Tıpta teknolojideki gelişmelerden en fazla yararlanan tıp dallarının başında radyoloji geliyor. Tomografi, manyetik rezonans, sintigrafi, PET gibi görüntüleme yöntemleri doktorların da hastaların da işlerini inanılmaz derecede kolaylaştırdı. Bu tetkiklerle henüz hiçbir belirti vermeyen pek çok hastalığın erken teşhisi ve bu sayede de tedavileri mümkün olabiliyor.
Ancak bu incelemelerin çoğunda X-ışınlarının kullanılması bazı sakıncaları da beraberinde getiriyor. Bunların başında kanser riski geliyor, çünkü kanser oluşumuna yol açabilen faktörlerden biri de yüksek dozda radyasyona maruz kalmak
Geçtiğimiz günlerde NEJM isimli önemli bir tıp dergisinde yayınlanan bir araştırmada, her sene en az 4 milyon Amerikalı’ nın tıbbi tetkikler dolayısıyla yüksek dozda radyasyona maruz kaldığı, bunların 400 bininin aldıkları radyasyon miktarının nükleer santrallerde çalışanların bir senede almalarına izin verilen maksimum dozunun bile üzerinde olduğu belirlendi.
Araştırmaya göre, radyolojik inceleme yapılan kişilerin aldıkları ortalama radyasyon miktarı 2.6 miliSievert (mSv) olarak bulunmuş ki, bu oldukça düşük bir doz ve insan sağlığı için herhangi bir tehlike oluşturmuyor, ancak hastaların yüzde 20’ sinin orta derecede, yüzde 2’ sinin ise yüksek derecede radyasyon almış olmaları üzerinde durulmaya değer bir konu.
Radyasyonun kansere sebep olduğu konusunda hiçbir şüphe yok ve alınan doz arttıkça kanser riski de artıyor. Tüm kanserlerin yüzde 2’ sinin sebebinin radyasyon olduğu biliniyor. Tabii ki bu hemen ortaya çıkan bir olay değil, radyasyona bağlı kanser oluşumu için uzun senelerin geçmesi gerekiyor.
Araştırmada en çok tomografi ve kalp sintigrafilerinden dolayı radyasyona maruz kalındığı belirlenmiş.
Tomografiler özellikle beyin, göğüs ve karın boşluğu hastalıklarının görüntülenmesinde en çok yararlanılan radyolojik inceleme yöntemleri. Tek bir tomografinin ciddi bir tehlikesi yok ama genç bir insanın hayatının ilk yıllarından itibaren radyasyona maruz kalmasının kanser riskini ciddi şekilde artırabileceği unutulmamalı.
Tomografiler değişik amaçlarla istenebiliyor.
Bir: Hastanın muayenesinde veya akciğer grafisi veya ultrason gibi incelemelerinde ne olduğu tam olarak anlaşılamayan bir lezyonun daha ayrıntılı olarak değerlendirilebilmesi için.
İki: Bilinen bir lezyonu olan hastanın durumunda bir farklılık olup olmadığının belirlenebilmesi için.
Üç: Kanser teşhisi konmuş bir hastada hastalığın yaygınlığının saptanması için.
Dört: Hiçbir şikâyeti olmayan kişilerde check-up için.
Kalp sintigrafileri ise kalbi besleyen koroner damarların incelenmesi ve kalp fonksiyonlarının değerlendirilmesi için yapılan bir inceleme.
Tabii ki bu radyolojik incelemeler mutlaka gerekli oldukları için yapılıyorsa diyecek bir şey yok, ama bu tetkiklerin önemli bir kısmının fuzuli yapıldığından da kimsenin şüphesi yok. Bu konuda yapılan bir araştırmada tomografilerin üçte birinin gereksiz istendiği sonucuna varılmış olması bunun en güzel kanıtı.
Araştırmaya katılan uzmanlardan biri olan Yale Üniversitesi kardiyologlarından Dr. Krumholz, ‘Doktorların bir kısmının hastalarını dinlemek, ayrıntılı olarak sorgulamak ve muayene etmek yerine onları hemen tetkike göndermelerinin’ de gereksiz incelemelerin önemli bir sebebi olduğunu söylüyor. Hastaların doktorlarına ‘Bu testin gerekli olup olmadığını ve test sonucunun tedaviyi ne ölçüde etkileyeceğini’ mutlaka sormaları gerektiğini hatırlatıyor.
Bazı doktorların bilgi ve tecrübe yetersizliği, bazılarının hata yapma korkusu, bazılarının ise bu tür incelemeler için komisyon almaları veya radyoloji merkezleri ile ortaklıkları olması da gereksiz testlerin sebepleri arasında.
Gelelim neticeye
Birçok laboratuar incelemesinin boş yere yapıldığı ve bunların sonuçlarının tedavi ve hastanın iyileşmesi üzerine bir etkileri olmadığı biliniyor. Bunun ciddi ekonomik kayıplara yol açması bir tarafa, radyasyon yüzünden insan sağlığı tehlikeye de atılmış oluyor.
Elimizde herhangi bir istatistiksel veri olmamakla beraber ileri radyolojik incelemelerin ülkemizde de gelişmiş ülkelerdeki kadar hatta onlardan daha çok uygulandığını biliyoruz.
Doktorlarımızı bu tür tetkikleri isterken daha çok düşünmeye, hastaları da kendilerinden istenen tetkikin getiri ve götürüsünü doktorları ile tartışmaya davet ediyoruz. X-ışını ile yapılan tetkiklerin çocuklar için çok daha zararlı olduğu ise asla unutulmamalı.