Maide ÖREN
BİLİNÇ ALTI
MERAK ediyorum. “Sigara bazı yerlerde yasaklandı” kararına nasıl uyulacak. Ben sigara düşmanıyım da.
İnsanlar, özellikle gençler sürekli sigaraya yönlendiriliyorlar. Bir yandan sigaranın zararları anlatılırken, toplu yerlerin dışında çoğu yerlerde konulan yasaklar, gazeteler ve televizyonda zararları anlatılırken bir yandan da video ve kliplerde, eski ve yeni filmlerde bilhassa gençlerin yeniden sigara içerken görüntülendiğini görüyorum.
En sıradanından ve en güzeline kadar çoğu filmde, yaşı daha 25’ine gelmemiş yakışıklı delikanlılar, güzel kızlar düşünürken sigara içiyorlar, kitap okurken sigara içiyorlar, seviştikten hemen sonra sigara yakıyorlar.
Kavga ederken ellerinde sigaralar birbirlerine küfür edip sövüp sayıyorlar.
Batılı ve de akıllı çokbilmiş yönetmenler, terminatörlerin, cezalandırıcıların, yok edicilerin… vesairelerin birbirlerini ve her şeyi öldürmeye çalışırken ellerine bir sigara tutuşturmayı henüz gerekli görmemişler ne hikmetse.
Oysa büyük kahramanlar tam birbirlerini silahlarıyla tararken bir de ağızlarında tüten zehirli çubuk…
Hah! Hiç fena olmazdı, görüntüyü tamamlardı.
Bir ara kaliteli puroların sigaradan daha az zararlı olduğu söylendiğinde, usulleri, töreleri ile nasıl puro içmenin ayrıcalık olduğunu kadınların da buna rağbet ettikleri görülmüştü.
Hemen harekete geçilmişti. “Hım demek durum böyle… Demek puro içmek ayrıcalıkmış. Eee o iri tombul, kıllı, koca yüzüklü erkek parmaklarında görmeye alıştığım nesneyi, kendi ince uzun, bakımlı parmaklarımın arasında tutmaya çalışmak zor olacak aslında.”
Fazla üzülmeyin, eğer bu dediğimi dört ay sonra gündeme getirirlerse, puro içen kadın ve erkekleri boy boy gösteren filmleri de vizyona girer.
****
Şunun farkında mısınız, bizi idare etmekle görevlendirdiğimiz baş ve vekillerimiz bu sıralar çok meşgul. Her halimizle, kılık kıyafet pardon, başörtüsüyle günlerdir nasıl yakından ilgililer…
Üstelik isteyen istediğini söylemeye başladı. Cumartesi akşamı, bu günkü yazımın konusunu seçemedim diye hayıflanırken, Sakarya’da gül yetiştiren Ziraat Mühendisi arkadaşımla görüşüyorum bana; “Türban meselesi gündemde. Bununla ilgili bir şey yazmayacak mısın?” diye öneri getirdi.
Güllerin piri arkadaşım, “ben de senin gibi seyrediyorum ne olacak diye.” Ama seyretmek istemeyen de başka tarafa geçer, deme zahmetinden bizi kurtarmaya çalışıyorlar.
O kadar karma karışık ki, neyin doğru neyin yanlış olduğunun farkında dahi değiller. Burada binlerce insan sigaradan ölürken sigara yasağına karar getirilirken, harıl harıl bu zehirin önlenmesi için meydan muhaberesi yapılması gerekirken ben öylece seyrediyorum arkadaşım.
Ancak bu karar bile gelişmiş, ekonomik ve sosyal çoğu problemi çözmeyi başarmış, artık buz pateni ve dansında, senkronize yüzmede, cimnastikte önde olma gibi ayrıntılarla uğraşan ülkelerdekine benzer bu durum, demokrasimiz, cumhuriyetimiz, vatanımız, milletimiz ve sakaryamız için çok sevindirici bir gelişme, öyle değil mi? (Sigara yasağından bahsediyorum tabiî ki)
****
Bizi idare eden başımız bile yazar çizerleri uyarırken benim ne haddime yorum yapmak. Ama benim kalemim nerelerde konuşacağını iyi bilir. Ben beni ve tüm insanlığı ilgilendiren konun anlatımını yaparken susmam.
Ben, bu vatanın ve dünyanın pırıl pırıl gençlerinin zehirlenmesine seyirci kalırken başörtüsüyle uğraşamayacağım azizim. Zaten gereken merciiler gereken kararı vereceklerdir.
Önemli bir karar alındı. Aslında Başbakanım bir konuyu doğru söylü yor: “Yapılanları görmüyor musunuz?” Evet… Yapılınca yapılıyor. Görmez miyiz?..
Sayın Başbakanım tabiî ki görüyoruz, ben bu sigarayla ilgili alınan karar da da istikrarlı olunsa bu meydanlarda söylenen başörtüsü konusu kadar da olsa sigarayı bırakma kampanyalarında boy gösterilse fena mı olur diyorum. Ama bu sigara yasağı dördüncü Murat’ın baş kesme yasağına benzemesin de…
Sigarayı bıraktırmak için kampanyalar yapılsa, bu genç ciğerlerin ve solukların temizlenmesinde gereken alkışı ayakta yapsak fena mı olur. Ben sigara ve uyuşturucu illetinden gençlerin eriyip gitmesinden uyku uyuyamazken, Kusura bakmayın da başörtüsüyle uğraşamayacağım.
****
“Duyuyor musunuz? Bir ses var. Öyle bir ses ki, başka bir yerden, bütün sözlerin ve seslerin ötesinden bir yerden geliyor.
Orada mısın? Diyor… “Orada mısın?..” “Elbette buradayım” diyorum. “Korkuyor musun?” diyor. “Hayır” diyorum. “Korkmuyorum.” ” Geliyor musun?” “Evet, geliyorum, mümkün olursa hemen, şimdi”
“T ek gelme” diyor. ” Yanındakileri getir, başkalarını da getir, çok gelin.”
Ağlıyorum. “En zor da bu” diyorum.” Başka yolu yok” diyor.
***
O zaman tekrar çevreme bakıp, sesleniyorum çaresizce.
***
“ORADA KİMSE VAR MI?”
***
“Benim gibi, benim dilimden anlayan, ne demek istediğimi, beni arayan, bizim gibi bizi arayanlar, kimsecikler var mı?”
“Evet, orada kimse var mı? Orada mısınız?”