Türk Petrolleri Üzerine Dönen Dolaplar… II

TPAO’NUN FAALİYETLERİTPAO devletin resmi petrol şirketi olarak ülkedeki petrol faaliyetlerinde en dikkat çeken kurum olma özelliğini koruyor. Bu kapsamda 2002 yılında yurt içinde yapılan faaliyetler şöyle:

3 adet petrollü kuyu, 7 adet gazlı kuyu, 2 adet kuru kuyu, 2 adet gaz emareli kuru kuyu, 1 adet gaz emareli sulu kuyu, 1 adet gaz, petrol emareli sulu kuyu, 1 adet sulu kuyu, 1 adet jeolojik nedenle terk, 1 adet geçici terk, 1 adet petrol, gaz emareli kuyu, 1 adet workover, 2 adet devam eden kuyu, 4 adet müteahhitlik hizmeti verilen kuyu, 1 adedi devam ediyor şeklinde açılan kuyular sıralanabilir.

Türkiye’nin 2002 yılı itibarıyla toplam ham petrol üretimi 2,441,533 tonu bulurken TPAO’nun bundaki payı ise 1,712,038 ton. Bunlara karşılık yine aynı yıl içindeki ithalat miktarı ise 23,661,800 tona ulaşıyor.

ASPARUK’UN DİKKAT ÇEKİCİ AÇIKLAMASI

Türkiye’de çeşitli dönemlerde pek çok yetkili ülkenin zengin petrol yatakları üzerinde kurulu olduğunu dile getirmiştir. 1941 yılındaki Meclis açılışında devrin Cumhurbaşkanı İsmet İnönü “Eğridir petrol araştırmaları müspet sonuç vermiştir” demişti. Ancak daha sonra Eğridir petrolleri unutuldu.

1 Ekim 2001 tarihinde ise yine TBMM açılışında Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Cumhur Asparuk gazetecilerin sorusu üzerine; “Bırakın Afganistan’ı Türkiye’ye bakın. Türkiye zenginlikler içinde fakir bir ülke. Dünyanın en zengin petrol yataklarının 6 bin metre derinlikte bile olsa Türkiye’de olduğunu biliyor muydunuz?” şeklinde cevap vermiş ve o tarihte ülkenin petrol zenginliği bir anda gündeme oturuvermişti. Ancak yine belirli bir güç, bunun göz ardı edilmesini sağlamıştı.


İSRAİL’İN PETROLE İLGİSİ

Türkiye’nin petrol zenginliği üzerine pek çok uluslararası yabancı şirketin ilgisi olduğu bilinmektedir. Bir de bunların ötesinde devlet olarak Anadolu’nun yer altı zenginliklerini işleterek para kazanmayı tasarlayan güçler vardır.

Serfar Arseven ve Kamuran Akkur’un 6 Haziran 2001 tarihli Akit gazetesindeki şu ifadeleri dikkat çekmiştir: “Son yıllarda İsrail, Türkiye’de petrol ve doğalgaz çalışmalarına hız vermiştir. En mükemmel uydu teknolojisine ve en son doğru bilgilere sahip olan İsrail, Türkiye’de petrol olmasa ne aramakta?”

DEPREMİN ÇIKARDIĞI PETROL

Dr. Ümit Emre’nin Müdafaa-i Hukuk dergisindeki yazısına devam ettiğimizde depremin ortaya çıkardığı petrolden bahsedildiği dikkat çekiyor. 1998 yılında Alexanders’s Gas&Oil tarafından (Suprise oil discovery in Turkey after earthquake – Depremden sonra Türkiye’de sürpriz petrol keşfi) adıyla rapor edilen olaya göre, 29 Temmuz 1998 tarihinde Türk şehrini vuran güçlü deprem sürpriz petrol bulunmasına yol açtı. Ceyhan şehri yakınında su için sondaj yapan köylüler, 140 kişinin öldüğü depremden bir hafta sonra kasabaya döndüklerinde kuyudan kahverengi bir sıvının geldiğini gördüler. Kola gibi kahverengiydi ve akıyordu. Ne olduğunu araştırıken yandığını teşhis ettiler ve petrol olması gerektiğini düşündüler” diyen Ceyhan Kaymakamı Mehmet Oklu, TPAO’nun kahverengi yapışkan sıvıyı test ettiğini ve petrol olduğuna karar verdiğini belirtti. Oklu; “Bu sıvının yer altı petrol rezervlerinden gelen gerçek petrol olduğunu gösterdi. TPAO yetkilileri bu bulguyu onayladılar ama araştırma sonuçlanıncaya kadar yorum yapmaktan kaçındılar.

Buna benzer pek çok örnek 17 Ağustos depreminden sonra bütün Marmara bölgesinde yaşanmıştı. Hatta fay hatları için yapıldığı belirtilen incelemelerin ardından Marmara Denizi’nde petrol ve doğal gaz bulunmuş ve Romanya’dan getirtilen dev platformlarla petrol aranmasına başlanmıştı.

TÜRKİYE’DE PETROL VAR MI?

1939 yılında Petrol Dairesi Başkanı olan ve daha sonraki yıllarda da bu görevini sürdüren Cevat Eyüp Taşman’ın verdiği bir konferansta söylediği şu sözler önemlidir. (Dr. Ümit Emre ise Taşman için son günlerin moda tanımıyla Sabataycı olabileceğine dikkat çekmiştir.) Cevat Eyüp Taşman:

“Memleketimizdeki petrol arama işleri şu şekilde gelişmiştir: Cumhuriyet Hükümetimiz pek erken petrol istikşaflar ile ilgilenmiş ve 1933 de hususi bir kanunla bir Petrol Arama İdaresi teşkil etmişti. Bu teşekkül 1935’den beri Maden Arama Enstitüsü uzvu olarak çalışmalarına devam etmiştir. Bu çalışmalar Memleketin Petrol ihtimalinin birinci derecede cenup topraklarımızda ondan sonra Trakya, Van-Erzurum ve Karadeniz kıyılarında olabileceğini göstermiştir. Binnetice gerek arama gerek istikşaf sondaj faaliyetimiz Mardin, Siirt, Adana ve Hatay vilayetlerinde olmuştur. Bin metre etrafında ve daha derin sondajlar Mardin’de, Basbirin, Hermis ve Kerbentte yapıldığı gibi, Siirt’te Beşiri civarında Raman Dağında da yapılmıştır. Bundan başka Mürefte ve Hayrabolu’da birkaç küçük arama sondajları yapılmış, Adana ve Hatay’da da müteaddit jeoloji ve jeofizik etüt kuyuları açılmıştır. Yaptığımız sekiz derin sondajdan dördüncüsü ve yedincisi Raman Dağında 1940 ve 1941 de bir miktar petrole ulaşıldı. Mürefte’de biraz havagazı bulmuş ise de bulunan miktarlar çok azdır. Fakat bu vaziyet ümitlerimizi kırmış değildir. Memleketimizde petrol teşekkülüne ve toplanmasına müsait büyük sahalar vardır. Petrol bulmanın biricik çaresi dikkatli jeolojik etütlerden sonra mümkün olduğu kadar fazla sayıda sondaj yapmaktır. Memleketimizde de petrol bulunması ihtimali katî surette mevcuttur. Ne kadar fazla sayıda derin sondaj yapabilirsek hiç olmazsa memleketimizin kendi ihtiyacını karşılayacak miktarda petrolü bulma şansını o nispette yaklaştırmış oluruz.”

Devam Edecek…

print

Bir cevap yazın