Turkche Varmı?

Mehmet Serdar VURAL

MAVİNİN GÖLGESİ

Ben pek tv izlemem, izlemeyi sevmem. Geçenlerde bir akşam bir kanalın haber programına şöyle bir uğradığımda, haber sunan arkadaşın şöyle dediğni duydum, “… zirvesi New York”da yapılacak”, ama New York’u “nüyork” olarak sesletti. Uzunca bir zamandır Türkçe’nin yabancılaştırılması, köreltilmesi, etkinliğinin azaltılması üstüne çabalar olduğunu biliyorum ama bu biraz daha farklı bir açı. Hangi yabancı sözcüğü nasıl sesletmeliyiz?

Takıldığım, hatta takılı kaldığım bir dizi sözcük var. Bazılarının sesletimine, bazılarının Türkçe karşılıkları varken, hangi akla hizmetse, yabancı sözcük hallerinden devşirme sesletimlerine . . .

Önce şu kent isimlerinden başlayalım:

Neden nüyork ( New York – Nev York) ? Niye voşingtın (Washington – Vaşington) ? Neden dalıs ( Dallas – Dallas  )? Kim demiş hüyıstın ( Houston – Huston )  diye? Eğer oralar öyleyse, İngilterenin başkenti Landın ( London – Londra )  mı? Yunanistan’ınki Etıns ( Athens – Atina ) mı? Ya da İtalya’nın su kenti Viinıs  ( Venice – Venedik ) mı?

Longman yayınlarının “Look Ahead” isimli, İngilizce öğretimine uygun hazırlanmış bir okul / kurs kitabı serisi vardır. 1. kitabın, eğer yanılmıyorsam, 7. sayfasında bazı sözcüklerle ilgili bir sesletim alıştırması var. Bu sözcüklerden biri “ Ankara” ve sesli olarak yapılan bu alıştırmada yöntem duyduğunuz sözcüğü, duyduğunuz gibi sesletmektir. Sonuç? Ankara = enkıra, yani ana dili İngilizce olan biri nasıl söylüyorsa öyle ! Yani adamların “Ankara” demek gibi bir gayreti yok ve haklılar da çünkü her dilin sesler açısından kendini bir ifade ediş biçimi vardır. Senin dilinde herhangi bir yabancı sözcük nasıl sesletilmesi gerekiyorsa, öyle sesletiyorsun, yani kendi dil – sesletim kurallarına göre. Var mı bugüne kadar adınızı bir Türk gibi sesleten yabancı? Ya da İstanbul’a İstanbul diyen?

Dayanamadığım bir başka sesletim şaklabanlığı da, şu televizyon reklamlarında feryat figan bağırarak reklamı yapılan, mp3 çalma özelliği olan herhangi bir aygıtın reklamı.  Nedir şu “ em pe üç” ? Nece? Türkçe mi ? İngilizce’mi? Ya da başka bir dilde mi? Tam bir “ortaya karışık” durumu ! Bu salaklığı bana açıklayabilecek herhangi biri varmı? Evet kızgınım, hemde çok ! Var mı çok merak ediyorum. Deneme ürünü yerine ( tester ) testır, yumuşak paket yerine soft, kutu yerine baks  demenin mantığını bana anlatacak bir Allah’ın kulu yokmu bu memlekette?

Bu listenin epeyce uzun olduğunu biliyorum. Ayrıca artık bu sözcük – kullanımların bilerek, istenerek yanlış tanıtıldığını, insanların yanlış yönlendirilmesinin bilinerek, istenerek yapıldığını düşünüyorum.

Bir de sırası gelmişken markalar, dükkan isimleri ve meslek sözcükleri var. Tek tek hepsini sayamam ama bazıları gerçekten çok ilginç: Kahramans Pastaneleri, Kebap House, Hospital ( niyeyse?), rezidıns (ne demekse?) ve daha neler neler …

Düşündükçe, tüm bunların piyasa koşulları veya buna benzer gerekçelerle böyle kullanılldığı söyleniyor olsa da, ben, bu kullanım çokluğunu, gerek bireysel, gerek toplumsal aşağılık kompleksine bağlıyorum. Ezik, bilgisiz, bilinçsiz, tek değer olarak para veya maddi simgeleri kabullenmiş, onları elde edebilmek için her türlü uygulamaya boyun eğen, ilkesiz, ülküsüz insanlar güruhu.

Tek yapabildiği para kazanmaya çalışmak, hemde en kısa yoldan. Arada ana dili gidiyormuş, temel değerlerinden biri yok oluyormuş, ne gam? İş tuttumu? Para geliyormu? Tamammı? Tamam o zaman gerisi boş “ laf” !

Su hayali peşinde koşan çöl maduru, önündeki ölümcül çukuru görmez; düştüğünde ise artık çok geçtir ! 

Mavi Günler   

print

Bir cevap yazın