Musul’u Kerkük’ü alalım sınırlarımıza katalım.
Kıbrıs’ın tamamını alalım ilhak edelim. Bir zamanlar damarlarında aşırı ulusalcılık olanlar bunu söylerlerdi. Biz de gençliğimizde söylediğimiz olurdu. Ne var ki, siyasal sınırlar o kadar törpülendi ki sınır çizgilerinin eski anlam ve önemi kalmadı artık. Teknik ve teknolojik gelişmeler, dünyadaki bütün ülkelerin sınırlarını sanallaştırdı.
Bu ortamda, sınırların genişliği veya çizgisinden ziyade sınırlar içinde yaşayan insanların kültürüne olan etki ön plana çıktı. Bir devlet kültürünün diğer devlet kültürlerine her yönüyle etkisi çok daha ön plana çıktı. Bu gelişmeler se, uluslar arası ilişkilerde teknik dilden ziyade mantık dilini ön plana çıkarmış oldu.
Ancak bütün dünyada sınırların örselenmesi, sınır çizgilerinin önemini yitirmesi beklenildiğinin aksine savaşsızlığı veya barışı getirmedi. Bu da ilk planda ortaya koyduğumuz argümanla oturmamaktadır. Birleşik devletlerin dünyanın ötebaşından ortadoğunun içlerine kadar genel hukuku ve uluslar arası hukuku hiçe sayarak sızmaktan öte işgal etmesi bu mantık zinciriyle açıklanamamaktadır. Bu konuda ulusalcı mantalite ile küreselci mantalite birbiriyle çatışmaktadır. Toprak bazlı düşünme mantığı büyük devletlerin küçük devletleri işgal etmesi ve hala da bu işgali devam ettirmesi düşün sistemini daha da zorlaştırmaktadır.
Dünyanın yeniden şekillendirilmesinde sözde tesadüf gibi görülen tesadüfler aslında tesadüf etmemiştir. Buradaki iradi süreç tanrısal bazlı değil egemen güçlerin planlarıdır. Ancak bu kurguları alaşağı edecek yüce yaratıcının iradesi konumuzdan saklıdır.
Terör ve kitlesel silahlar bahanesiyle bütün dünyanın sözümona mazbut gardiyanı olan birleşik devletler, yer yer iher renkten ve türden terör örgütleriyle birlikte çalışarak oyununu oynamaktadır. İslam ülkeleri üzerinde sözde prestij eylemleri gerçekleştiren El Kaide, futbol topu olma sıfatıyla kim vurursa onun golünü atmaktadır. PKK nın İslamla makyajlanmış bir oluşumu olarak aktarabileceğimiz bu örgüt, hala yer yer maşalık rolünü oynamaktadır.
Siyasal sınırların önemsizleşmesi vurgusu da aslında küresel egemen güçler tarafından yapılmaktadır. Sürekli olarak söylenegelen bizzat onların işlerini kolaylaştırmak ve eylemlerinin mekansal temelini rahatlatmak için vurgulanan bu senaryo metni, ülkemiz dış politika oyuncuları tarafından çok çok dikkatle okunmalıdır. Satrançta ikinci üçüncü değil yedinci hamleyi görebilmek üstün bir zeka, bilgi ve tecrübeyi gerektirmektedir. Bu nedenle Türkiye’deki zeki olduğu kadar bilgili ve tecrübeli diplomatlarından oluşan özerk biraz da gizli bir komisyon oluşturularak şer güçlerin yapboz oyununun eksikliklerini keşfetmek gerekmektedir.
Böylesi sürekli çalışan ve kendi iç dinamizmi olan, komite veya heyet çok rahatlıkla sömürgeci egemen güçlerin oyunlarına müdahale edebilecek hatta onların ezberini bozacaktır.