Patolojik Muhalif!

Prof.Dr. Ahmet ULUSOY

EKO-POLİTİK

Muhalif; bir fikir, fiil veya  harekete karşı olan, zıt, karşı, uymaz anlamına gelmektedir.   Muhaliflerin çok farklı görüntülerine (versiyonlarına) rastlamak mümkün. Muhaliflerin eylemlerine-hareketlerine-davranışlarına da muhalefet denmektedir.  Muhalefetsiz iktidar (yönetim) istemi dikensiz gül bahçesi isteme gibi bir şey. Aslında muhalefet istememe, muhalif seslere aşırı tepki bir zafiyetin, gizliliğin, gayri meşru eylemlerin habercisidir de.

Aynı zamanda otoriter bir yönetim anlayışının; demokrasiden, insan haklarından, insanın sesinden-fikirlerinden-tepkisinden rahatsız olmanın başka bir ifadesidir  muhaliflere ve muhalefete tahammülsüzlük

Fakat bazı muhalifler her zaman doğruları savunmazlar, bir hak arama eylemi değildir onların muhalefeti. Hatta bazen garip egolarını tatmin için de muhalefet yaparlar. Yani onlar için muhaliflik patolojiktir, kronikleşmiştir ve hastalıktır. Bu kişiler tenkit ettikleri kişilerin yerinde (yani iktidar-yönetici) olsalar bile eleştirilecek-karşı çıkılacak kişi ve konuları kolaylıkla bulabilirler.

Bu kişiler yılların antrenörlerinden (uluslararası deneyimi olanlar dahil) daha iyi futbolu-takım kurmayı; iktisat Profesörlerinden daha iyi ekonomiyi,   40 yıllık TIR şöforunden daha iyi TIR kullanmayı, Ziraat mühendislerinden iyi tarımı, İşletme yönetimi doktorası olandan yöneticiliği, mimardan-mühendisten inşaat tekniklerini, doktorlardan daha iyi hastalık teşhislerini bilirler.

Bu bilgiçlikleri onları konunun uzmanına karşı direnmeye, muhalefete, akıl vermeye (ukalalığa) iter.  

*** 

Çevreniz bakın. Bu insanlardan çok göreceksiniz. Kahvehanelerde, maçlarda, sokakta, işyerinde yanınızdadır bu insanlar. Özellikle sadece kendi egolarını tatmin için muhalefet yapan (dedikodu bu zavallıların gıdasıdır), akılları kendi yetersizliklerini anlayacak düzeyde olmayan bu zavallı kişileri hasta olarak algılamak ve onlara kızmamak gerekir.

Diğer taraftan çok sayıda insana hitap eden, toplumu haberdar edip yönlendiren, gazetecisinden-görsel medya mensubuna kadar,  birilerini haksız şekilde yıpratmak için yapılan muhalefeti ve muhalifleri kötülük tohumları eken zararlı-aşağılık kişiler olarak  görmekteyim.

Patrona yağcılığın-yalakalığın türevi olarak belde aşağı vurma şeklinde vizyona giren bir film izlersiniz bu meyanda. İnanmadığı halde muhalefet yapma kadar zor, çirkin, onursuz bir davranış biçimi, hayat felsefesi  olamaz herhalde.

Oysa, seviyeli muhalefete hem demokrasinin hem de başarılı yönetimin olmazsa olmaz koşulu olarak sempatiyle bakmak gerek. Hiçbir bireysel menfaati olmadan, toplumsal haksızlığa, olumsuzluğa, hukuksuzluğa ve çürümüşlüğe, her türlü fiili saldırıya maruz kalacağını bile bile, karşı durmak ise o derece kişilikli ve onurlu harekettir. Burada kişi toplumun hakkını alabilme, sorunlarını duyurabilme adına kendini feda etmekte, yiğitlik-kahramanlık göstermektedir 

***  

Muhalefetsiz hükümetler de haksızlığa, adaletsizliğe, israfa, yolsuzluğa ve talana açık yönetim yanlışına kolayca düşebilirler. Aslında muhalefeti güçsüzleştirme iyi yönetmeye zorlayan dinamikleri akılsızca saf dışı etmektir bir anlamda.

Kimsenin olmasın benim olsun. Benim dışında kim ne yaparsa kötü yapar. Herşeyin en iyisini ben bilirim, ben yönetirim, ben yaparım, ben konuşurum şeklindeki ben merkezli hastalık duygusu beynini kemiren tiplere de acımak gerek. Bu kişiler de son derece moral bozucu, yapılanı beğenmeyen, kendisi de hiçbir şey üretmeyen iki boyutlu (mutfak-tuvalet arasına sıkışmış bir hayata sahip) insanlar.

Beğenmeyen, eleştiren, karşı çıkan tipler mikro düzeyde aktivitelere muhalefet ettiği gibi, makro düzeyde toplumu ilgilendiren konulara da tepki gösterebilir. 

***

Değerli insan, üreten insandır. İnsanın yaşayabilmesi, hayattan tat alabilmesi, refahının artması için mal ve hizmet tüketmesi gerekir. Tüketim aynı zamanda insana mutluluk verir, fayda sağlar. Tüketimin olabilmesi birileri tarafından mal ve hizmet üretilmesine bağlı. Bu noktada “ İnsanların en hayırlısı başkalarına faydalı olandır” özdeyişinin altında üreten insanı yücelten mesajı algılayalım.

Ömür boyu birilerinin eteklerine sarılarak ayakta duran, hiçbir şey üretmeyen, topluma-insanlığa bir katkısı olmayan ve doğru-yanlış demeden eleştiren doğal muhalifler  toplumun asalak yaşayan kene’leridir. Bu insanlara itibar etmemek, rahatsızlığı hissettirmek, yanlışlığını-kötülüğünü anlatmak ya da dışlamak sıradan bir vatandaşlık görevi olarak algılanmalıdır.

Nasıl ki yerleri-çevreyi kirletmemek, kirletenleri uyarmak bir vatandaşlık göreviyse, toplumu kirleten, kötü örnek olan asalak tipleri uyarmak-engellemek de bir vatandaşlık görevidir.  

*** 

Sonuç olarak,  muhalefet fikrine (muhaliflere) tamamen karşı çıkmak ne kadar yanlışsa, muhalifleri de genel olarak kutsamak o derece yanlıştır.  Öyleyse akılcı, dayanaklı, kanıtlı, adaleti-hukuku-insan hakkını, özgürlüğü-bağımsızlığı savunan ve doğruyu gösteren muhalefete evet.

Hatta bu karşı duruşu (muhalefeti) jakoben (baskıcı) bir yönetime karşı sergileyenleri yüreklendirmek ve alkışlamak da gerekir.  Buna karşılık birilerine payanda olma-yağcılık yapma, onu gelecekte yönetime taşıyabilme adına doğruluğuna inanılmayan iddialar öne sürerek, belden aşağı (kural-ahlak dışı) saldırılarla muhalefet yapan çirkin muhaliflere hayır.

Yine narsizm (kendini sevme) hastalığına yakalanan, muhalifliği ben merkezli patolojik rahatsızlığının bir tedavi aracı olarak kullanan ve bir şey üretmeyen asalak tiplere ve eylemlerine hayır.

print

Bir cevap yazın