Siyasete çözüm önerileri yazı dizisinin bu bölümünde, siyasi parti üyeliğinin güvence altına alınması gerektiği konusunu irdelemek istiyorum. Zira yaşanan gerçekler siyasi parti üyeliğinin güvence altında olmadığını göstermektedir.
Yazı dizimin ikinci bölümünde siyasi partilere üye olmanın yargı denetimine alınması gerektiğini ve bunun yöntemini anlatmıştım. Üyeliğin devam etme süreci de aynı şekilde güvence ve garanti altına alınmadığı takdirde bir ucu açıkta kalmış olacaktır.
Bilindiği üzere üyeliğin sona ermesi şu yollarla olmaktadır. 1- Ölüm, 2 – istifa, 3 – ihraç. İhraç konusuna daha sonra dönmek üzere istifa’nın nasıl işlediğine bakalım.
Bir siyasi partiden istifa etmek isteyen kişi, istifa dilekçesini ya kendisi şahsen ilçe yönetim kuruluna vermektedir, ya da noter kanalıyla ilçe veya genel merkeze göndermektedir. İstifa dilekçesinin bu yollarla verilmesinin nedeni, üye olan kişinin kendi istek ve arzusu ile istifa ettiğinin tescilidir. Üyelikten istifa etmek isteyen kişi dilekçesini bir başka kişi ile veya posta aracılığı ile gönderemez. Gönderirse de kabul edilmez.
Zira noterlik kanalı veya kişinin bizzat kendisinin dilekçe vermediği durumların şüphe ile karşılanması gerekir.
Zira bir siyasi parti üyesi istifa etmeyi kafasından bile geçirmemesine rağmen başka birileri onun adına dilekçe doldurup ilçe yönetimine vermesi ve ilçe yönetiminin bunu işleme koyması durumunda üyenin haberi bile yokken istifa etmiş gösterilebilecektir.
Siyasi partilerde usul olarak uygulanan sistem şudur : istifa dilekçesini birisi getiririr. Partinin sekreterine verir. Sekreter aldığı dilekçeyi ilçe yönetim kurulu toplantısına kadar klasöründe biriktirir. Yönetim kurulu toplantısı olacağı gün, dilekçe toplantı salonuna gelir. Yöneticilerin çoğu dilekçeyi bile görmeden karar defterinin altına dilekçede adı geçenin istifasının kabulü yönünde imzasını atar.Böylece istifa işlemi gerçeklştirilmiş olur. Bu kişinin istifa ettiğine dair karar il yönetimine ve genel merkeze bildirilerek kişinin parti üye kütüğünden düşürülmesi sağlanır.Genel merkezler de üyeliğin sona erdiğini cumhuriyet baş savcılığına bildirerek oradaki kütükten de düşmesini sağlarlar.
Bu durum ancak ilçe kongrelerine gidilirken üyelik listesinde üyenin adının çıkmaması durumunda, üyeliğin genel merkeze sorulması sonucunda ortaya çıkabilecektir.Kaldı ki genel merkezde sadece ilçe yönetim kurulunca kişinin istifa etmesi sonucu alınan karar bulunmakta, kişinin istifa dilekçesi ise istifa ettiği öne sürülen ilçe yönetimi arşivinde olmaktadır. Ve işin daha kötü yönü, verilen istifa dilekçesinin aslı her zaman sehven kaybedilmiş olmaktadır.
Bu durumu önlemenin yolu ise yazı dizimizin ikinci bölümünde önerilen üyelik kaydının alınması gibi istifa isteğinin de Parti Üye Yazım Komitesi (PÜYK) tarafından, siyasi partiye üye olan şahsın,şahsen başvurusu ile yapılmalıdır.
Üyeliğe yazılma gibi üyelikten ayrılma da adli denetime taşınmalıdır.
Diğer üyelikten ayrılma biçimi ise partinin disiplin kurullarından birisi tarafından kişinin ihraç edilerek parti ile ilişkisinin kesilmesidir. Bilindiği gibi partilerin illerde, il disiplin kurulu ve genel merkezde ise yüksek disiplin kurulu bulunmaktadır. İllerin verdiği karara karşı yüksek disiplin kuruluna itiraz edilebilmekte. Yüksek disiplin kurulunun verdiği karar ise bağlayıcı olmaktadır.
Burada da olayın yargı denetimi dışına çıkarılması çabalarının önüne geçilmesi gerekir.Yüksek disiplin kurulu kararları nihai değil,yargılanabilir olmalıdır. Zira her türlü devlet olmanın ilk kuralı hukuk devleti olabilmektir.Hukuk devleti olunduğunda demokratik olunabilir, laik olunabilir, çağdaş olunabilir,sosyal olunabilir.Hukuk devleti olunamazsa bunlardan her biri eksik kalmış olur.