Peygamberimizin Kutlu Doğumu 1438.Yılı

Gülbank-i kudümün çekilir arş-ı Hüdade
Esma-i şerifin anılır arz-ü semade
Sen Ahmed-ü Mahmud-u Muhammedsin efendim
Haktan bize Sultan-ı müeyyedsin efendim.

Gül kokulu peygamberimizi neden seviyorum? Nasıl onu sevmeye başladım ve anladım?

O tebliğ eden değil “hal” diliyle tebliği yapandır. Onun hayatı ve kendisi tebliğdir. Hayatın tebliğ olması gerektiğine örnektir. Kendi aynada ,sözü kapı arkasında olanları Müslüman kabul etmemem ondandır.Dediğiyle yaptığı birbirini tutmayanların günümüz dünyasındaki çokluğu üzücüdür. Onun hayatı tebliğidir.O Müslümanların “rol modeli”dir ve bu konuda biriciktir. Şefkat,merhamet ve sevginin peygamberidir. Peygamberimize ilk iman eden ve destekleyen bir kadındır.Hz. Hatice.Ümmetin başlangıcı kadındır.

Sevdim.Çünkü mütevazidir; Sevgili Peygamberimiz (a.s.m) tevazuun her çeşidini ve en idealini hayâtında göstermiştir. Kimsenin yapamadığı ve istese de ulaşamayacağı bir şekilde, tevazu ve alçakgönüllülüğün en makbulünü yaşamıştır. Yaratılmışların en üstünü, makam ve mertebece en yücesi olduğu, Kur’ân-ı Kerimde Rabbi tarafından çeşitli defalar övüldüğü halde, hiçbir şekilde insanlar arasında Peygamberlik imtiyazını kullanmamış ve kendisini onlardan üstün göstermeye çalışmamıştır.

Bu üstün ahlâkî vasfını kendi aile fertleri arasında gösterdiği gibi, Sahabîleri içinde ve henüz İslâmiyeti kabul etmemiş kimselere karşı da belli etmekten asla çekinmemiştir. Böylece pekçok insanın hidayetine vesile olmuştur.
Cenab-ı Hak kendisini kral bir peygamber olmakla, kul bir peygamber olmak arasında serbest bıraktığında o, “kul bir peygamber” olmayı tercih edip kabul etmiştir.

Bir defasında asasına dayanarak Sahabîlerin yanına geldi. Resulullahın geldiğini gören Sahabîler hemen ayağa kalktılar. Bu hareketlerini tasvip etmeyen Peygamber Efendimiz onları ikaz etti:

“Acemlerin (diğer milletlerin) birbirlerini ta’zim ederek ayağa kalktıkları gibi, siz de benim için ayağa kalkmayın. Çünkü ben kulun yediği gibi yiyen, kulun oturduğu gibi oturan bir kulum.”

Peygamberimiz çok defa elini öpmek isteyenleri ve kendisine aşırı derecede hürmette bulunanları da hoş karşılamazdı.
Elini öpmek isteyenlere dedi ki: “Bu senin yaptığını Acemler krallarına yaparlar. Ben kral değilim. Ben sadece içinizden biriyim,”
Çünkü kimseyi hizmetçi olarak görmezdi: Peygamberimiz kendi işini kendisi yapardı. İnsanların kendisine hizmet etmelerini istemezdi.
O eşlerine hizmet etti, eşlerinden hizmet beklemedi hiçbir zaman.Abdest suyunu bizzat hazırlayan bu gül yüzlü peygamberim korku salan değildi.
Çünkü o sevginin hayat bulmuş ifadesiydi. de Peygamberimizi ilk defa gören, heyecanlanırdı. Fakat daha sonra ondaki şefkati, yüzündeki tebessümü görünce rahatlar, görüşüp konuşunca içindeki korku sevgiye dönüşürdü.

Çünkü sosyal durumu ne olursa olsun; ister zengin ister fakir, ister dul bir kadın veya bir hizmetçi olsun, hangi halde bulunursa bulunsun, Peygamberimiz herkese eşit davranır, basit yaşayışından, fakir ve hizmetçi oluşundan dolayı kimseyi aşağı görmezdi. Onların da diğerleri gibi ihtiyaçlarını görür, hiç gurura kapılmazdı. “evine giderken yolda zayıf ve yaşlı bir kadına rastladı. Kadının yanında da küçük bir çocuk bulunuyordu. Kadın onu karşıladı ve durdurdu. O da durup bekledi. Onu dinledi.Evine birlikte gitti.

Çünkü erkek kadın ayrımı yapmazdı. Peygamberimiz kendi ailesi arasında ve evi içinde de son derece mütevazı idi. Zaten çok sade bir hayât yaşardı. Zaman zaman ev işlerinde hanımlarına yardımda bulunurdu. Elbisesini yamar, ayakkabıları yırtıldığı zaman söküklerini diker, kendi hizmetini kendisi görürdü. Ev süpürür; deveyi bağlar, yemler, koyunları sağar; alış verişi kendisi yapar ve aldıklarını kendisi taşırdı. Hizmetçisiyle birlikte oturup yemek yer ve onunla beraber hamur yoğururdu.

