Otorite Fetişizmi Sendromu

Olgu, Algı, Değer, Tutum Açısından, Otorite Fetişizmi Sendromu:

“Otorite Fetişizmi” olgusunu irdeleyeceğimi dünkü yazımda kısaca belirtmiştim.

Bu olguyu daha doğrusu sendromu açıklamak için bileşen kelimeleri birer cümlede yeniden tanımlamam gerekecektir. O halde bileşen sözcükler/kelimeler olan “otorite” ve “fetişizm” kavramlarını ele alalım.

Otorite: İlk olarak, resmi veya gayrı resmi yaptırım gücünün birey, kurum veya toplum üzerindeki etkisi olarak tanımlayabiliriz. İkinci olarak, herkes tarafından olmasa bile, çoğunluk tarafından kabul edilen tanınan yetki değil “yetkinlik” durumudur. Bu yetkinlik çoğu zaman resmi olarak tanımlanmış veya sınırları belirlenmiş olsa bile hiç bir hukuksal sistemlerde geçmeyen otoriteler de bulunmaktadır.

Otorite, siyasal, ekonomik ve fiziksel/askeri güçlerden oluşan bileşenlerle desteklenmiştir çoğu zaman. Her üç bileşenden desteklenirse olağanüstü güçlü bir otorite karşımıza çıkar. Ama tek bir bileşenden ama çok güçlü beslenen otorite de mümkündür.

Fetişizm: Dürtülerin ya da davranışların yinelenerek devam etmesidir. “fetiche” kelimesi latince kaynaklı olup, büyüleyici anlamına gelen “fitico” dan alınmadır. Fetiş, aşk objesi sembolüdür. Yazı içindeki ve çoğunlukla toplumbilimselleşmiş algısıyla “fetişizm” şiddetle o şeyi istemektir. Bu şey ister canlı olur, ister cansız obje veya eşya olur isterse de bir özellik olur. Zaten ben yazımda otorite fetişizmi kalıbını kullanarak “otorite” kavramına A tipi bir kişiliğin aşırı derece ilgi göstermesi ve hem karşı kişi ve/veya kişilerde görmekten, hem de bizzat kendisi otoriter davranmaktan almakta olduğu zevki açıklamak için bu kalıbı kullandım. Hal bu olunca otoriteye duyulan aşırı ilgi ve istek, otorite kurma zevki, toplum içinde çoğu zaman “sendrom” olarak karşımıza çıkmaktadır. Hatta hukuken yetkisiz ama fiilen yetkili A tipi kişiliklerin “kraldan daha fazla kralcı olma“ları altında yatan gerçeklik te budur.

Eğer “kraldan daha fazla kralcı olan, B tipi kişilik ise, bu kişilik (büyük ölçüde silik) hayatını düzenle sürdürür. Bu kişi, ister demokratik otorite olsun, ister zorbacı otorite olsun, ister zulüm içinde olan veya zalim bir otorite olsun, ayırt etmeksizin bu otoritenin korunması için neredeyse kendi varlığını feda etmektedir. Böylesi B tipi kişilikler için sadece ve sadece “düzen”in “istikrar” ın veya “otorite” nin olması yeterlidir. Bu otoritenin kaynağı çok çok tali konulardır.

Eğer “kraldan kralcı olan A tipi kişilik ise, bu kişiliğin mutlak surette otoriteyle olan çok ama çok ciddi bağlantısı daha doğrusu menfaati bulunmaktadır. Yoksa A tipi bir kişiliğin bileşimine katılmadığı bir otoriteyi tanıması pek mümkün değildir. Bu nedenledir ki zaten çoğu A tipi kişilikler otoriteye karşı mücadele içindedirler ve bu kişiler bizzat kendilerini otorite olarak görürler.

A tipi kişilikler eğer gerçekte düşündükleri çapta bir otorite olamadılarsa, veya meşru veya gayrı meşru otoritenin çok sıkı bir tamamlayıcısı değilse, toplum içinde sürekli olarak çevrelerini rahatsız ederler. Yerli yersiz en yakın çevrelerine sürekli olarak emirler yağdırmaktan çekinmezler. Bu konuda yer yer insafsız ve pervazsız bir şekilde hükmetme duygularını ortaya koyarlar. Onlar için çevrede veya toplumdaki her birey emir ve müeyyide için yaratılmıştır.

Bu bakış açılarıyla ister B tipi kişiliklerin kayıtsız şartsız ve içeriğine bakmadıkları otoritelerin kraldan daha kralcı davranışları, isterse A tipi kişiliklerin meşru veya cari otoriteyle tam bir uyum sağlayamamasından dolayı ortaya savurduğu emirler, (sözde) fermanlar, destekli veya desteksiz müeyyideler birer sendrom olarak karşımıza çıkar. Bu durumada A tipi kişilikler de, B tipi kişilikler de otoriteyi “fetiş” olarak görebilmekte, bu halleriyle çevreye karşı sendrom ve/veya sıkıntı üretmektedirler.

Adına devlet dedikleri örgütleşmiş legal/meşru kurumsal otoritenin B tipi kişilikler ile çok ta fazla bir sorununun olması düşünülemez. Hatta sistem böylesi kişiliklerin sayısal olarak artmasını yeğ bile tutarlar. Ama A tipi kişiliklerin kontrol altında tutulması oldukça zordur. Çünkü bu kişilere otoritelerini uygulayacak sayıda resmi yetki bulunamayacaktır. Bu durumda hayata baktığımızda, kullandırılacak otorite sayısı A tipi kişiliklerin ürettiği otorite zaafından çok daha azdır. Talep edilen otorite ile arz edilen otoriter davranışın arasındaki fark toplum bilimi açısından sosyal bilimler açısından bir risk faktörüdür.

Not:

Bu yazı, www.bilgiagi.netwww.timeturk.comwww.bilgievreni.comwww.haberanaliz.net www.siyasalforum.netwww.gunesgazetesi.net, www.kamudanhaber.com www.gercekgazete.web.tr, ile, Gerçek Gazete, Halkın Sesi, Balıkesir Demokrat, Güney Marmara Yaşam ve Fatsa Güneş gazetelerinde yayınlanmaktadır. Yazarın izni olmaksızın başka hiçbir yayın organında kaynak veya dipnot göstermeksizin kısmen veya tamamen alınamaz, çoğaltılamaz

print

Bir cevap yazın