SEVGİLİYE
Ey onsuz geçen yıllar
Renga reng mevsimler
Aylar,
Haftalar
Günler, geceler
Bana şahidlik eden erler!
Sancılarımı siz söyleyin
Özlemimi ona
Dinmek bilmez hasretimi
Sevdamı ki dinmek nedir bilmez
Ve
Dert ettiğimi siz söyleyin sevgiliye…
Yine, yine özledim
Seni özledim aradan asır geçmiş gibi
Ben seni
Evet seni
En yanımdaki, en yakınımdaki seni…
Seni özledim yanımdayken
Sen yanımda, yanı başımda, yanı yanı başımda; ne kadar da uzaktasın?
Olmaz deme biliyorsun ve
Sen kendinden uzaktasın bana da
Sen kendinden uzakken
Ne kadar yakınsın ki bana?
Bak, ben seninle kendime ne kadar yakınım gör.
Uzak nedir yakın nedir, ilk kez netleşti sana ait kıldığım gönlümde
Ne kadar da göreceliymiş
Ne kadar da farklı?
Oysa sen yabancı, çok yabancı yerdesin kendinle
Gelmedin kendine ve bana
Gelemedin, gelmiyorsun
Oysa “sen bu beldenin öz malısın” and olsun,
Ahd olsun kaleme, sana yazılan hasret yazılarına, taşıyan elçiler and olsun;
Senin yerin “bu belde”…
Sen beni terk ederken ben sana darılmadım
Seni ferahlatmak için ne çırpındım da fark etmedin bile
Ey onsuz geçen yıllar!
Renga renk mevsimler
Aylar
Haftalar
Dile gelin günler, çekilmez geceler
Siz söyleyin bitmek bilmeyen saatler
Asırlarla yarışan dakikalar
Onsuz saatleri ağlatan saniyeler
Buna şahid olan erler!..
Anlatın ona;
Ne sancılar çektiğimi
Ne kıvrandım gece-gündüz demeden
Ne sayıkladım kötü bir şeyler olmasın diye…
Seni özledim yanımda, yakınımda, en yakınımdayken
Ya sen?
Kendini hiç mi özlemedin?
Hiç mi vebalini düşünmedin
Allah’ın sendeki emeğini?
Sen kendinsiz yapabilirsin belki;
Ama ben kendimsiz yapamam hem sensiz hiç…
Sen sana gelmelisin; bendeki sana
Gel artık seni özledim divaneler gibi
Çok özledim
Seni o eski seni
Yıllar önceki
Seni
Gel hadi
Gel artık kendine, gel ki bahar gelsin memleketime.