Hz. Âişe validemiz, Hz. Hasan ve Ebû Said el-Hudri, Peygamberimizin aile hayâtını böyle anlatıyorlardı.
“Peygamberimiz ne kilitli kapılar arkasına çekilir, ne perdeler arkasına dikilir, ne de önüne tabaklarla yemek taşınırdı. Toprak üzerine oturur, yemeğini de yerde yerdi.” O tevazu gösterdikçe yükseliyordu, yüceliyordu.
“Allah için tevazu gösteren kimseyi Allah yüceltir” buyuruyor, hem de bizzat en mükemmel şekilde yaşıyordu. Ebû Hüreyre’nin rivayetine göre Peygamberimiz şöyle buyurdu:

“Müslüman kardeşine karşı mütevazı olan kimseyi Allah yüceltir. Müslüman kardeşine karşı üstünlük taslayan kimseyi de Allah alçaltır.”
En şerli kul kaba ve kibirli olandır der peygamberimiz aklıma bin tane kaba ve kibirli insan geliyor. Doktoru, müdürü,gazetecisi,akademisyeni,profesörü….. Peygamberimiz kaba ve kibirlilerin cehennemlik olduğunu buyurmuş.
Hazret-i Hüseyin, babası Hazret-i Ali’den dedesi Resulullahın dışarıda nasıl davrandığını öğrenmek ister. Hazret-i Ali de Efendimizi şöyle anlatır:
“Peygamber Efendimiz önemli bir iş olmadıkça konuşmazdı. Çevresiyle hep güzel ilişkiler kurar, onları ürkütücü bir davranışı olmazdı.
“Her toplumun ileri gelenine özel ilgi gösterir ve onları başkan olarak göreve getirirdi. İnsanları gözü gibi sakınır, hiçbirinden güleryüzünü ve tatlı dilini esirgemez, onların üstüne titrerdi.
Çünkü iyi ve de kötüye tepki verir, herkesi iyilikte över kötülükte uyarırdı.
Çünkü soru sormayı teşvik ediyor,günah yasak diye terslemeden her soruya cevap verirdi. Dışarıda herkesin soru sormasına müsaade eden Peygamber Efendimiz (s.a.s.), ayrıca öğleden sonra huzuruna girilip soru sorulması için de izin veriyordu. (Mecmaü’z Zevâid, 1/161) Örnek olarak Mücadile Sûresinin inişine sebep olan hadiseyi zikredebiliriz: Havle binti Salebe, kocasının kendisini boşadığı şikâyetiyle Peygamber Efendimiz’e gelmiş ve kocasının kendisini boşadığını söyleyerek derdini dökmüştü: “Ey Allah’ın Resûlü, Evs benimle genç ve cazip olduğum sırada evlendi. Bunca zaman ona hizmet ettim. Çocuklar doğurup büyüttüm. Gençliğim gidince beni ortada bıraktı. Kocama dönme imkânı yok mu? O da buna razı?” Bu ısrarlı yakarmalardan sonra Mücadele suresinin ilk dört ayeti nazil oldu.
Bu geçim dünyasının en iyi nimeti kadındır der. On abu dünyada sevdirilen üç şeyden biri de kadındır.
Sakın yetimi ezme diyen peygamberimiz bir dul ve üç kızı amca oğulları tarafından hiç miras verilmeden ortada bırakılır ve onlar da şikayete gelirler peygamberimize Arap adetine göre miras sadece ölenin erkek akrabalarına kalır. BU olay sonrası ayeti kerime iner(Nisa) Allah’ın kadınlara d apay ayırdığını bildirir.

Şehit çocuklarına ,yetimlere özen gösterirdi , Müslümanların en iyi evi içinde yetimlere iyi davranılan evdir derdi. Özellikle kız çocuklara Hacerle İsmaili sare nedneiyle çöle bırakan Hz. İbrahim ve Hac faraziyesi sırasında Hacer anamızı anlamaya çalışmak zorunda kalır erkeklerd e yürüyerek ananın acısını anlamak durmunda bir kent ve Kabe çıkar bu kaynak (zemzem)yanında o kent kuran kadın

Hz. Meryem ise değerli bir anadır çileli hayatıyla Kuran-ı Kerimde.

“Hatice benim ümmetimin kadınlarından üstün kılınmıştır,tıpkı Meryemin bütün Miletlerin kadınlarından üstün kılındığı gibi.” Der peygamberimiz Kuran’da Meryem’in adı 34 kez geçer, İncilde 19 kez.

Sevgili peygamberimiz devrimciydi, değişimci, yenilikçi,bilime ve okumaya davet eden,demokrat, medenidir, insan haklarından ve kadının insan haklarından yana, çocuk ,dul ve yetimi gözeten, yoksulu her şeyin önünde tutan ve yoksulu anlamaya ve doyurmaya davet eden, sevgi çeşmesinden su içmeden kamil insan olunamayacağını,her şeyi severek yapmanın erdemini söyleyen, vizyoner ,misyoner ve yüzlerce çağa damgasını vuran son peygamber Muhammed-el Mustafa.

Onu sevmek onun ahlakıyla ahlaklanmaktır.Bugün Müslümanım diyen erkeklere düşen görev kızlarını okutmak ve kadınların ,eşlerinin ilim sahibi olmasını teşvk etmektir.Nezaketle,incelikle davranmayı insan olmanın ve mümn olmanın gereği saymalarıdır.

Şeyh Galip der ki;altın bir çağ yoktur yaşadığın çağ altın çağdır, sen onu altın yapmalısın.

print

Bir cevap yazın