Prof.Dr. Nazif KUYUCUKLU, kendi döneminin en sessiz, en sakin, en munis öğretim üyelerinden biriydi İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nin. Onun dersine ilk girdiğimde, derslerde uyuma konusunda marka olmuş arkadaş, “hıh, tam bana göre bir ders” deyivermişti, daha dün gibi hatırlıyorum.
Nazif Hoca’nın, Çalışma Ekonomisi ve Türkiye Ekonomisi dersinde özellikle de girmiş olduğu İktisadi Olaylar Tarihi kitabından yürüttüğü Sosyal Siyaset dersinde, aynı ses tonu, aynı konum, aynı kıyafetler eşliğinde deliksiz eksiksiz fazlalıksız dakika şaşmayan derslerinde bir çoğumuz derslerin bitmesi için kıvransa da ben ilgi ve merakla takip ederdim.
Kör ölür badem gözlü olur. Rahmetli hocamın ebedi aleme göç etmesinden sonra mezun arkadaşlarımızın çoğu methiyeler düzmekte. Daha dün gibi hatırlıyorum, derslerin bitmesi için kıvranmalarını, kazık sorular karşısında söylenenleri, ayrıntılı istatistiki bilgilerin sınav sorularına yansıması esnasındaki isyanları…
Ama zaman geçince acı da olsa yaşananlar, her şey uçuk toz pembe anılara dönüşüyor demek ki.
Ben se, gerek derslerin sıkıcılığına rağmen, gerek ders kitaplarındaki teferruata rağmen başından sonuna ilgiyle takip etmiş, iki üç kişiyle de olsa derslerini hiç kaçırmamış sadık eski bir öğrencisi olarak kalemimin ucunun estiği gibi değerlendirme yapabilmeye cüretkar gördüm kendimi. Biliyordum ki, ben de Nazif Hocanın oturduğu kürsüde oturacaktım. Biliyorum ki, benzeri alanlardaki derslere girecektim. O nedenle her bilgi kırıntısını eksiksiz nakşetmeye çalışıyordum beynime. Öyle de oldu. Siyasal’daki bütün hocalarımın bütün jest ve mimiklerini bile kaçırmadan takip ettim. Aradan geçen 16 yıl sonra kendime baktığımda inanılmaz bir harmoninin şahsımda oluştuğunu gördüm.
Bir de hocamın insani boyutuna değinmek istiyorum, yordamlama bilgilerimle.
Kalender, Mütevazı Bir O Kadar da Yanlız Bir Adam Nazif KUYUCUKLU
Nazif hoca, alabildiğince mütevazı bir kişilikti. Onun bilim adamlığından ziyade ön plana çıkan araştırmacı ve arşivci kişiliği Türkiye’nin canlı bir bilgi ve veri deposu olduğunu göstermekteydi.
Nazif KUYUCUKLU’nun yerli malına olan tutkusu, yerli (ulusal) ekonominin gücü ve gelişmesi adına sözüyle birlikte özüyle temsil ettiği dim dik duruşu onu yakından tanıyanların tereddütsüz teslim edeceği bir husustur.
Bütün bir teslimiyetle kullanmakta olduğu ANADOL marka otomobili bunun en belirgin göstergesiydi.
Sosyalist sisteme olan sempatisi, hakça bölüşüme olan inancından gelmekteydi. Özel hayatında da aynı şekilde yakın çevresine olan yardımları bu kanımızı pekeştirmektedir. Belki de, Nazif hoca, çalkantılı bir özel hayatın çileli yolundan geçmeseydi, uzun yıllar aramızda kalırdı.
Rahmetli hocamızın göz bebeği olarak gördüğü kitaplarının ve arşivinin akıbeti onu yıkmış ve yatağa düşürmüş ama asıl olarak böylesi bir arşiv bankasının heba olması en başta bilim emekçilerinin ve araştırmacıların sonra da Türkiye’ni bir kaybıydı. Keşke bu günümüzde yaşasaydı da, en azından dijital ortamda bir kısım verileri hala elimizde kalsaydı.
Nazif Hoca, insanı önce insan olarak görür, hiçbir ayrım yapmaksızın sorunlarına kendi diliyle çare bulmaya çalışırdı. Bu yola baş koymuş biri olarak bendeniz de aynı dikkatle çalışmaya devam etmekteyim.
Sevgili Nazif Hocam!
En son İstanbul Siyasal Mezunlar Derneği olarak evine gelmiş ve hoşça zaman geçirmiş hasbihal etmiştik.
Seni özlüyor ve rahmetle anıyoruz. Ruhun şad olsun.