Mehmet BALLI
İSTANBUL GÜNLÜĞÜ
Yahudilerin maruz kaldıkları sürgünler ve ayrımcılık, dışlanmışlık nedeniyle sanayi devrimi öncesinde toprak işleriyle sosyolojik durumları gereği uğraşamamaları şehir kültürünün ağır basmasına, esnaflık, finans, eğitim gerektiren mesleklerin tercih edilmesine neden olmuştur. Büyük göçlerinden evvel -Ortadoğu’da, Hazar bölgesinde yaşarlarken- o dönemlerin düşünür ve bilim adamları arasında ağırlıkla onların olduğu görülmez. Ancak istilacılar onları yaşadıkları yerlerden koparıp çeşitli yerlere dağıldıktan ve zor şartlar kısıtlamalar altında yaşamaya başladıktan sonra bilim ve sanat gibi alanlarda başarılarının arttığına dikkat edilmelidir. Bu durum ve öncesini din temelli ele almak hiçbir doğru ile örtüşmez.
Tarihin garip bir cilvesidir ki dikkat edilirse bugün Ortadoğulular arasında eğitim düzeyleri en yüksek halk vatanını kaybetmiş Filistinlilerdir
Diğer yandan Yahudi mistizmi diye tanımlanabilecek Kabala’nın bir takım verilerinin bir çok bilimsel keşife esin kaynağı olduğu bilinen bir gerçektir. Bu esinler günümüz bilim kurgu ve fantastik sinema yapıtlarında da etkisini göstermektedir. (ör. Matrix) . Ancak Tevrat , Torah veya Talmud da ey inananlar eğitim sisteminiz sorgulayıcı araştırıcı ve bilimsel olsun diye ve Rab böyle yaptığınızda sizi kutsasın diye ibare yoktur. Kendi alanlarında önemli gelişmeler sağlayan Yahudi kökenli bilim adamlarının Freud, Marx vb dini inançla hiçbir bağları olmadığı gibi Spinoza, Einstein Tanrıya inanan kesimdendi.
Hal böyle iken denilecek ki : Ama yazının dediği gibi bugün bilimsel araştırmaların en az olduğu, buluşların geliştirmelerin en az olduğu , kaynakların en kıt olduğu diyarlar reel olarak Müslümanların yaşadığı bölgelerde mevcut. Doğrudur. Ama neden ? Diye de sormak gerek. Biraz tarihi karıştirırsanız İslam’ın bilimsel çağını akıl ve mantık yürütmeyi durduran dönemin, İslam kisvesi altında dünyevi siyasalarını yürüten Emevi hükümranlığının başlaması ile olduğunu görürsünüz. Felsefik alanda da Gazali feslefesinin hakim kılınmasının bunda en büyük etken olduğu görülür. O dönemlerde merkezi hükümranlıktan( Şam ve etrafı) ne kadar uzak kalınmış ise özgür ve bilimsel düşüncenin o kadar güçlü kaldığı görülür. Bu özgürlük ve bilimsellik İslam karşısında değil ancak tiranların (acımasızlar) İslamı çarpıtarak İslam böyle anlaşılacaktır diye dayattıkları kendi bağnaz anlayışları karşısındadır. Zorbalık ve baskı altında hükümdarların dayattıkları nasıl İslam’a bağlanabilir? Abbasiler döneminde gene hakim güç dışında kalanlar tarafından sürdürülen bilimsellik bir süre sonra aynı akibete uğratılmıştır. Bugün olduğu gibi. İslam ülkeleri arasında nerede bir zorba rejim varsa orada bilim ve düşünce zayıftır. Kur’ani çağrıyla, ey insanlık akıl edersen araştırırsan da görürsün ki bu diktatörleri de vareden yaşatan sistemlerini kuran, medeni denilen Batı’dır. Diyeceksiniz ki bu bölgedeki insanlar da haklarını savunsun ve değiştirsin bunları. En ufak bir kıpırdanmayı dahi bölgedeki zalim müttefiklerine zeval gelmesin diye sorgulayıcı araştirmacı eğitim sistemlerinden yetişen her alandan akıl hocası en has uzmanlarını, tankını tüfeğini göndererek yok ettiren de kimdir acaba? Ama evet bu insanlarda bir kabahat aranacaksa o da aralarında besleyip semirttikleri benden sonrası tufan, gemisini kurtaran kaptan, cafcaflı yaşam ve caka atma düşkünlüğü mikroplarında bulunabilir.
