Bir haftalık tatilden sonra yine sevgili evime döndüm. Tatilin iyisi kötüsü olmaz diyerek söze başlasam iyi olacak.
İnanın tatilde hiç yazamadım. Bilgisayarımın önemli bir yerini koparmışım getirirken. Tamire verdim. O tamirdeyken ben, etrafı mı dinledim yoksa kendimi mi onu da bilmiyorum.
Ama bir şey var ki bildiğim denizin o coşku dolu dalgalarını dinledim doya doya. Bir günde dağlara çıktık. Olmaz öyle güzel şey. Babaannenim dediği gibi “Abu Hayat” gerçekten. Tepelerden aşağıya akan ince suyun şırıltısını dinleyip, o muhteşem görüntüsünden hiç bıkmazdım. Ama bırakmadılar “dönmemiz gerek…”sesi kendime getirdi beni.
Denize girdim doyamasam da iyi geldi bana. Bazen hiç tanımadığın yabancısı oldun yerde yeni kişilerle tanışıp muhabbet yapmak da güzel oluyor. Her ne kadar geyik muhabbeti olsa da…
Birisi vardı ki ömre bedel maazallah! Bol bol fıkra anlattı. Bende yakaladığım mizah dolu olanlarını kaptım, durur muyum? Bazıları sinir bozucuydu yorum yapamadım bazıları da…
“Doktor Temel, hastasına acı haberi verir: “Üzülerek söylüyorum, çok az ömrünüz kaldı…”
Hasta sorar; “Ne kadar az yani?”
Doktor sadece “On…” deyince, hasta kızar; “On ne demek? Diye haykırır. “On ay mı, on hafta mı, on gün mü?”
Ve doktor geri saymaya başlar; “On, dokuz, sekiz, yedi…”
Ömrümüzü iyi, yararlı ve güzel işlerle dolduralım aman.Geri sayım başladığında bu an herkes için çok yaman!..
Bu fıkra da çok güldürdü beni. O anlattı bende yorumumu yaptım.(Bu arada fıkraların hemen hepsi doktorla başlıyordu nedense)
Adamın biri doktora gider ve kalbinin hızlı atmasından şikâyet eder. Doktor adamı iyice muayene edip ve fikrini söyler;
“Atmaması gerek!”
Doktorun bu sözü üzerine adam, at maması almak için eczaneye gider. Eczane yanlış geldin diye onu veterinere gönderir.
Adam veterinerden on kutu at maması alır ve onu beş ay süreyle kullanır. Çok da memnun kalır. Fakat at maması bitince adamın kalp çarpıntıları yeniden hızlanır. Yeniden veterinere gider birkaç kutu daha ister.
Veteriner;” Ne yazık ki hiç gelmedi, hepsi bitti” deyince adam soluk soluğa doktora koşar ve durumu bildirir;
“Atmaması bitmiş!”
Doktor kendinden emin bir şekilde;
“Bitmemesi gerek!”
Muayeneden çıkan adamın kafası iyice karışır. Bitin memeliler gurubundan olup olmadığını düşünmeye, o arada da sinirinden kaşınmaya başlar.
Doğru anlamak için, dinlemeyi bilmek kadar, anlatılanın dili iyi kullanması da çok önemli.
Yoksa insanların karşılıklı konuşmaları sağır diyaloguna dönüşebilir. Yani mesajın doğru iletilmesinden, anlatan da en az dinleyip anlayan kadar sorumlu.
Ancak arada aksaklıkların olması, anlaşılmayı güçleştirirse bile mizahı besliyor. Gülmeye vesile oluyor.
Bence öyle, sizce?..
Hayatımız mizah değil mi? Gülmekse çok güzel.
Her günümüzün mizah tadında olması dileği ile…
Sevgiyle mutlu kalın