Neden Bekirağa Bölüğü?

Mustafa KÖSE

TARİH BİLİNCİ

Benimde öğrenci olup, mezun olduğum İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler(ilk hali Bilimler) Fakültesi binası,ders gördüğümüz yerler, Osmanlının Tanzimat sonrası döneminde tarihi olayların yaşandığı, nezarethane ve cezaevi olarak kullanılan,siyasi mahkümların, aydınların, bürokratların,subayların hapis yattığı ifadeye alındığı ve de işkence yapıldığı bir zemindir, yerdir.

Cumhuriyet Türkiye’sinde siyasi sorunlar yaşanırken, mücadele eden, kimilerine göre haklı, kimilerine göre haksız hocalarımız, öğrencilerde 12 Martlar, 12 Eylüller bu çerçevede yaşanmıştır. Gençler birbirleriyle dövüşmüş,vurmuş vurulmuştur. Hocaları- mız  kürsülerinden alınmış, görevlerine son verilmiş hatta terörle şehit edilmişlerdir.  Bugünde siyasi ve rejim tartışmaları devam ederken, Ülke üzerinde iç ve dış güçlerce pek çok oyun sahnelenirken, Beyazıt Meydanından yürü, tarihi kapıdan geç, bahçe, merkez bina, Beyazıt kulesi ve de Bekirağa Bölüğü, aynı esrarlı ve meraklı soru…

İ.Ü.S.B.F., Neden Bekirağa Bölüğü?

Bekirağa Bölüğünün tarihi binası, Tanzimatın ilanından(1839) yaklaşık 1,5 yıl önce İstanbul’a gelen 1809 dogumlu Gaspare Fossati (İtalyan Mimar) inşa etmiştir. Tanzimat yöneticileri, İstanbul’da modernizim projesini uygulamaya çalışırken özellikle mimarlık alanında ısrarcı oldular.  Reşid Paşa’nın, ahşap yapıdan kagir yapıya geçme, yabancı mimar çalıştırma isteğini biliyoruz.  Reşid Paşa ve arkadaşlarının etkinlikleri artınca,  Fossati’yi İstanbul’da hazır bulduklarından ona önce kagir yapılar yaptırdılar ve Fossati, İstanbul’da kaldığı 21 yıl içinde şehrin silüetini değiştirdi, önemli eserler bıraktı. Fossatiye Osmanlılar tarafından yaptırılan ilk 2 yapıdan en önemlisi, Bekirağa Bölüğü diye tanıdığımız  250 kişilik askeri hastahanedir.  Bab-ı Seraskerat’ta, yani Harbiye Nezaretinde şimdiki İstanbul Üniversitesi Merkez Binası alanında yapılan Bekirağa Bölüğü, tarihi yarımadanın sırtında, benzer yapı Rus Elçiliğinin karşısında, İstanbul’un 2. büyük Tanzimat dönemi yapısı olarak belirdi.  Bu yapı daha sonra kışla ve Bekir Ağa’dan dolayı ünlenmiş tutukevi olarak kullanıldı. Bu işlevini 52 yıl boyunca (1870-1922) boyunca sürdürdü.  İşkenceci Bekir Ağa’nın komutanlığı sırasında, adı İstanbul Muhafızlığı Dairesiydi.  2.Adulhamit döneminde muhaliflerin kapatıldığı bina, istibdatın sembolü idi.  1908’de 2. Meşrutiyetin ilanından sonra bu tutuklular serbest bırakılarak bu defa İttihat ve Terakki karşıtları kapatılmaya başlandı.

1918’de İttihat ve Terakki, 1. dünya savaşını ve iktidarı kaybetmesiyle roller yine değişti.  Parti ileri gelenleri, tüm muhaliflerinin ihbarları, işgal kuvvetlerinin baskısı, Damat Ferit hükümetinin talimatlarıyla Bekirağa Bölüğüne doldurulmaya başlandı.  Batılı devletlerin, Ermeniler’in, İttihatçı Muhaliflerinin talepleri ile, taraflı, savunma bile alınmayan Divan-ı Örfi Mahkemeleri kurularak,  İttihatçılara Ermeni Tehciri olayları suçlamalarıyla idam dahil agır cezalar verilmeye başlandı.  Bilahire çoğu önemli devlet adamı Malta adasına sürgüne gönderildiler.  Neden sürüldüler?

Sürgün kararını hızlandıran neden, İstanbul’da Türk halkının yaptığı gösterilerdir. Teşkilatı-ı Mahsusa ileri gelenlerinden Albay Hüsamettin ERTÜRK’ün anılarında şöyle anlatılmaktadır:

”İzmir’in işgalini haber alan ve yer yer protesto mitinklerine kalkışan İstanbul halkı, evvela Fatih Belediye binası önünde toplanmış, sonra Bekirağa Bölüğü üzerine yürüye- rek siyasi mahkumları oradan kurtarmaya karar vermişti.  Şehrin ana caddelerinde, her türlü toplantının idamla cezalandırılacagını ilan eden yaftalara rağmen Sultanahmet Meydanında yüzbine varan halk kitlesinin toplanmasını engelleyememişti.  Meydanda konuşan Hatiplerin ateşi ile çoşan gençler divan yolu devamı Beyazıd Meydanına doğru yürüyüşe geçtiler ve Harbiye Nezaretinin demir kapılarını zorlamaya başladılar.  Bekirağa Bölüğü açılmak üzereydi ki, Sultan ve Halifenin orada bulundugu haberi yayıldı ve kalabalık durdu.  Ancak siyasi tutukluların İstanbul’da daha fazla barındırılamıyacagı anlaşılmıştı.  Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Beyi’in idamından sonra halkın yeniden galeyana kapılacagını düşünen İngilizler, Ermeni tehcir ve taktiline iştirak etmiş asker ve sivil mevkufların cümlesini Malta’ya gönderme kararı aldılar.”

Kurtuluş Savaşımız boyuncada İstanbul’da işgal güçlerine karşı direnenler Bekirağada tutuklanıp, zindanlarını doldurdular.

print

Bir cevap yazın