Depreme Hazırlan(a)mayan Türkiye Kentlerine Yönelik Çözüm Önerileri:
Dr. Ahmet Vefik ALP
Ülkemizin neredeyse tamamı deprem kuşağında olduğundan, birçok diğer yöremizin de benzer bir tehdit altında olduğunu biliyoruz. Yerli ve yabancı bilim adamları, kentlerimizin yakın bir gelecekte
yıkıcı bir sallantıya maruz kalacağı noktasında birleşiyorlar.
Bu güne kadar, çok şey yazıldı çizildi. Raporlar hazırlandı. Tespitler yapıldı. Pilot bölgeler seçildi. Master planlar yapıldı. Ancak merkezi ve yerel yönetimlerimiz, Büyük Körfez Depremi’nden bu yana geçen 12 koca yılda, kentlerimiz ve çevrelerindeki deprem özürlü milyonlarca binanın depreme hazır hale getirilmesi yönünde, bir grup kamu yapısının güçlendirilmesi dışında kayda değer bir adım atamadı, ortaya soluklu bir proje koyamadı.
Halbuki depremde dümdüz olan Japon Kobe şehri, iki yıl sonra yeniden inşa edilmiş ve bir çağdaş şehircilik örneği teşkil etmişti.
O zaman çok hızlı hareket etmeli, vizyonist projelerle deprem özürlü ve eski yapı stoğumuzu, kerpiç evlerimizi yenilemeliyiz. Mevcut yaklaşım ve yapı sistemleriyle bu yenilemeyi gerçekleştirmek yarım asır alabilir. Bizlerin ise, yarını meçhul… Dönüşümün yüksek hız, ancak az maliyetle gerçekleşebilmesi için daha önce de çeşitli ortamlarda dile getirdiğim önerimi, ilgililere bir kez daha hatırlatmak isterim.
2. Süperprefabrikasyon’a geçelim: “Kapsül Evler”
TOKİ’nin tünel kalıp sistemiyle inşa ettirdiği toplu konutlardan kat kat daha hızlı, kat kat daha ucuz ve kat kat daha kaliteli bir konut yenileme stratejisi için çalıştım. “Kapsül Evler” projesini hazırladım. “Endüstrileşmiş Yapı Üretimi”ne, diğer bir deyişle “Süperprefabrikasyon”a geçtim.
Fabrikalarda bant tekniğiyle ve zincirleme monoblok sabit mobilyasıyla üretilen 25 m2’lik kapsül üniteler, bir salkım gibi orta sirkulasyon şaftına vinç yardımıyla takılmaktadir. Bağlantı noktalarında ise, deprem izolatörleri kullanılmaktadır.
25 m2’lik bir kapsül, wc-duş ve mutfakcığı bulunan bir stüdyo konut ünitesi oluşturmaktadır. İki kapsül yan yana kullanıldığında, 2 oda 1 salonlu 50 m2 daire olmaktadır. Kapsüller 3’lü kullanıldığında ise, 3 oda 1 salonlu 75 m2’lik daireler elde edilebilmektedir. Japonya’da örnekleri vardir. Blok yükseklikleri 12 kat ve üstü düşünülmektedir. Köylerde az katlı ve tek katlı alternatifler uygulanacaktır.
Temizlenecek eski yapi ve gecekondulara kıyasla aynı alanda daha fazla ünite elde edilebildiğinden, imkanlari çok dar olanlara bedelsiz kapsül ev verilmesi dahi mümkün olabilecektir.
1 kapsül 25 m2 STÜDYO 10.000.-TL 20 sene ayda 50.-TL
2 kapsül 50 m2 DAİRE 20.000.-TL 25 sene ayda 75.-TL
3 kapsül 75 m2 DAİRE 30.000.-TL 30 sene ayda 100.-TL
Bu proje ile geri kalmışlık simgesi gecekondular ve eski binalar süratle temizlenecek, kentlerimiz depreme hazırlanacak, lokomotif inşaat sektörü ivme kazanacak ve işsizlik azalacaktır.
