Türkiye’de günlük/gündelik yazı yazan insanlar konu bulmakta hiç zorlanmazlar. Gelen her gün, hakkında yazmak için adeta birbiri ile yarışmakta.. Daha dün Türkiye gündeminin ortasına bomba gibi düşen şaşırtıcı, acıtıcı, kahredici olaylar ertesi gün gelen bir diğeri yüzünden, çabucak tükenip gider.
Her ne kadar gündem değişmiş olsa da korucular hakkında yazmaya çalıştığım bu yazının yine de kayıt altına alınmasını istiyorum. Aslında Mardin katliamından hemen sonra yayımlanacak ve “cuk” diye oturacaktı yerine ama maalesef yine tembelliğime teslim oldum. Gecikmiş de olsa yazımı sunuyorum:
Mardin’deki nişanın, düğün sahiplerinin koruculuk yapan akrabaları tarafından basılıp, çoluk çocuk, gebe demeden onlarca insanın katledilmesiyle koruculuk sisteminin kalkması gündeme geldi.
Koruculuk sistemi neydi ve nasıl oluşturulmuştu?
1985 yılında uygulamaya konulan sistemde, bugün sayıları yaklaşık 72 bin kişiyi bulan köy korucuları ortalama 600 TL maaş ile 22 ilde görev yapıyor. Şimdiye kadar terörle mücadelede 1335 şehit veren köy korucularının tüm silah ve teçhizatını Türk Silahlı Kuvvetleri veriyor. Uygulamaya göre her köy korucusuna birer Kalaşnikof veriliyor. Tim komutanları ise M-3 ve A-6 gibi uzun menzilli silahlar kullanabiliyor. Temel eğitimleri askerler tarafından verilen korucular 6 aylık temel eğitimin ardından göreve başlıyorlar.
Polis mesleğini bile isteye seçenlerin dışında, benim zamanımda üniversiteyi kazanamayan, babası tarafından kurulmuş düzeni olmadığı için onun bir parçası da olamayan kişiler polis olmak için başvururdu. Koruculuk sistemine dahil olan birçok kişi de ekmek parası kaygısıyla, işsizlik psikolojisinden kurtulmak için bu yeni “mesleği” seçtiler. Mayınlı tarlalara sahip olanlar, terör belasından dolayı evlerini barklarını bırakıp göç etmek zorunda kalanlar, tarım ve hayvancılık politikaları yüzünden ekinlerinden ve hayvanlarından olanlar, karşılığında ücret aldığı bir işi, herhangi bir gelir kaynağı olmayanlar veyahut bölgede sözü geçen aşiretlere mensup insanlardan oluşan/oluşturulan bu grup, bölgedeki silahlı kuvvetlerle, JITEM’le birlikte terörle mücadele de canla başla yerlerini alıyorlar ve bu insanların emir altındaki bir askerden ya da polisten herhangi bir farkları yok.
Ergenekon davasıyla birlikte ayyuka çıkan faili meçhullerde, aşiret kavgalarında, PKK’nın yaptığı düşünülen ama örgütün sahiplenmediği son dönem olaylarda korucuların adları dedikodu boyutunda geçer oldu. Nitekim en son Mardin katliamını yapanların korucu oldukları ortaya resmen çıktı; dedikodu yerini malumun ilamına bıraktı.
İyi niyetlerle, teröristlere karşı vatanı korumak üzere, bölge insanından oluşturulan bu birliklerin bünyesinde bulunan bazı insanlar ellerindeki gücü başka maksatlar için kullanır hâle geldiler.
8 Mayıs 2009 tarihinde İnsan Hakları Derneği tarafından Ocak 1990-Mart 2009 tarihleri arasını kapsayan “Köy Korucuları Tarafından Gerçekleştirilen İnsan Haklarını İhlale İlişkin Özel Rapor” yayınlandı. Bu raporda korucuların adlarının karıştığı köy boşaltma, yakma, göç eden kişilerin evlerine ve arsalarına el koyma gibi, taciz, tecavüz, adam kaçırma, öldürme, yaralama (eşlerini, aile fertlerini dahil) ve işkenceler yaşayan veya tanıklık edenlerin ifadeleriyle yıllara göre belirtilmiş. Okumak bile insanın midesini kaldırıyor.
Bu yazıyı yazdığım zamanlarda Tek Türkiye’de korucu sisteminin kaldırılması için köy düğününün basılmasını emrediyordu parmağı mühür yüzüklülerden biri, köyün ağa kırması korucu başına. Amaçlarını “sistemin ne kadar yozlaştığını gösterip; zararının, yararından daha çok olduğu ispatlanarak,koruculuk sisteminin kaldırılmasını sağlamak” şeklinde ifade ediyordu.
İnsanlar mı hatalı? Sistem mi?
2003 yılıydı ISO 2000 sistemi kurulacaktı çalıştım firmaya. Konuyu anlatmaya gelen kişi sistemi tanımlamayla başlarken işe, “sistemi uygulayan insanda hata olmaz; eğer hata varsa sistemdedir” demişti. O gün bugündür bu sözün kafamda yankılandığı pek çok an yaşadım. İnsan ne melektir ne de şeytan. Hata mesajı alıyorsak, bu hata sistemden mi yoksa insanın melekelerindeki boşluklardan mı kaynaklanıyor? Sistemleri yapanlar, uygulayanlar insanlar olduğuna göre, hatayı da insanlarda aramak doğru olmaz mı?