Maide ÖREN
BİLİNÇ ALTI
Yaşamda anlar ve o anlardaki yoğun duygular önemlidir. Gelecekte de yaşadığımız günleri değil o anları hatırlarız.
Yaşadığınız o güzel aşktan sonra bittiğinde ki hisler zor tamir edilir. Hele de bu iki kişiden biri dünyayı terk ederse. Önceleri acının büyüklüğü ve açtığı yara zor iyileşir. Zaman makinesi sürekli çalıştığından temizler onarır, ilaç gibidir.
Öldüğünü önceleri kabul etmese de bir gün gelir tekrar o büyük aşkına itirafını yapar, bel-ki de ona son görevidir.
“Senin aşkın, benim yüreğimin ölçüsüne uygundu. Bu yüzden geldin oturdun yüreğime. Gönül gözümdü, yüreğimdi seni gören. Sevmeyi sende çok iyi öğrendim ben. Seni kocaman bir yürekle sevdim.
Önemliydi yüreğim… Benim en değerli yerimde olmalıydın… Orada sonsuza dek kalmalıydın.
Geldin oturdun yüreğime…
O kadar ileri gittin ki damarlarımdaki kana karıştın, ruhumdan damarlarıma akan duygu seli oldun… Zapt edemedim… Durduramazdım artık seni. Çok aşkların kapısını çaldığı bu yüreğim ilk kez bu kadar kolay kabullendi… Dilim itiraz etse de yüreğim karşı koyamadı.
Üstelik tipim bile değildin. Her ne kadar uzun boylu oluşun uysa da ben kumralları beğendiğimi zannederdim. Üstelik esmerdin de.
Bana varlığını kabul ettirdin.
Gülüşün de öyle güzeldi ki…
Gözlerinin içine bakıp “canım” dediğinde kalbim alabora olur, midemle şaşırırlardı yerlerini, soluğu beynimde alırlardı… Beynim sıkışır başım dönerdi.
Geldin oturdun yüreğime…
Herhangi bir konuk değildin artık, yüreğimin sahibi olmuştun. Benim yüreğim de senden boşalan yere yerleşmişti… Memnundu da önceleri ama şimdi kayıp bir şehirde… Seninle birlikte geri dönemiyor.
Bu yüreğin gerçek sahibiydin. Şimdi yüreğim dondurucu kışı yaşıyor. Ben seninle dört mevsim yaşadım.
Mevsimlerden baharım oldun hep. Çiçek aç-tın yüreğimde rengârenk. Gök kuşağı bile kıs-kandı senin renklerini. Bazen yeşildin, mineydin, pembe beyaz. Papatyaydın, üzerine çığ taneleri düşmüş sarı laleydin. Kırmızı güldün kor alev gibi… Ve maviydin, en çokta bu rengini sevdim senin.
Seni öyle sevdim ki bir deniz gibi, denize tutkundun, denizi sensiz düşünemedim. Maviliğindi beni içine alan… Ben en çok da mavini sevdim.
Seni severken dünyadaki iyi, kötü herşeyi kabul ettim… Seninle dünyadaki tüm insanla-rı sevdim.
Kelimeler çok mu geliyor, neden sığmadın cümlelere? Kendime bile dar gelirken ben… Seninle birlikte dünyayı aldım içime.
Ben seni herşeye rağmen sevdim. Güçlüydüm, aşamayacağım hiçbir zorluk yoktu seninle… Herşeye ama herşeye kafa tuttum… Sana ulaşacağım diye tüm engelleri yaktım, erittim, kül ettim.
Her halin cezbetti… Gülmen de, kızman da, şaşkınlığın da, saflığın da, kurnazlığın da, çocuksu oluşun da, olgunluğun da…
Sesini de sevdim… Sessizliğini de… En çok da sesini sevdim.
Senin sevdanı, uçarılığını anlatacak kelime bulamadım çoğu zaman… Sığmadın cümlelere… Aşkım… Sevdalım. Hiçbir cümle seni tarif edecek kadar derin olmadı. İnan ki seni sevmekten hiç yorulmadım.
Sen benim yaşam kaynağım oldun… Her gün yenilendim, çoğaldım… Büyüdüm… Bana paha biçilmez iki mücevher verdin, böylece tamamlandım.
Gelmiş oturmuştun yüreğime… Şimdi neyleyeyim. Ben sana sevdalandım… Sen de benim sevdama sevdalandın ki, o kadar çabuk gittin…
Çok erken ama… Gittin… Ne diyeyim.
Sevdim seni işte, bundan ötesi yok.
Senin aşkın benim yüreğimin ölçüsüne uygundu… Sevdalım, rahat uyu.
Herşey gibi büyük aşklar da son buluyor.
Zamansa tüm acıları yıkayıp onarıp tamir edip anılarını bırakıyor.
Elimizdekilerin değerini bilelim ve hesapsız sevelim ki, arkasından bu cümleleri yıllar geçtikten sonra bile söyleyebilelim.
Gerçek ve koşulsuz sevgi dileği ile…