızı her şeyimizi vermeye ant içelim…”Ve onurları, erdemleri, namusları, güçleri, kuvvetleri hep bir avuç toprak için olmuş.

Ama… Eşitlik bozulmuş tabii ki! Artık tarih boyunca güçlülerle güçsüzler savaşacak, çıkarlar şimşekler gibi çarpışacak, toplumsal sorunlar hep gündemde kalıp konuşulacak…

Toplumsal düşüncede, çevresine kazık dikilmiş topraklarımız için atalarımızın elinden almak için savaşan, bin bir çareye başvurup arkalarına bile bakamadan kaçanlar, şimdi kapıdan bile geçmeden amaçlarına sakince sahip olabiliyorlar. Toprak feryat ediyordu düne kadar başta susuzluğunu bahane edip haykırarak, gök bile gürledi, yağdırdı bereketini halen anlamadık.

Toprağına bağlı insan bundan böyle toprağının dışında mı yaşayacak bunu da ben anlamıyorum. Bir avuç toprağımda başka sahipler? Başka bir dünyamı bulmamız gerekecek?… Göçebeliğimiz nereye olacak bu kez bilemiyorum.

Kent uygarlığımı o da ne? Atalarımızın kazık çakarak sınırladığı topraklara başkasını oturtmak mı? Kardeş kardeş yaşamak mı? Ya şimdi seçim bahanesiyle meydan savaşları yapan aynı millet, bu kardeşliğin dışında mı? Anlamadım.

Güçlü-güçsüz, iyilik-kötülüğü doğurdu sonuç; ilkel yaltaklanma yerine (doğaya) toplumsal bir kargaşa başladı ki dinde bunun içinde… Tabi ki dini alet edenlerle… Bu gün meydanlarda; meydan muhabereleri ayıplık, rezalet durumda… Bir koltuk sevdasından insanların insanlığı bu kadar ayaklar altına almasını duyuyoruz ya ne olacak halimiz bilmesem de olur artık. O kadar gözlerini ve ruhlarını perdeyle kapatan kini, kazanma hırsını anlayamıyorum. Benden siyasetçi olmaz dedim di azizim, cahilliğim ondan…

Millette bu gürültünün ve hakareti anlamamaları; aslında içlerindeki birikimlerini kusmakta onlarla beraber… Ama yanlış yere kusmasalar bari…

Verecekleri bir oy, fırsat bu fırsat deyip birlik oldular kürsüde bağıranlarla. Oysa bilmiyorlar zavallılar o oylar alındıktan sonra son konuşmaları ve dinlemeleri olacak. Yazık!

 Ne okudukları mektep terbiyesi, ne makam ağırlığı, ne insan oldukları, unutmuşlar…Alın bakalım koltuklarınızı! Şöyle bir oturun arkanızı yaslanarak…

Nasıl kazandınız tekrar gözden geçirin kimle savaştınız ve kimi MAT ettiniz. Milleti mi? Yoksa insanlığınızı mı? 

“Yerin en alt katında yat sen ATAM. Oradan ruhunu dahi çıkarma… Sakla… Ne mutlu sana ki ölü’sünde görmüyorsun. Sen vazifeni yaptın. Senin zamanındaki Millet içinmiş demek ki o akan kanlar. Herkes o kadar değişti ki ATAM. Şimdi ki bizler buna layık mıyız bilemiyorum. Sen ki milletini çok iyi tanıyan kumandan… İçinde olduğumuz halde biz bile tanımıyoruz, tanıyamıyoruz kendimizi. Meydanlarda birbirlerine yaptıkları hakareti ve saçmalıklarını duyarak halen hiçbir şey yapmıyoruz ya, İnsanlığımız şaşmış, yaşasaydın sende şaşırır mıydın insanlığını bilemiyorum.” 

Erdem ve erdemsizlik tartışmasına mı dönüştü yoksa? Yok, bu olamaz… Bu bir edepsizlikten bile çok başka bir şey…Sonumuzu hiç merak etmiyorum… Allah’ım şu anımızı hayır eyle!                               

print

Bir cevap yazın