Pazar Yazısı: Asansör Psikolojisi

BASTON YUTMUŞ NEMRUT GİBİ

İletişim ve ulaşım teknolojilerindeki hızlı gelişme neticesi, insanların hayatına bireyselleşme o kadar girmiştir ki, her birey kendi mikrokozmozuna hapsolurken, aynı zamanda büyük bir akım halinde “mudarasızlaşma” sürecini yaşamaktalar. Bu süreci hayatın her katında görmek mümkündür.

Bir kişiye acil para lazım olunca bu kişi komşusundan, yakın akrabalarından iş arkadaşından, annesinin kirli çıkınından, dört senedir görmediği dostundan, patronundan borç istemek yerine hemen bir bankaya gidip kredi çekmekte veya meblağ daha küçükse kredi kartından ödemektedir.

İnsanların ulaşım ihtiyaçları da gerek hemen her bir evde otomobilin olması, veya kentiçi ulaşım sisteminin yaygınlaşması, veya ulaşım hizmetlerinin 20 yıl eskiye oranla ucuzlaması yakın kişilerden araba temin etme zorunluluğunu ortadan kaldırmıştır.
Bunlardan çok daha fazla olarak ta yine kredi kartlarının her cüzdana girmesi sonucu likit paranın ortadan kalkmasıyla yine insanlar çok yakınlarından “arkadaşım veya dostum, üzerimde şu an yok, ben sana yarın veririm ile başlayan borç istemeleri de tarih olmuştur.
İşten yorgun argın eve gelen bireyler yemeğini yedikten sonra yatana kadar önceden komşulara gider akşam kahvesi bahanesiyle iki üç kelam ederlerdi. Şimdi bu insancıklar işten gelir gelmez, yemekle eş zamanlı veya yemekten sonra televizyonun karşısına geçip turlamaktadırlar. 200-250 kanalın baştan sona bir kez turlanması bile en az bir saat sürmektedir. Bu zaman öldürme makinesi tüm cazibesiyle dururken üst veya alt komşunun nefesinin kokusunu veya karısının kuruntularını kim çeker. İşte bireyselleşmesin mikrokozmozu her gün bu şekilde dönüp durmaktadır.

Bu insancıklar, iş ortamlarında alışveriş merkezlerinde herhangi bir asansöre bindiklerinde asansördekilerin her biri baston yutmuş nemrutlar gibi suratını asıp veya aşırı ciddi tavırla asansörün tavanına veya asansör düğmelerine bakmaktalar, içlerinden “hadi artık ne kadar yavaş hareket ediyor bu meret” diye çığlık atarak.

Asansördeki en sıcak konuşma,

Nasılsınız efendim,
İyiyim efendim, siz nasılsınız?
Ben de iyiyim teşekkür ederim…
Böylesi kupkuru resmi diyalog da o hücrenin içine istenmeden bir araya gelmenin dayanılmaz çığlıkları yine. Şimdi düşünün. Savaş bey akşam eve giderken küçük bir paraya ihtiyacı olsa, Aysun hanıma haftasonu için otomobil lazım olsa, Mehmet Amcanın bütün gün evde canı sıkılsa bu kişiler asansörde birinci kattan onuncu kata kadar hiç konuşmadan baston yutmuş gibi nemrut bir suratla durabilirler miydi? Tabi ki hayır. Neden özden ve gönülden hasbihal etsinler ki, o kişilerle konuşmamanın herhangi bir psikolojik ve sosyolojik bir kaybı yok o kişiler için. Sosyolojik açıdan durum o kadar vahim ki, o asansör değil on kat yüz kat bile çıksa baston yutmuş duruşla nemrut suratlar değişmeyecektir. Bunu da “küreselleşme sonucu ortaya çıkan aşırı bireyselleşme sendromu” olarak addedebiliriz.
Sevgi ve insanlık dileğiyle..

print

Bir cevap yazın