“Türkiye ile Ermenistan ilişkilerini normalleştirilmesini amaçlayan protokollerin bugün (5 Ekim2009) imzalanması bekleniyor.”
Hürriyet haberi bu ifadeler ile verdi.
Hiçbir şey almadan vermenin adı ‘normalleşme’ oldu.
Amerika’nın talimatları ile memleket yönetme diye, işte buna derler.
Hiçbir şey elde etmeden neleri kaybettik belirteyim.
Haysiyetimizi kaybettik.
Dedelerimizin katil olduğunu kabul ettik.
Azerbaycan’ı kaybettik.
Doğunun tüm kapıları yüzümüze kapandı. Kapıları kaybettik.
Enerji üssü olma şansını kaybettik.
Önce haysiyetten başlayalım. Neden haysiyetimizi kaybettik? Onurlu bir millet talimat ile iş yapmaz. Çıkarlarını öne çıkarır.
Ermenistan ile sınırlarımızı belirleyen, üstelik Ermenilerin kendi imzasını taşıyan Kars Antlaşmasını tanımayan bir ülke ile yeniden masaya oturmak, kaybetmektir.
Ermenistan sınır kapısının açılması demek, Doğunun tüm kapılarının yüzümüze kapanması demektir.
Ermenistan’ı kazanamayacağımız gibi, üstelik Azerbaycan’ı kaybettik.
Türk Cumhuriyetlerinden gelecek hidrokarbonun (enerjinin) Türkiye üssü olma şansını yitirdik. Artık olsak, olsak bir nakil ülkesi olabiliriz.
Bu durumu Hıristiyan ülkeler elbette destekler. Bunu bir matahmış gibi; a bakın, ‘falan ülkede Ermenistan Türkiye ilişkilerinin normalleşmesini destekliyor’ diye vererek, Türk halkını kandırırlar.
Bu ilişkilerin normalleşmesi değil, Türkiye’nin anormalleşmesidir.
Siyasi İslam’ın normalleşmeden anladığı; Amerikan talimatlarına uyarak, ülkemizden bir şeylerin verilmesidir.
Bölücü Kürtlere devlet ver, “normalleş”.
Kıbrıs’ı ver, “normalleş”.
Katilliği kabul et “normalleş”.
Osmanlı da böyle normalleşe, normalleşe 1919’a geldi. Sonra geriye dönüp bir bakıldığında Osmanlı diye bir şey kalmamış.
Osmanlı Hanedanı da, kendi saltanatı kalsın diye her şeyi vermişti.
Başta haysiyeti verdi. Arkasından toprakları verdi.