Mossad ve Kürt Sorunu

MOSSAD ve KÜRT SORUNUNUN ÇÖZÜMÜ

“Netanyahu, İsrail’in Suriye ile barış görüşmelerini, ön koşulsuz olarak yeniden başlatmaktan yana olduğunu ifade etti ve ‘Ben doğrudan görüşmelerden yanayım… Ama bir aracının karışması gerekiyorsa, adil bir aracı lazım’ diye konuştu. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın ’objektif ve ön yargısız bir arabulucu imajını uzak olduğunu’ savunan Netanyahu, ’Fransa arabulucu olmak isterse, biz hazırız’ diye konuştu”.

Yukarıdaki paragraf gazetelere yansıyan haberden kısa bir alıntıdır. Aslında çok şey ifade eden bu kısa alıntı artık yeni bir Ortadoğu düzenine doğru gidişin kodlarını da içermektedir.

Tabi, bu haliyle çok hayati bir anlam vermenin yeterli doneleri bulunmamaktadır. İsrail meclis başkanının görüşmelerinde yaşanan gerginlikler ve bu görüşmeler esnasında kullanılan ifadeler iki ülke ilişkileri için “n’oluyoruz” dedirten seviyeye geldiğini göstermektedir. İsrail Büyükelçisinin Karadeniz turu ise bütün çıplaklığıyla ilişkilerin seyrini gözler önüne sermiştir.

Tam da böyle bir süreç yaşanırken TBMM Kürt/Kardeşlik açılımı görüşmeleri için toplanmış ve siyasi parti temsilcileri grupları adına konuşuyorlardı.

13 Kasım günü meclisteki oturumla ilgili olarak Ak Parti grubu sözcüsü Ömer ÇELİK’in konuşmasını dinlememi isteyen bir arkadaşa “aradığımı bulamazsam yandın” dedim. Konuşma uzun sürdü, sayın hatip olumlu olmasına olumlu konuştu ancak gelen telefonu karşılayacak bir şey buladım. Arayıp “bugün yarın bana vuruş mesafesi kadar yaklaşma” dedim. Cevaben, “bekle bir, konuşma daha bitmedi” dedi.

Tam bu konuşma biterken hatip Ömer ÇELİK mealen;
“Bugün bu açılıma (Kürt/kardeşlik açılımı) karşı olanların (CHP ve MHP kastediliyor) hangi yabancı gizli servisle aynı tarafa düştüklerine bir baksınlar” dedi (gerçi aradığım bu değildi ama neyse). Dedi de bu öyle hafife alınacak geçiştirilecek “laf” olmaktan öte bir tespittir, hem de iktidar partisinin tespiti. Çünkü sözcü 7 yıldır ülkeyi yöneten iktidar partisinin grup sözcüsü. Hem de Sayın başbakanın ilk günden itibaren danışmanlarından biri. İlgili konularda sayın başbakanın en çok danıştığı bir siyaset bilimci kimliğine de sahip Ömer ÇELİK… Anlayacağımız ifadelerinin altı çizilirken bütün bunlar hesaplanmıştı ve boşuna değildi.

2 gün aralıklarla gelen bu ifadeler Türkiye-İsrail ilişkilerini anlatmaya yeter artar bile. Daha düne kadar kuzu sarması iki ülke “birbirine posta koyuyor, güvensizliklerini yüksek sesle dile getiriyor ve neredeyse ‘çık git dünyamdan’ diyecek hale gelebiliyorlar”.

Sanır mısınız ki iki ülke arasındaki ilişkinin bu duruma gelmesi sadece “one minute”den kaynaklanıyor olsun. Belli ki öncesi ve/veya sonrasında farklı gelişmeler olmuştuŞimdi beraberce Sayın ÇELİK’in konuşmasında ifade ettiği ve altı tarafımca çizili ifadelere yakından bakalım ve cümlenin öğelerini -biraz da bozarak- moleküllerine ayıralım;

“hangi yabancı gizli servisle aynı tarafa düştüklerine bir baksınlar”
Kimler baksınlar?

CHP-MHP
Neye baksınlar?
Düştükleri tarafa?
Kiminle, hangi yabancı servisle?
Harikasınız ben de cümleye; Ömer ÇELİK’in tespitine anlam vermeye başladım. Hatta ve hatta “hangi gizli servis” sorusunun cevabı da sizde olduğu gibi benim de zihnimde netkleşti:

MOSSAD…

Aman Allah’ım!
Yeryüzünün en lanetli, en fesat, en katil, en şer … en kir(li)leri pazara çıkmış servisi olan MOSSAD ile aynı tarafa düşmek…

Allah korusun!
En makul, en yararlı şeyi hedeflese bile MOSSAD’la iş yapmak yalnızca şer verir.

Ancak ben bu MOSSAD’la muhalefet partilerinin “aynı tarafa” düşüşlerine takmıyorum. Doğrusu beni çok ilgilendirdiği de yok. Hatta doğru olup olmaması da beni ırgalamıyor…

Beni ilgilendiren
1. MOSSAD’ın “Kardeşlik Projesini” neden istemediğidir?
2. Ve ayrıca bu sorunun çözümünü istemediğine göre bu güne kadar “taraflara” ne tür “katkılarıyla” sorunun sürmesine katkıda bulunmuştur?

Öncelikle ilk soruyu cevaplayalım:
1. Kürt sorununu çözmemize MOSSAD neden karşıdır? Elbette ki farklı sebepler bulmak mümkündür. Ancak isterseniz bunları sadece iki gerekçe ile sınırlandıralım;

“Milli birlik ve bütünlüğümüze çok değer verdikleri için!”
“Kardeşkanının akmasını istedikleri için”

Bence b) şıkkı;
“Kardeşkanının akmasını istedikleri için”.

Evet,MOSSAD hiçbir zaman ülkemizin güçlü, sorunsuz, ileri, uygar bir ülke olmasını istemedi ve de istemeyecektir. Bunu ortalama zekâya sahip herkesin bileceğini sanıyorum. Bu kadar açık-seçik bir gerçektir mesele.

Zira MOSSAD -işine geldiğinde kurcalaması için- el altında Kürt sorunu hazır varken bitmesini istemez. Çünkü yeni bir sorun türetmek, yeni bir örgüt üretmek ve yeni bir kaos ortamını oluşturmak çok zordur. Öyleyse Kürtlerle mevcut sorun kaşındıkça kaşınmalı ve gerektiği zaman Türkiye aleyhine kullanılmalı.

Sayın Ömer ÇELİK bu ifadeyi “laf ola beri gele” diye söylememiştir. Muhalefet partilerini uyarırken aynı zamanda MOSSAD’a da bir mesaj vermiştir.
“Ey MOSSAD! Senin ne ‘nonoşluklar’ yaptığını biliyoruz…”

“Kimleri (nasıl) kullandığını biliyoruz”
Kullanılanlara da “Kullanıldığınızı biliyoruz siz bilmiyor olsanız da…” demek de olmuyor mu acaba?
MOSSAD mesajı almıştır. Hatta hatta karşı hamleye de başlamıştır. Gereğini ne, ne ile, nasıl, kimlerle ve nerede yerine getirecektir sorularını cevaplamak için “KAFES, BALYOZ’”larla çıkmak gerek.

print

Bir cevap yazın