Sosyal güvenlik konusunda son iki üç yıl içinde zor olan yapıldı. Her üç kurumun birleşme sürecine girildi ve hatta bu birleşme bir çok ilde iyi bir entegrasyon/eşgüdüm ile sağlandı bile. Şu an için, Sosyal Sigortalar Kurumu ile Bağ-Kur un eşgüdümü ve/veya birleşimi Emekli Sandığı’na göre daha iler boyutta diyebiliriz. Yeni sosyal güvenlik yasasının (5510 Sayılı Sosyal Sigortalar Ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun) ufak tefek düzeltimleri yıl içinde yapılmış ve alt uygulama yönetmelikleri de tamamlanmak üzeredir. Daha dün gibi hatırlıyoruz, bırakın her iki kurumdan her üç kurumdan maaş alan bile olmuştu. Ama bu gün için, devletin mernis vatandaşlık numarasını devreye soktukça bu tür garabetler neredeyse imkansız hale gelmiştir. Vergi daireleri vergi numarasını zaman içinde kaldırıp vatandaşlık numarasına geçeceklerini bildirmişlerdi. Aynı yöntemi Çalışma Bakanlığına bağlı Sosyal Güvenlik Kurumundan da bekliyoruz. SAĞLIK SİSTEMİ DİBE DOĞRU DOLU DİZGİN 2000 yılında SGK’nın (SSK+Bağ-Kur+ES) toplam 1 milyar 61 milyon. YTL olan sağlık harcaması, 2007 yılında 19 milyar 984 milyon YTL‘ye yükselmiştir. 2008 yılının ocak ve şubat ayındaki (sadece 2 ay) toplam sağlık harcaması tutarı ise, 4 milyar 153 milyon YTL olarak gerçekleşmiştir. Başta özel hastaneler olmak üzere kamu hastaneleri de dahil olmak üzere sosyal güvenlik sistemine olan yüklenmeleri, sistemi inanılmaz derecede zorlamakta, bu gidişle çok yakında sistemin iflası beklenmektedir. Bu durum ayrı bir yazı konusu olduğu için konuyu alarm notu ekleyerek geçiyoruz. Zira başka bir alarm veren konumuz bizi bekliyor. Eğitimde Sosyal Güvenlik Hukuku İş Hukuku ile birleştirilerek verilir genelde. Ve dersin adı da “İş ve Sosyal Güvenlik Hukuku” olur. Sosyal güvenliği sağlık sigortalılığını hariç tutmak kaydıyla düzelme sürecine girdi olarak değerlendirip bir kenara koyarsak, meselenin iş hukuku ve istihdam boyutuna dayanmış oluyoruz. Sağlık güvencesi sistemindeki yeni değişiklikler, sağlık giderleri faturalarının aşırı ve sahte şişkinliği sosyal güvenlik kurumları için bir kabustur. Bu kabustan kurtulmak ve sosyal güvenlik kurumunu finanse etmek için hükümetin vergi ve prim oranlarında artışa gitmesi durumunda işçi ve işverenin sosyal güvenlikten kaçması gibi başka bir tehlike kendini göstermektedir. PERSONEL DEVİR HIZI YÜKSEKLİĞİ İSTİHDAM ORANI RAKAMLARINI YANILTIYOR! Sigortasız işçi çalıştırma personel devir hızını yükseltmekte, yüksek devir hızı da istihdam istatistiklerini yanıltmaktadır.Sosyal güvenlik sisteminde en önemli ilkelerden birisi de katlanılabilirliktir. Yani insanın ihtiyat için ayırabileceği miktardır. İnsanoğlu karakteri gereği genellikle kısa dönemlik faydaya göre hareket ettiğinden sigortalı çalışmaktansa sigortasız fakat on birimlik yüksek maaşı tercih etmektedir. Sosyal güvenlikte işçi ve işverenden kesilen primler, katlanılabilirlik oranının üzerindeyse veya genel ücret düzeyleri çalışan için sigorta primi ödeyemeyecek derecede düşükse, bu durumda kişiler ve kurumlar orta yol bularak sigortasız istihdamı tercih etmektedirler. Bu da fiktif / sanal bir durum ortaya çıkarmaktadır. İşsizlik oranları kayıt dışı istihdam nedeniyle olduğundan daha fazla çıkmaktadır. Sosyal güvenlik sisteminin katlanılabilirlik düzeyi bu noktada kilit rol oynamaktadır. Primlerin yüksekliği vergilerin yüksekliği nedeniyle sosyal güvenlik açısından kayıt dışı durum işverenin patronaj duygularını kabartmakta, herhangi bir iş sözleşmesine tabi olarak çalışılmadığı için işgören sudan sabundan bahanelerle işten çıkarılabilmektedir. Hatta bir çok işveren yasal zorunlu sigortalı çalıştırma kapsamından kurtulmak için iki üç ayda bir yeni işgörenler bularak sigortalı personel çalıştırmayı ötelemektedir. Bu yüksek oranlı personel devir oranları da mevcut işsizlik veya eksik istihdam istatistiklerini yanıltmaktadır. Sonuç olarak, siyasal iktidarın öncelikle/acilen popülist politikalardan arınarak özel sektör sağlık kurumlarının sosyal güvenlik kurumlarını sömürmesine engel olacak mekanizmayı ortaya koyucu hukuksal düzenlemeleri yapması gerekmektedir. Piyasanın canlandırılması için hala dünya standartlarının çok üstünde olan işverenler için sabit gider vergilerin düşürülmesi gerekmektedir. Eğer devlet otoritesi üstesinden gelemeyeceği bir hizmeti yürütüyorsa, bu hizmeti yürütmekte ısrar etmesinin anlamı yoktur. Vatandaş olarak vergilerimizle kötü bir yönetimi finanse etmektense kendi paramızla daha iyi hizmeti almaya hakkımız olsa gerek.
Esenlik dileklerimle.