Yandaş televizyonların ve hükümet ile pazarlık içinde olan holding medyasının düğünleri vardı.
Havai fişeklerle PKK’lı provokasyon gruplarının Türkiye’ye girişlerini kutladılardı.
Terörün siyasi sözcüsü, Ahmet Türk; “tutuklanmalarını kabul etmeyiz” diyerekgerekli ön tutuşları aldı.
Amerika, AKP ve PKK ile birlikte mükemmel hazırlanmış bir planın ilk uygulamalarına şahit olduk. Zaten festivalciler, haberi Kürt Açılımının ilk meyvesi diye verdiler.
Sevr anlaşmasının yürürlüğe girdiğini gören, yerli ve yabancı akil adamlar; sakın ha 1999’a benzemesin tembihinde bulundular.
Devlet sanki hiç yoktu.
Osmanlı’nın son günlerinde olduğu gibi, oturmuşlar Açılımları konuşuyorlardı. CNN Televizyonunda Hasan Cemal, Cengiz Çandar ve Barzani oturmuş, Amerika adına Türk Devletini yönetiyorlardı. Programın adı “tecrübe konuşuyor” du.
Amerika ile ilişkilerde tecrübeli Cengiz Çandar, Barzani ile ilişkilerde Hasan Cemal program yaparlarsa, programın adı tabi ki “tecrübe konuşuyor” olacaktı.
Boru değil, adamlar Türk Dışişleri Bakanlığının işini yapıyorlardı. Barzani devletinin ne zaman Türk Devleti tarafından kabul edileceğini görüşüyorlardı.
Tüm gece, PKK’ın meşrulaştırılması ve devletin yok sayılması ile dolduruldu.
Devletsizleşmenin festivalleştirilmesini seyrettik.
Provokasyon ve aşağılanma sarmalına alınmış halkımız suskundu. Milli kuvvetler “kağıt parçaları” ile teslim alınmıştı. Direnebilecek olanlar çoktan gladyo operasyonları ile Silivri’ye tıkılmıştı.
Halkımıza milli kuvvetler ile ilgili boş böbürlenmeler alıştırılmıştı.
Milli kuvvetler çok büyüktü, çok mükemmeldi, ama tam lazım olduğu zaman, ne yapacağını NATO’ya soruyordu.
Kurtuluş Savaşında olduğu gibi, halkın uyanması için Yunan’ın İzmir’e girmesi gerekiyordu. Bu kez PKK girmişti ama uyanmak için yeterli değildi.
Açılımlara Kıbrıs’ın da ilave edildiğini Egemen Bağış söylemişti. İktidarın çözümden muradı ve anladığı vermekti.
Verdin mi çözülüyordu.
Osmanlı da çözülecek diye; verdi, verdi ama çözülmedi.
Kaosun göbeğine doğru yol alıyoruz.
Hayırlısı…