Truva Atları Yemen Ellerinde (İllerinde)
Ortadoğu’da Afganistan ve Irak’a ettiği zulümden yeteri kadar haz alamayan Amerika şimdi de gözünü aç kurtlar gibi Yemen’e dikti.
Stratejik açıdan Hint Okyanusu ve Süveyş Kanalı’na açılan köprü konumundaki Yemen maalesef nasipsiz bir ülke ve dünyanın sayılı bereketsiz çorak topraklarıyla açlık sıralamasında başlarda.
Yemen, 1962 senesinde sıcaklara yenik düşen Britanya Kuvvetlerinin geri çekilmesiyle bağımsızlığına kavuşmuştur. Ülkenin milli güvenlik yönünden en büyük şansı topraklarında ve ekonomisinde hiç’liğe sahip olmasıdır.
Zira teknolojinin elle atılan silah ve bombalarla sınırlı olduğu yıllarda, gelen işgalci orduların Yemen’de biraz dolanmalarını sağlamak onların en büyük savaş taktiğidir.1916’da ülkeyi işgal eden İngiliz Ordusuna memleketin sahip olduğu kahve haricinde ihraç etmeye değecek tek varlığı olan tuzlu balıktan ikram edilir ama karşılığında bombardımanla mukabele görülür. İngilizler bombalarlar bombalamasına ama birkaç saat içinde kavurucu sıcağa dayanamayıp kaçarlar. Savaşta bulunan Albay Mc Cormick günlüklerinde bu olaydan şöyle bahseder:
“Yemen’e girdiğimiz zaman gördüğümüz manzara uçsuz bucaksız bir hiçlikti. Bu en başta çok heyecan vericiydi çünkü hayatımda hiç hiçliği gördüğümü hatırlamıyorum. Tamamen, katı, mutlak bir hiçlik içerisindeydim ve bununla ilgili yapabilecek hiçbir şey yoktu.
Ve şu da tarih sayfalarında geçen bir hadisedir ki, Osmanlı zamanında tembihlenmesine rağmen ısrarla tifolu suyu içen askerler hastalıktan ölmüştür. Hatırlatmadan geçemeyeceğim Osmanlı bu nasipsiz ülkeden topladığı vergileri yine Yemen için kullanmış tek bir kuruşunu oradan çıkarmamıştır ama onlar da ahde vefa göstermiş 1923’e kadar kendilerini Osmanlı tebası kabul etmiş hatta abartıp TBMM’ye milletvekili göndermeye kalkışmışlardır. Vel hasılı kelam, Türkülerde söylendiği gibi kan döktüren, ağıt yaktıran memlekettir Yemen elleri…
Kendini çok akıllı sanan Amerikalıların kendi dikkatsizlikleri sebebiyle, Noel Günü iç çamaşırının içine patlayıcı saklayan Yemenli gencin Amsterdam-Detroit yolcu uçağına yaptığı saldırı girişimini bahane eden Amerika, ingiltere’yi de hainliğine ortak ederek, sözde terörle mücadele için yeni bir cehpe açmaya niyetleniyor. Nitekim Amerika medyasında da son günlerde Irak ve Afganistan’dan sonra Yemen’in de Ortadoğu bölgesinde üçüncü bir savaş cephesi olabileceğini dile getiriliyor.
Her ne kadar saldırı girişimindeki güvenlik boşluğu hususunda kendini suçlayıp aklınca günah çıkamaya kalkışsa da, Obama durup durup Yemenli saldırganın El-Kaide’de yetiştiğini dillendirerek Amerika’nın yeni bir terör tehtidi altında olduğunu söyleyip, zengin yer altı kaynaklarına sahip ülkeyi işgal etmek için dünya kamuoyuna bilinçaltı yapıyor.
Aden körfezini gözüne kestiren Amerika, Somali ve Yemen’de petrol geçiş hatlarını kontrol altına alıp, Hint Okyanusu’na açılan bir üsse sahip olmayı hedefliyor.
Yemen nüfusunun %30’unu oluşturan Husi’ler Sünni mezhebine en yakın şii bir mezheb olan Zeydi mezhebine mensuptur. Yemen’i Şiileştirme niyetinde olmadıklarını söyleyen Husi lideri, Suutluların, Husi’lerin İran bağlantısı olduğunu ispatlamak adına iddia ettikleri gibi İsna Aşeriye mezhebinden olmadıklarını ve İsna Aşeriyye mezhebiyle ilgili bir taleplerinin de olmadığını söylüyor. Saad bölgesindeki husumet sanılanın aksine mesheb savaşı değildir. Husi’ler Amerika ile teröre karşı stratejik mütabakat yapmakta olan Yemen Hükümetine, İsrail’in Filistin’de, Amerika’nın Irak’ta yaptığı insanlık dışı katliamlar dolayısıla çok ciddi şekilde tepki gösterip ve her Cuma namazı çıkışında Amerika ve İsrail aleyhine sloganlar atılmasıyla başlamıştır. Zeydi mezhebinin manevi lideri Şeyh Ahmet Yasin’e düzenlenen suikast sonucunda Husiler, İsrail karşıtı sloganları daha yüksek şekilde haykırmaya başlamış ve hükümetin İsrail karşıtı slogan atmayı bırakmaları konusundaki baskıları Husiler üzerinde artmış ve savaş alenen başlamıştır.
