Hatırlarsanız, bundan birkaç ay önce domuz gribinin hac ibadeti için Suudi Arabistan’ a gidecek Müslümanlar arasında büyük bir salgına yol açmasından ciddi endişe duyuluyordu. On binlerce hacının domuz gribine yakalanması, binlercesinin ölümü ihtimalinden söz ediliyordu. Çünkü dünyanın dört bir tarafından bu ülkeye akın edecek yüz binlerce hacı adayı birkaç hafta boyunca otellerde, camilerde ve diğer kutsal mekânlarda (özellikle üç gün boyunca Mina’ da kalacakları çadırlarda) birbirleri ile çok yakın temas içinde olacaklardı. Bu da grip virüsü gibi özellikle solunum ve yakın temas yoluyla bulaşan bir mikrop için bulunmaz bir fırsattı. Sağlık Bakanlığımız da bu ihtimali önemseyerek ilk gelen aşıların risk grubunda yer alan hastalardan önce sağlık personeli ile hacı adaylarına yapılacağını duyurmuştu.
İlk hacı kafilesi aşı olmadan gitti, çünkü aşılar yeni gelmişti ve henüz uygulama için hazır değildi. Ancak sonraki günlerde aşılar hazır olmasına rağmen hacı adayları aşıya pek rağbet etmediler.
Mesela, 13 kasım tarihli Hürriyet gazetesinde Fatma Aksu’ nun haberi şöyle:
‘’Hac görevini yerine getirmek üzere dünyanın dört bir yanından kutsal topraklara gelen hacı adayları, domuz gribine (H1N1) meydan okuyan bir atmosfer içinde ibadetini yerine getiriyor. Çünkü, hacı adayları ne aşı oluyor ne de maske takıyor. Hacı adaylarının yoğun olduğu Mekke’deki Diyanet Hastanesi’ne bugüne kadar hiç domuz gribi vakası gelmedi.’’
KORKULAN OLMADI
Hac ibadeti tamamlandıktan sonra Suudi Arabistan Sağlık Bakanı Abdullah al-Rabeeah’ın SPA haber ajansına yaptığı açıklama ise içimizi iyice ferahlattı. Bakan, Mekke’ ye gelen 2 milyon 500 bin Müslüman içinde sadece 73 kişide domuz gribi teşhis edildiğini ve bunların 5’ inin hayatını kaybettiğini açıkladı. Çok şükür ki korkulan olmamıştı!
Bakan açıklamasında çocukların, çok yaşlıların ve ciddi hastalıkları olanların hacca gönderilmemesini istediklerini de belirtmiş ama buna uyulduğunu hiç sanmıyorum. Çünkü çevremden biliyorum ki Müslümanlar için hac çok önemli bir ibadet. Hacca gitme fırsatı yakalamış olan bir Müslüman’ı hastalık bahanesi ile korkutmak ve bu yoldan döndürmek mümkün değil. Birçok hacı adayının ölmek için bilhassa kutsal toprakları tercih ettiğine de eminim.
Bakan’ ın verdiği bilgiye göre ölenlerin dördü 70 yaşın üzerinde olan Fas, Pakistan, Hindistan ve Sudan’ lı, biri ise 17 yaşında Nijerya’ lı bir kadınmış. Hepsinin de kanser ve kalp hastalığı gibi grip bakımından ölüm riskini artıran hastalıkları varmış.
Sağlık Bakanı’nın verdiği bir başka önemli bilgi de hac ibadeti için gelenlerin sadece yüzde 10’ unun aşı olmuş olmaları.
Tabi ki teorik olarak bazı hacılarda domuz gribi belirtilerinin ülkelerine döndükten sonra ortaya çıkması mümkün ama birçoğunun haftalardan beri kutsal topraklarda olduğu düşünülürse bunun çok fazla kişiyi ilgilendirmesi pek de mümkün görünmüyor.
GELELİM NETİCEYE
Bugüne kadar hep tüm dünyada gereksiz bir ‘domuz gribi korkusu’ pompalandığını söyledim durdum. Allah’ a çok şükür ki bugüne kadar ortaya çıkan veriler beni doğruluyor.
DSÖ’ ne göre, salgın başladığından beri 8 ayı tamamlamak üzere olduğumuz şu günlerde domuz gribi yüzünden ölenlerin sayısı 8 bin 750. Oysa mutad gripten her sene en az 250 bin kişi hayatını kaybediyor.
Ocak ayından sonra daha büyük bir salgın dalgası (buna tsunami de diyebilirsiniz!) bekleniyor. Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulu üyesi Prof. Dr. Gaye Usluer dün ‘domuz gribi vakalarının Şubat ayında en üst seviyeye ulaşacağını’ söylemiş.
Bu endişeleri dile getiren bilim adamlarının elbette haklı gerekçeleri var ama ben onların bardağın boş kısmını gördükleri kanaatindeyim.
Hac farizası sırasında, dünyanın 160 ülkesinden 2 milyon 500 bin insanın çoğunun birkaç hafta süreyle çok yakın temas içinde olmalarına rağmen domuz gribinin 73 kişide görülmesi ve hepsi de ciddi hastalığı olan 5 kişinin ölmesi beni daha da umutlandırdı.
Ocak ayından sonra çok ciddi bir salgın olmayacağını bekliyorum. Gönlüm de böyle istiyor. Dualarım bunun için. Siz de bana katılın.