Siyasetin Ölçüsü: Çağdaş Uygarlık Olmalı

Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşunda temel hedef belirlenmiştir: 

Bu “muasır medeniyet”, yani “çağdaş uygarlık” düzeyinin üstüne çıkmaktır.

Çağdaş uygarlık; çağdaş demokrasinin tüm kurum ve kurallarıyla yaşatılması demektir. 

Şiddetin hiçbir biçimde sözlerde, davranışlarda ve eylemlerde yer bulmaması demektir. Basın özgürlüğü, medyanın tek ellerde toplanmaması,  yurttaşların haber alma ve bilgilenme özgürlüğünün sonuna kadar sağlanması demektir. İfade özgürlüğünün önündeki tüm kısıt ve engellerin ortadan kaldırılması, yargısız infazların olmaması demektir. 

Sendikal hakların eksiksiz uygulanması, bilimsel ortamın ve özerkliğin sürekli genişletilip geliştirilmesi demektir. 

Çağdaş uygarlıkta siyaset, toplumun mutluluğu için yapılan saygın bir uğraştır. Siyasal partiler yasasının değiştirilmesi, seçim yasasının temsilde adaleti sağlayacak biçimde ele alınması demektir. Bu hedefte demokrasi sadece “oy verme işi” olarak değil, tüm toplumsal kesimlerde, yaşamın her sürecinde “katılımı” ifade eden bir anlayış olmalıdır. 

Çağdaş uygarlık seviyesi, çevre kirliliğinde, bebek ölümlerinde, milli gelirde, işsizlik oranında, gelir dağılımında, bölgesel eşitsizlikte, dünya standartlarını yakalamak demektir.

Ekonomide alternatif büyüme ve kalkınma modelleri olduğunu ve bunlardan ülke gerçeklerine en uygun olanın tartışılarak seçilmesi demektir. 

Bugünün siyaseti çağdaş uygarlık düzeyini engelleyen her çeşit ekonomik, politik, toplumsal koşulları dönüştürme çabası içinde olmalıdır. Sağlıkta, eğitimde, altyapı hizmetlerinde, güvenlikte, geçim koşullarında en gelişmiş ülkeler  nasıl yaşıyorsa o düzeyi en kısa sürede elde etme ve aşma çabası göstermektir çağdaş siyaset.. 

Siyasetin ölçütü toplumun hem bugününü hem de geleceğini sürekli ilerleyen çağdaş uygarlık çizgisinde götürebilmektir. Örneğin 1970’lerde aynı seviyede olduğumuz Kore’den biz bugün 4-5 kat daha gerilerdeyiz.Üstelik birçok alanda olanaklarımız, gücümüz, avantajlarımız daha çokken, kaynaklarımızı kötü ve verimsiz kullandığımızdan hep geri noktalarda yer almaktayız.  

Şu söz otomotiv sektörünün zirve isimlerinden İnan Kıraç’a ait; “Patronlarımı Ar-Ge için zorlasaydım bugün Kore seviyesinde olurduk.” (11 Temmuz  2007, Radikal) 40 yıldır çalışan bir sektör, dünya piyasalarına kendi tasarımı bir otomobil markası verememiştir. Ama Kore Hyundai’ yi yaratmıştır. 

Çok nutuklar atılmış, “Büyük Türkiye” ,“nurlu ufuklar” vaatleri sıralanmış, ama,  karşılaştırmalı göstergelerde hep orta ve daha alt sıralardan da kurtulamamışız. Kanımca sadece seçimlerin değil, hemen her günümüzün esas ilkesi “üretken Türkiye” olmalıdır. İşin başı buradadır. Her ferdiyle, her sektörü, her faaliyeti ve her adımıyla üretken, verimli bir yaşam çizgisini benimsersek, bunu içselleştirirsek sorunların çoğu kendiliğinden aşılabilecektir. 

Yoğun siyaset söylemi ve eyleminin olduğu bu günlerde ölçütümüz her alanda dünya standartları olmalıdır. Kısaca siyasetimizin özü çağdaş uygarlık düzeyine dayanmalıdır. Örneğin herhangi bir malın üretimini konuşuyorsak fiyatta, maliyette, verimlilikte, dünya nerede, biz neredeyiz? Eğitimde, sağlıkta, içmesuyunda dünya hangi kalitede, biz ne durumdayız? Yani artık kendimizi dünya ile ölçmeliyiz.

O zaman niçin yaşam seviyesinde 180 ülke içinde 94’üncü olduğumuzun nedenlerine  de   inebiliriz belki.

print

Bir cevap yazın