İstanbul’un mekansal yapısının dünyanın pek çok kentinde olduğu gibi radikal bir dönüşüm sürecine girmesinin en açık tezahürü yeni yerleşim biçimleridir.
Aslında mekânsal dönüşümün dinamizmini toplumsal yeni kimlikler ve ayrışmalar oluşturmaktadır. Gelirlerindeki artışa, yeni sınıf kimliğine ve küresel tüketim kültürlerine bağlı olarak değişen konut ve konut çevresi; talebi nedeniyle kent dışında kendileri için tasarlanmış mekânlara taşınmaktadır.
Bu yeni sınıf kimliği kendini toplumun alt ve eski orta sınıfından ayırmakla kalmadığı gibi, binaların, tasarım, hijyen özelliği, güvenlik ve sosyal aktivite alanları ile de ayrışmaktadır. Bu yeni mekanlar toplumun ayrıcalıklı kesimine hitap eden uygar, planlı, temiz ve elit bir yaşama çevresi sunmaktadır. Bu üst orta sınıfın en ayırt edici özelliği sınıfsal kimliğini tüketim aracılığı ile ortaya koyma çabasıdır. Emlak piyasası bu grup için önemli güvenli yatırım alanını oluşturmaktadır. Bu sınıfın konut talebini belirleyen temel kriter, bu nedenle yatırım aracı olarak prim yapacak ve moda olabilecek bir konut alanının bulunmasıdır.
Bu yeni üst-orta sınıf kimliğinin göstergesi olan tüketim, moda ve marka ile kendini ortaya koyduğundan bu sınıfın kent içinde moda olan yerleşmeler arasında sürekli bir taşınma faaliyeti içerisindedir ve taşınacağı lüks konut alanının yeri, yapı tarzı, yerleşim modeli, büyüklüğü, mimari tasarım, kullanılan yapı malzemesi, iç mimari tasarımı ve komşularının kimler olduğu ya da olacağı talebi belirleyen en önemli kriterlerdir.
Özellikle 1990’lı yılların başlarından itibaren 1980’li yıllardan başlayan ancak 1990’lı yıllarda zirveye çıkan bu yeni yerleşim biçimleri 2000’li yıllarda yeni bir açılımla ivme kazandığı görünmektedir. Bu yeni dönüşümün adı RECİDENCE KONUTLAR…
Recidence Konutlar aslında otel hizmeti sunan konutlardır. Evin günlük çamaşır, bulaşık, temizlik, sekreterlik, resepsiyon, alışveriş vb. hizmetleri bir arada sunan ve bir çok sosyal aktivitenin var olduğu bu yeni yerleşim mekanları; günümüzde bu yeni sınıftan en çok talep gören konutlardır. Bunu gören inşaat şirketleri birbiri ardına yeni Recidence konut projelerini hayata geçirmeye başlamışlardır. Ancak bir projenin Recidence ismini hak edebilmesi için 5 yıldızlı otel şartını barındırması gerekiyor. Recidence kavramı prestij kavramı ile bağdaştığından, bazı inşaat şirketleri gerekli standardı yakalamasa da projelerine Recidence ismini ekleyerek daha prestijli proje havası yaratmaya çalışıyorlar. Pek çok inşaat firması da modaya uygun pazarlama taktiği güderek apartman projelerini Recidence olarak adlandırıyorlar. Bu anlamda; İdareler bu yanıltmaya son vermeli ve standartları belirlemelidirler..
Görsel ve yazılı basında boy boy Recidence projeleri her geçen gün daha da artarak yer almaktadır. Firmaların çoğu bu konutların hangi kesim tarafından satın alınacağını dahi bilmeden kendi şirketleri için prestij projesi olarak inşaat yapmaktadırlar. Kısaca her yer Recidence… Herkes Recidence yapıyor….
Ne diyelim herhalde sınıf atlaması böyle oluyormuş…