3. Depremsavarlar
Mühendislikte ‘Sismik Izolatör’ veya ‘Deprem Söndürücü’ olarak adlandırılan ‘Depremsavar’ ın bu nükteli isminin babası bendenizim. 1999 yılında büyük depremleri yaşadığımızda Rahmetli Başbakan Ecevit’in 57. Koalisyon Hükümetine MHP kontenjanından ‘Başbakan Başdanışmanı’ olarak atanmış, ancak yetki verilmeyince pek hareket imkanı bulamamıştım. Kendi kendime bir şeyler yapmaya çalışıyordum. Depremsavar’ı o günlerde keşfettim. Atatürk Havalimanı’nın yeni terminali inşaat halinde idi. Deprem sırasında çatısı kolon başlarından kurtulmuş ve 1 metre kadar kaymıştı. Çatı yerine geri çekilirken kolon başlarına bu cihazlardan yerleştirildi. Hava limanına gidenler kolonlar ile piramidal çatının birleştiği noktalarda bu mavi apareyleri göreceklerdir.
Depremde hasar gören Bolu Viyadükleri’ne de depremsavarlar konması gündeme geldi. Zamanın Bayındırlık Bakanı’na bahsettim. Bakan Bey ile derhal ABD ye gidip fabrikayı gezdik, izahatları dinledik. Yanıma aziz ağabeyim rahmetli Y İnş. Müh Prof. Dr. Hasan Karataş Beyi de aldım. Kaliforniya Universitesi bünyesinde Pasifik Okyanusu kıyılarında Dünyanın en büyük deprem laboratuarında bahis konusu cihazın testlerini izleyip uzmanlardan bilgi aldık. Bu laboratuarda koca binalar test edilebiliyordu, boyutlar devasa idi.
Çeşitli sismik izolatörler vardı. Yağlılar, yaylılar, vb.. Ancak o günlerde, Genç bir Amerikalı mühendis’in eseri olan ve bizim AHL de kullanılan ‘Friction Pendulum’ adlı sistem tercih ediliyordu. Anladığımız kadarı ile o tarihlerde bu sismik yalıtım sisteminin diğerlerine bir üstünlüğü vardı. O da uygulandığı bina veya köprü deprem sonrası orijinal konumuna geri dönmüş oluyordu. Diğer depremsavar sistemlerinde de bina yıkılmıyor, ancak deprem sonrası azıcık yerinden kayık, birazcık şakulden kaçık bir konumda kalabiliyordu. O zaman da yıkım yine kaçınılmaz oluyordu. Neticede, incelemeye gittiğimiz sistem seçildi ve Bolu Viyadüklerine başarı ile uygulandı. Sabiha Gökçen Havalimanında da kullanıldı. Bazı hastanelerimiz, otellerimiz de sistemi monte ettiler.
Depremsavarlar güçlendirilmesi mümkün olmayan, yıkılmak istenmeyen, yıkımı büyük maddi kayba yol açabilecek binalar, köprüler ve özellikle Ülkemizdeki tarihi eserler ve anıtlar gibi yıkılması veya güçlendirilmesinin düşünülmesi dahi mümkün olmayan yapıtlar için çok uygun bir depremden korunma sistemidir. Mevcut yapılara da yukarıda yaşayanların haberi bile olmadan monte edilebilmektedir. Çok basit olarak izah etmek gerekirse, bodrum katı seviyesinde askıya alınan bir kolon kesilmekte ve çıkarılan dilimin yerine ve bir nevi amortisör gibi bu cihaz monte edilmektedir.
Bu işlem her kolon için tekrarlanmaktadır. Yeni inşa edilecek yapılarda da daha da kolay bir şekilde uygulanabilmektedir. Ülkemize ithal edilmesi gerekli olduğundan Depremsavar’ların sıradan binalara uygulanması bugün için ekonomik ve pratik olmayabilir. Ancak patent sahibinin izniyle Ülkemizde imalatı yapılabilir ve sistem geniş kullanıma açılabilir. Benden söylemesi…Zaten söylemekten, yazmaktan başka bir şeye gücüm yetmiyor ki…