Geçen hafta Ankara’da ilginç ve kapsamlı sosyal bilim toplantıları oldu.
Benim de içinde olduğum Türk Sosyal Bilimler Derneği 11. Ulusal Sosyal Bilimler Kongresini gerçekleştirdi.
Yine üyesi olduğumuz Türkiye Ekonomi Kurumu 80. kuruluş yılında çok önemli bir toplantı yaptı.
Sosyal Bilimler Kongresinde; Kapitalizmin krizinden insanlık krizine, demokrasiden liberalizme,kürt sorunundan toplumsal sorunlara,tarımdan sosyal bilimlerin gelişimine,milliyetçilikten kimlik sorunlarına, emek hareketlerinden kriz kuramlarına, din ve siyasetten yönetim, toplum, sınıflara, dış politikadan sanayileşme ve medyaya kadar çok çeşitli alanlarda bildiriler sunuldu, sorular ortaya atıldı ve tartışmalar yapıldı.
Türkiye Ekonomi Kurumu toplantısında ise; iktisat eğitimi ve küresel kriz, iktisadi birey ve rasyonellik, kriz sonrası büyüme ve sanayileşme politikaları gibi daha güncel konular oldukça derinliğine ele alındı, irdelendi..
11-12 aralık 2009 tarihlerinde de TMMOB sanayi kongresi düzenledi.
Anlaşılan Ankara’da bazı kurumlar Türkiye’nin gerçek gündemini konuştu…
Örneğin, sanayi kongresinin ana teması; Dünya Ekonomik Krizi ve Türkiye Sanayinin Yeniden Yapılanması idi.
Gerçekten de bugün bir numaralı ekonomik sorun işsizlikse, iş ve istihdamsa, yoksulluk ve gelir dağılımı ise işte bu toplantılarda çok yönlü öneriler-çözümler konuşuldu, tartışıldı.
Tüm bu etkinlikleri özetlemek bir yazıya sığmaz.
Geniş zamana yayarak varılan sonuçları sizlerle paylaşmak-tartışmak istiyorum..
Gülten Kazgan hoca, geniş bir iktisat kuramına ihtiyaç olduğundan söz etti.
Recep Kök iktisadı felsefesiz düşünemeyeceğimizden bahsetti.
Ben de bu görüşlere katılmakla beraber,iktisadi bireyi ekonomi biliminden değil, daha çok edebiyattan öğrenebileceğimizi belirttim. Örneğin Dostoyevski’nin Yeraltından Notlar kitabından öğrendim ben insanın temel özelliklerini.. Tolstoy Savaş ve Barış’tan..
Örneğin romancı Kaan Arslanoğlu kitaplarından öğrendim insan “homo economicus” mu değil mi diye..
Tahsin Yücel ne güzel anlatır tüketim tutkunluğunu “Kumru” romanında..
İnsanın insanla, toplumla, düzen veya sistemle ilişkilerini öyle neoklasik iktisattan öğrenemiyoruz..
Kriz hiç de öyle insanların açgözlü olmasından değil, daha temelde üretim ve tüketim ilişkilerini belirleyen toplumsal dinamiklerden çıkmıştır. Ve bunlar saptanmıştır.
Hem insanlığın hem toplumumuzun bu temel soru ve sorunlarını bilimsel temelde tartışmaya ve araştırmaya devam edeceğiz.
Gelecek yazılarda daha derine inmek istiyorum.