Nanorobotlar Yapay DNA’yı Kopyalayınca Ne Olacak?
Dr. Ahmet FİDAN
Balıkesir Üniversitesi Öğr. Gör.
Nanoteknolojiyle ilgili gelişmeleri üç aşamada tefrika etmiştik. Üçüncü aşamada, Nanorobotlardan bahsetmiş ve bu robotların İntell’in Moore yasası kapsamında işlemcilerin kendi kendini kopyalayarak bir organizma gibi gelişeceğinden bahsetmiştik. Bu özelliklerle donanmış mikrorobotlar, yapay olarak üretilen DNA yı da kopyalayıp yine sentetik olarak organik benzeri yeni yapay canlıların rahatlıkla üretileceği anlamına gelmektedir.
Dünkü Anadolu Ajansından Medyaya dağıtılan yazıya göre bu konuda teknolojik olarak insanlığın nerelere doğru gittiğini açıkça görmekteyiz. Bu habere göre; ABD’deki Venter Enstitüsü bilim adamları, ilk yapay organizmanın yaratılmasında önemli ilerleme kaydederek, ilk kez bir bakterinin sentetik genomunu (DNA dizilimi) oluşturmayı başardığı belirtilmektedir. Bu DNA yapısının daha önce insan tarafından yaratılmadığını ve söz konusu basit bir organizma da olsa, genetik kodun yeniden yazıldığını belirtilmiştir.
Bu buluş en başta hangi sektörlere taban oluşturacaktır: Gelecekte, biyoyakıt üretimi, küresel ısınmayla mücadele ve ilaç üretiminde insanlığa büyük fayda sağlanabilecektir. Daha önce, insanın gen haritasının çıkarılması için çalışmalarda bulunan Craig Enstitüsü’nün kurucusu, Craig Venter’ın da katıldığı araştırmayı yürüten Dan Gibson, amaçlarının bir hücreye sentetik kromozom yerleştirmek ve ilk yapay organizmayı yaratmaya başlamak olduğunu belirtmiştir. Gibson, bu araştırmanın, tamamıyla yapay bir organizmanın yaratılmasının üç aşamasından ikincisi olduğunu söylemiştir.
Daha henüz geçen yıl, ilk aşamada, bir bakterinin DNA dizilimi, bir başka bakteriye başarıyla nakledilmiş ve bu bakteri değişik bir tür haline gelmişti. Son aşamada, Venter Enstitüsü araştırmacıları, ürettikleri “Mycoplasma Genitalium” bakterisinin sentetik genomundan yapay bakteri hücresi üretmeyi deneyecek. Bu bakteri, yaklaşık 580 gene sahip, insanın DNA diziliminde ise yaklaşık 36 bin gen olduğu bilinmektedir. Böylece araştırmacılardan Nobel Ödüllü Doktor Hamilton Smith, ”Büyük DNA dizilimlerinin yapay olarak yaratılmasının mümkün olduğunu gösterdik.” diyerek bunun, biyoyakıt üretimi gibi önemli alanlarda yapılacak çalışmaların yolunu açabileceğini belirtmiştir. Yine bu çalışmalarla, zehirli atıkların biyolojik açıdan zararsız hale getirilmesi ve karbondioksidin depolanmasında kullanılacak yapay organizmaların üretilmesinin de mümkün olabileceği söylenmekte.
Enstitünün Kurucusu Craig Venter geçen ekim ayında, laboratuvarda bulunan kimyasal malzemelerden sentetik bir kromozom ürettiklerini açıklamış ve bu çalışmayla ortaya çıkan türün tarihinde önemli bir felsefi adım atılmıştır. Bu adım ile, yine Venter “Genetik şifrelerimizi okumaktan bunu yazmaya doğru gidiyoruz” demiştir. Bu çalışmalar insanoğlunun alternatif enerji kaynaklarına sahip olmasına yol açacaktır.
Yüce yaratıcı, doğada bir dert vermişse dermanını da vermiş, bir bela vermişse bundan insanları koruyacak çözümü ortaya koyacak akıl gücünü de vermiştir. Önümüzdeki kırk yıl içinde organik yakıtların (petrol ve doğal gaz) sonunun geleceğini düşünürsek, bunları ikame edecek hiç bitmeyecek enerji kaynaklarına mahkumuz. Çünkü her geçen gün dünyadaki enerji tüketimi aritmetik hızdan daha fazla olarak artmaktadır.
Nanorobotlar, dünyamızda küresel olarak çalan tehlike çanlarına çözüm olabileceği gibi, bilgi ve mekatronik ve yarı organik sistemlerin kontrolü veya kontrol edilemezliği konusunda yeni tehlike çanları çaldırabilecektir. Bu gelişmelerle, ülkelerin fiziksel anlamda sınırlarının öneminin ne kadar tali konular olduğu ortaya çıkmaktadır.
Ama bendeniz öncelikle her yere giderken taşımak zorunda olduğum 17 inçlik monitörü olan dizüstü bilgisayarımdan kurtulabilmenin hayalini kurmaktayım. Şimdilik, cep telefonumdan çıkan ışığın duvara yansımasıyla monitörümün, diğer bir ışık koluyla da ışık klavyemi oluşturup bunları kullanacağım günleri beklemekteyim.)))
Sonuç:
Nanorobotlar er geç DNA yı kopyalayacaktır. Bu bileşimin toplum düzeni üzerindeki teferruatlı kurguları biraz da zamana ve okuyucuya bırakıyorum.