Siyonistler Yemen’e, Suudi Arabistanlı Vahabilik taraftarlarıyla Yemenli Şiiler arasında gerçekleştirilen bir savaş alanı olarak bakıyor. Ve Müslümanlar arasındaki savaşı zevkle izliyor. Bu arada Yemen’de bulunan küçük bir Yahudi topluluğunun İsrail ve Amerika’ya gönderilmesi Obama hükümetindeki diğer Yahudi lobisi üyelerinin Afganistan’daki savaşı Pakistan ve çevre ülkelere yayma niyetini artırıyor. Husilerin Yahudilerden destek aldığını söyleyen Yemen hükümeti, vaktiyle İsrail’in Filistin’i işgal etmesinden önce Yemen’de 60000 Yahudi olduğunu sonra bu Yahudilerin Filistin’e göçtüğünü, kalan Yahudilerin de Husiler tarafından tehdit edildiğini iddia etse de Husiler, Yahudilere yapılan esas tehditin yerel halk tarafından gerçekleştirildiğini, kendilerinin Yahudi halkla bir sorunları olmadığını söylüyorlar. Sloganlarındaki hedeflerin Siyonizm taraftarı Yahudiler olduğunu, aksi taktirde İsrail’in Lübnan ve Filistin saldırılarına destek vermeyen Yahudilere karşı hiç bir hedeflerinin olmadığını belirtiyorlar.
El-Husi, Yemen Yönetiminin İran’dan lojistik destek aldıklarının iddia etmesini, Yemen Yönetiminin Suutlulardan destek sağlamak için ortaya attığını, kendi olanaklarından başka dışarıdan hiçbir şekilde destek almadıklarını söyledi.
Suudi Arabistan’a göre, Yemen’e düzenlenen saldırıların gerekçesi, Husiler’in Yemen-Suud sınırındaki askerlere saldırmasıydı. Suudi Arabistan Yemen’e saldırmadığını, kendi topraklarına sızan Husiler’i çıkarmak için operasyonlar düzenlediklerini söylese de Husiler Duhan dağına çıkarak orada Suutlular için tehlike oluşturan Yemenlileri oradan kovduklarını ve istekleri üzerine otoriteyi suutlulara bıraktıklarını söylüyorlar ve Katiyen Arabistan topraklarına girmediklerini sadece Yemen Ordusuyla aralarındaki husumette Suudi Arabistan’ın uzak durmasını ve Yemen Ordusu’na destek vermemesini istediklerini savunuyorlar.
Husiler’in ülkedeki birlik ve beraberliği bozmalarının, hükümetteki memurların görevlerini yapmalarını engellemelerinin, hükümet güçlerine ve sivil halka saldırmalarının, kontrol noktalarına saldırıp yol kesmelerinin, halkın zekatını hükümete vermesini engellemelerinin, camilere güç kullanarak girip, imamlara ve namaz kılanlara saldırmalarının, Yemen’de ırkçı ve mezhepçi çatışmaları körükleyip, camilerden Yemen bayraklarını indirerek Hizbullah bayraklarını asmalarının, camilerin ibadet yeri olmasına aykırı olarak Cuma namazlarında slogan atmalarının hiçbir şekilde kabul edilebilir bir yanı yoktur, ki (bence bunların hepsi Mason provakasyonudur) ama Suudi Arabistan’ın savaşa girmesindeki temel sebep, Husiler’in başlattığı Amerika ve İsrail karşıtı sesi kısmak ve Husiler’in bölgedeki diğer Arap toplulukları da etkileyerek Amerikacı politikalarının değişmesi yönünde girişimde bulunmalarını engellemektir.
Yemen’in kuzeyinde Şii Müslümanların yaşadığı Sade eyaletine 2090 füze ile bombardıman yapan Suudi Arabistan ve Yemen Ordusu amaçlarına ulaşamamış ve yönetim El-Husi’nin elinde kalmıştır. Amerika dostumuz feda olsun postumuz mantığı ile her ne bahaneyle olursa olsun sırf emperyalistlere yaranmak için Müslümanlara hava saldırı yapan Suut’u şiddetle kınıyorum. Ayrıca bölgeye hava saldırısında bulunan Amerika’nın burada kitle imha silahları kullandığı söyleniyor.
Yalnız benim burada dikkatimi çeken, Riyad ordusunun Cebel Dohan ve Cebel Madud bölgelerini ele geçirmek için geniş çaplı saldırı başlatmış olmasına ve son teknoloji silahlarla karadan da saldırmalarına rağmen oradaki gariban Müslümanlar tarafından geri püskürtülmüş olması ve bu bölgede 6.sı gerçekleştirilen saldırıda da en son 280 füze atan Suut Ordu’sunun toplamda 4 uçağının düşürülmüş olması ve halen bir netice alamamış olmalarıdır.
Acaba Yemen Ordusu’nun iddia ettiği gibi Husiler gerçekten Yahudiler’den destek mi alıyorlar? Çünkü bu masonik uşakları Körfez Savaşında da olduğu gibi müslümanı müslümana kırdırmaka pek meraklıdırlar. Çok mecbur kalmadıkça ellerini asla kana bulamaz maşayla tuttukları piyonların birbirini nasıl yediğini perde arkasından izlerler. Kimileri tarafından gerilla mucidi ilan edilen Lawrence’ın Arapları nasıl birbirine düşürdüğünü hepimiz biliriz. En önemlisi dünya’nın başına bela olan, Müslümanların bütün prestij ve itibarını mahveden El-Kaide örgütü musevi veya masonik ideolojinin emrindeki truva atının içindeki askerlerdir. Gözünü kan bürümüş İsrailoğulları kendilerinden olmayan her din ve mezhepteki insanı öldürmekte asla tereddüt etmezler ama bu hunhar emellerini çoğu zaman taşeron kullarak gerçekleştirirler.Muhtemelen Husi’ler de öyle. Şu da ayrı bir gerçektir ki, bir müslümanın diğerine menfaati için verebileceği zararı on gayrımüslim bir araya gelse veremez…