Bilimsel ve düşünsel alanda isimleri bilinen onca Batılı mevcuttur. Bunları takır takır sayanlar bugün kaç Çinli , Japon , Koreli biliminsanının adını bilir? Bilinmiyorsa olmadığı için mi, bu ülkeler bilim ve düşünce alanında geri kaldığı için midir ?
Din eksenli ezberci eğitim: Müslüman coğrafyada medrese eğitim döneminin hakimiyeti çoktan geçmiştir. Bağnazlıkla yönetilen Suudi Arabistan’da dahi maalesef geri planda bırakılan kadınlara bu konumlarına rağmen normal eğitim veren okullar mevcuttur. Özellikle din eğitimi almak isteyenler içinse farklı okullar (medrese tarzı) mevcuttur. Din eksenli demek yerine süphesiz sadece bağnaz din anlayışlı tedrisatları hakim kılmak isteyen anlayışlar her yerde vardır ve şüphesiz bu anlayışları hiçbir şekilde onaylamak mümkün değildir.
Hiristyan ve Yahudi ülkeler ilerlemiş gerisi geri kalmış(özetle): Kazın ayağı hiç de öyle değil. Sadece Çin’de her yıl tam rakamını hatırlamıyorum ama gerek Çin’de gerekse anılan top 500 üniversiteden yetişen on binlerce mühendis mezun olup bu dev üretim sistemine katılıyor. Yapılan araştırmalar Çin’de ortalama her 22 dakikada bir fabrikanın kurulduğunu ve her 36 saatte bir Arge laboratuarının daha açıldığını gösteriyor.( İşkembeyi kübradan attığımızı düşünenler bir bilet alsınlar sadece Faw adlı otomotiv fabrikasını gezsinler) Hindistan IT sektoründe dünyanın merkezi olmaya doğru gidiyor. Budistler sadece Buda heykeli gibi elleri bağlı Hintliler de öküze bakıp durmuyor gibi. Ne dersiniz? Arap dünyasında nufus başına düşen teknisyen sayısı çok az. Ne olmasını bekliyoruz ki? Sanayisi gelişmemiş geliştirilmemiş ( sadece bir iki çarpıcı örnek: Petrol üreticisi bugün bile İran rafineri kuramamaktadır çünkü dünyanın neresinden olursa olsun İran’a rafineri teknolojisi ve makinesı satmak uluslar arası güçlerce yasaklanmıştır. Türkiye’de Cumhuriyetin ilk dönemlerinde kurulan uçak sanayi kapattırılmış yerine soba üreten bir fabrika açtırılmıştır) ülkeler o kadar teknisyen yetiştirip kahvelerde nargile mi fokurdattırsın? Elbette Almanya yetiştirecek fabrikalarının ihtiyacı var.
Yazıda varılan bir sonuç var: İslam dünyası bilgi üretebilecek kapasiteden yoksun. Niye orada tanımlanan bu dünyada yaşayanların hepsi embesil mi ? Yoksa bilgi üretme olanakları kısıtlanmış demek daha mı doğru olacak ? Pakistanlı fizikçiler (yazarın ülkesinden) ürettikleri bilgileri uzaktan mektupla eğitim kurslarından mı ezberliyorlar yoksa Londra caddelerinde gezinirken köşede rastladıkları çöp kutularından mı buluyorlar?
Geri kalmış ne kadar ülke varsa bugünkü gidişatlarını dinlerde aramasınlar. Uzaktan kumandalarla çevrilen kafalarını kendisini yöneten sistemlere ve bu yönetimlerini yaşattıranlara sabitlesinler.
Müslümanların son 2 yüzyıldır Allah’ın İlk emri ‘OKU’ dan koptuğu ve bunun içinde bir ilmi fetret dönemi yaşadığımız doğrudur. Unutulmamalıdır ki, Müslümanlar çınar ağacı misali kuvvetli köklere sahiptir. Endişe etmeyin İnşallah gelecek zamanda yeni fidanların yeşereceği muhakkaktır.