20. Asrın yarısından çoğu, ülkemizin hep rejim konuları gündemde olmuştur. 1945-46 demokratları rejim konularını halka yaymış ve sevdirmişti. Halkımızın önüne 1945’ li yıllardan başlayarak, 2009 yılına kadar demokrasi, rejim konuları ağırlıklı, siyaset, çift meclis, Anayasa Mahkemesi, Hâkim güvencesi, nispi temsil, üniversite bağımsızlığı gibi konuları her gün, pişirip pişirip gündeme konulmuş. , Vallahi inanır mısınız, bir günde bu konuları konuşmaktan bıkmamıştır. Öyle ki, o yıllardaki parti örgütlerinde bulunan ocak ve bucak başkanlıkları, ilçe ve il örgütleri, il genel ve belediye meclis üyelikleri, partilerin üst kademe yöneticileri, başkanlıkları ve hatta birçok Bakanların yetişişleri bu kademelerden olmuştur.
Demokratlar, ülkenin dört bucağına, mantar eker gibi demokrasiyi, demokratlığı, demokrat olmayı yaymış, halka mal etmiş ve pekiştirmişti. Türkiye’ nin gündeminde, köyünden, büyük merkezlere kadar siyaset, halkın aklından, fikrinden, kafasından hiç çıkmamış ve çıkarılmamıştı.
Meydanlarda “Hâkimiyet Kayıtsız Şartsız Milletindir” sözleri korolar halinde söylenmiş, bu demokratların, yani demokrat partilerin bir nevi amentüsü olmuştu.
60 Yıldan beri ülkenin dört bir yanını, hep demokrasi, rejim ve siyaset konuları sarmış, bir türlü gündem maddesinin birinci sırasından inmemiştir. Hala da bu devam etmektedir.
Şimdi lütfen dikkat buyurun. Son 6 aydan beri ülke medyasında, radyo ve gazetelerinde, televizyonlarında, dergilerinde yapılan toplantılar, mitingler, verilen konferanslar, sürdürülegelen söyleşiler, konuşmalar, yazılan tüm yazılar, hatta o kadar ki, tatillerdeki dinlenme sırasında ele aldığımız konular, hep yüksek siyaseti ve siyasetçileri ilgilendirmektedir.
Genel Kurmay şöyle dedi, böyle açıklama yaptı, basın toplantısında ağır konuştu, çok önemli konulara girdi. Hükümet anında cevap verdi. Başbakan yardımcısı bastırdı. Anayasa Mahkemesi Başkanı şöyle ve böyle konuştu. Muhalefet, 12 Eylül’ ü ele aldı. BAYKAL böyle yaptı. BAHÇELİ, hem BAYKAL’ a, hem de hükümete vurdu, vuruşturdu gibi, biçim ve içeriğinde açıklamalar, hergün ulusal basında, ulusal medyada bu konulardan başka, ağırlıklı başka konuyu görüyor, okuyor musunuz? Basında bulunan iki yüz- üç yüzü aşan köşe yazarlarının işlediği başka konular var mı? 10 günlük Hürriyet gazetesini önünüze koyunuz. Fransa’ da yayınlanman ünlü Le Monde gazetesini, İngiltere’ de yayınlanan quardian, The Daily Mail gazetesini koyunuz. Basın ve iletişim konusunda ünlü bir bilim adamını davet ediniz, kendilerine, “İşte hocam üç gazetenin 10’ ar günlük sayıları önünüzde. Lütfen inceleyiniz bize bu gazetelerde çıkan haberler, makale ve fıkraları, yorumları, incelemeler, hatta ilan ve yorumlara kadar inceleyiniz istatistik rakamları çıkartınız. Acaba hangi konu Türkiye, İngiltere ve Fransa’ da birinci sırayı işgal etmiştir. İkinci ve üçüncü sırada hangi konular sıraya girmiştir ve ele alınmıştır. Bunları lütfen oranlandırınız. Deyiniz. Vallahi inanıyoruz ki, Türkiye’ de birinci sırada da ve ikinci sırada da siyaset ağırlığını ortaya koyar % 80’ lere, % 90’ lara varır. Ve rekorumuzu hiç Batılı ülke bizi aşamaz.”
Yaa kardeşim, sen Genel Kurmay Başkanısın, orduların başındasın. Vatan Sathındaki ordular, deniziyle, karasıyla, havasıyla kuvvet komutanlıkları olarak, Jandarması, Mit’ iyle, istihbaratıyla, askeri okulları, harp okulları, harp akademileriyle hepsi senin sorumluluğun altında. Geç bunların başına. Sen ömrünü bunların başında geçirmişsin. Sen siyasete ne karışır durursun. Bu ülkenin halkı seçmiş, onları görevlendirmiş, onlar da meclisler hükümetler kurmuşlardır. Sende ikide bir Genel Kurmay Başkanı olarak ortalıklara ne çıkıyorsun. Senin siyasetçileri böyle küçük görmeye, onları bir nevi beceriksiz diye itham etmeye, güvenmemeye hakkın var mı?
Sen Başbakan olarak hükümetini idare et. İkide bir Anayasa Mahkemesine, habire muhalefete, zaman zaman saman altından ordu yetkililerine boyna mesajlar ne gönderir durursun? Ana muhalefetçiler, muhalefetçiler sizin hükümetten başka, Recep Tayyip ERDOĞAN’ dan başka çatacağınız konu yok mu? Ciddi ciddi dış siyaseti ele alsanız. Ciddi ciddi milli eğitimin, üniversitenin, maliyenin, Avrupa Birliğinin konularını ele alsanız, ekonomiyi tartışsanız, yatırımları alınız. Halkı bilgileriniz, dokümanlarınız eksik ise tamamlasanız boyunuz mu küçülür.
Cumhurbaşkanı bir yasayı Anayasa Mahkemesine götürmüş, onun bazı maddelerini iptal ettirmiş ise bunu, normal bir Cumhurbaşkanı işi ve görevi mütalaa etseniz hükümet olarak itibarınız mı düşer. Bırakınız Cumhurbaşkanı da, hükümet de, meclis de, mahkeme de, yüksek mahkemeler de, ordu da iç ve dış siyaset de kendi görevlerini, enine boyuna incelesin, çalışsın, hamleler yapsın. Arap saçı gibi dolanarak her kez, her makam Türkiye’ de 60 yıldan beri, ele alınan konular, temcit pilavı gibi, pişirilip habire önümüze konmasın. Bu bizi, döner döner bina okur, arabın lalelisi gibi aynı şarkıları söyler, aynı şarkıları dinler ve aynı yerde yerimizi saymaktan ileriye götürmemektedir.
Çok yüksek siyasetçiler, Bakanlar, bakmayanlar, yüksek hukukçular, çok yüksek yargıçlar, çok yüksek generaller, çok generaller, az generaller ve anlı şanlı meclislerimizin, anlı şanlı büyükleri, ünlüler, az ünlüler, çok ünlüler artık ne olur, değişmez gündem maddelerinizi, uğraş konularınızı değiştiriniz. Türk halkı çoktan değişti. Farkında bile değilsiniz! Heyhat!..